Konut Haberleri
07 Eki 2014 11:45
Son Güncelleme: 10 Oca 2019 01:57
Yeşil binalar, birçok sektörün lokomotifi olacak!
Yeşil binalar, birçok sektörün lokomotifi olacak. ÇEDBİK Genel Sekreteri Birsel: "Yeşil bina, inşaat dışında enerji, sağlık ve çevre sektörlerini de kapsayan daha geniş bir pazarı etkiliyor" dedi.
Yeşil binaların, inşaatın dışında enerji, sağlık ve çevre sektörlerini de kapsayan geniş bir pazarı etkilediği bildirildi.
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Genel Sekreteri Ahmet Birsel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "yeşil bina sertifikası"nın, sağlıklı toplumlar, yaşanabilir çevre ve gelişmiş bir ekonomi yaratmak amacıyla verildiğini söyledi.
Yeşil binaların en önemli avantajının, işletme maliyetlerini düşürmesi ve kullanıcılar için daha konforlu ortamlar sunması olduğunu dile getiren Birsel, sektörün her yıl katlanarak büyüdüğünü belirtti.
Birsel, binaların yeşile dönüşümünün oluşturduğu pazar konusunda rakamsal bilgi vermenin, birçok bileşenin bulunması nedeniyle doğru olmayacağını anlattı.
İnşaat sektörünün, Türkiye ekonomisinin öncüleri arasında bulunduğuna işaret eden Birsel, şöyle konuştu:
"İnşaat, mimardan malzeme üreticisine, müteahhitten makine üreticisine uzanan çok geniş bir sektör ancak bunlarla da sınırlı kalmıyor. Bunu yalnızca bir pazar olarak görmek de doğru olmaz. Bu esasında bir vizyon, doğruyu yapmak üzerine kurulu bir vizyon. Vizyonumuz insanlarımızın sağlıklı ortamlarda, yani zararlı kimyasallardan arınmış malzemelerle donatılmış, doğal hava sirkülasyonu sağlanmış evlerde ve ofislerde yaşamalarını sağlamaktır. Bunu sağlarken enerji ve su kullanımlarını mümkün olduğunca azaltmak ve ülke ekonomisine de katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Enerjide dışa bağımlılığımız göz önüne alınırsa en büyük ekonomik kazancın bu yönde olacağı çok net görülüyor."
-"Doğal kaynaklardaki ayak izi azalacak"
Türkiye'de su kaynaklarının her gün daha fazla tükendiğine dikkati çeken Birsel, "Yağmur suyunun etkin depolanmasını ve geri dönüşümünü sağlayan yeşil binalarda yaşamak hem ekonomik olarak tüketimi düşürecek, hem de doğal kaynaklarımız üzerindeki ayak izimizi azaltacaktır" değerlendirmesini yaptı.
Birsel, karbon salınımını azaltan yeşil binaların küresel iklim değişikliği açısından da değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, "Sonuç olarak yeşil bina inşaat sektörünün dışında enerji, sağlık ve çevre sektörlerini de kapsayan daha geniş bir pazarı etkiliyor. Dolayısıyla pazar çok büyük" ifadesini kullandı.
-"Umudumuzu yitirmiş değiliz"
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının iki yıl önce ülke genelinde kentsel dönüşüm seferberliği başlattığını anımsatan Birsel, şöyle devam etti:
"Kentsel dönüşüm doğru ve planlı şekilde yapılırsa, yeşil binaların gelişmesini ve ülkemizin, başta enerji olmak üzere doğal kaynaklarının verimli kullanımını sağlar. Ancak görünen nokta, maalesef bu yaklaşımla hareket edilmediği yönündedir. Süreç daha yeni başladığı için halen ümidimizi yitirmiş değiliz. Yeşil bina sertifikası almak isteyen bina sayısı her geçen gün artıyor. Bu umut vericidir. Ancak büyük resme bakıldığında bunların yine çok düşük olduğunu görüyoruz."
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Genel Sekreteri Ahmet Birsel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "yeşil bina sertifikası"nın, sağlıklı toplumlar, yaşanabilir çevre ve gelişmiş bir ekonomi yaratmak amacıyla verildiğini söyledi.
Yeşil binaların en önemli avantajının, işletme maliyetlerini düşürmesi ve kullanıcılar için daha konforlu ortamlar sunması olduğunu dile getiren Birsel, sektörün her yıl katlanarak büyüdüğünü belirtti.
Birsel, binaların yeşile dönüşümünün oluşturduğu pazar konusunda rakamsal bilgi vermenin, birçok bileşenin bulunması nedeniyle doğru olmayacağını anlattı.
İnşaat sektörünün, Türkiye ekonomisinin öncüleri arasında bulunduğuna işaret eden Birsel, şöyle konuştu:
"İnşaat, mimardan malzeme üreticisine, müteahhitten makine üreticisine uzanan çok geniş bir sektör ancak bunlarla da sınırlı kalmıyor. Bunu yalnızca bir pazar olarak görmek de doğru olmaz. Bu esasında bir vizyon, doğruyu yapmak üzerine kurulu bir vizyon. Vizyonumuz insanlarımızın sağlıklı ortamlarda, yani zararlı kimyasallardan arınmış malzemelerle donatılmış, doğal hava sirkülasyonu sağlanmış evlerde ve ofislerde yaşamalarını sağlamaktır. Bunu sağlarken enerji ve su kullanımlarını mümkün olduğunca azaltmak ve ülke ekonomisine de katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Enerjide dışa bağımlılığımız göz önüne alınırsa en büyük ekonomik kazancın bu yönde olacağı çok net görülüyor."
-"Doğal kaynaklardaki ayak izi azalacak"
Türkiye'de su kaynaklarının her gün daha fazla tükendiğine dikkati çeken Birsel, "Yağmur suyunun etkin depolanmasını ve geri dönüşümünü sağlayan yeşil binalarda yaşamak hem ekonomik olarak tüketimi düşürecek, hem de doğal kaynaklarımız üzerindeki ayak izimizi azaltacaktır" değerlendirmesini yaptı.
Birsel, karbon salınımını azaltan yeşil binaların küresel iklim değişikliği açısından da değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, "Sonuç olarak yeşil bina inşaat sektörünün dışında enerji, sağlık ve çevre sektörlerini de kapsayan daha geniş bir pazarı etkiliyor. Dolayısıyla pazar çok büyük" ifadesini kullandı.
-"Umudumuzu yitirmiş değiliz"
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının iki yıl önce ülke genelinde kentsel dönüşüm seferberliği başlattığını anımsatan Birsel, şöyle devam etti:
"Kentsel dönüşüm doğru ve planlı şekilde yapılırsa, yeşil binaların gelişmesini ve ülkemizin, başta enerji olmak üzere doğal kaynaklarının verimli kullanımını sağlar. Ancak görünen nokta, maalesef bu yaklaşımla hareket edilmediği yönündedir. Süreç daha yeni başladığı için halen ümidimizi yitirmiş değiliz. Yeşil bina sertifikası almak isteyen bina sayısı her geçen gün artıyor. Bu umut vericidir. Ancak büyük resme bakıldığında bunların yine çok düşük olduğunu görüyoruz."