Türkiye'nin en değerli 10 mimari eseri
Türkiye'nin en değerli eserleri belirlendi. İşte sıralama... AYASOFYA MİMARLARI: Miletli İsidoros ve Trallesli Anthemius İstanbul, 532-537 Ayasofya klasik Roma mimarisinin son büyük eseridir. 532 ve 537 yılları arasında İmparator Justinian’ın emriyle yapıldı. Miletoslu İsidoros ve matematikçi Trallesli (Aydın) Anthemius’un eseridir. Bilhassa Anthemius, İskenderiye Kitaplığı’ndaki son bazı eserleri özetlemiş, özellikle İskenderiyeli Heron’un statik üzerindeki görüşlerini zikretmiştir ve bugün kaybolan bu eserlerin hem zihnimizde zamanımıza kadar yaşaması hem de Ayasofya’nın strüktürünün bunlardan etkilendiği açıkça ortaya konmuştur. Ayasofya kemerler ve sütunlar üzerinde duran bir eserdir. Bu sütunlar, imparatorluğun dört bir yanından getirilmiştir. Bu bir mali tasarruf sayılmaktan çok, emperyal bir hâkimiyetin görülmesi olarak düşünülmelidir. Benzer tavrı ve malzeme naklini Kanuni Sultan Süleyman devrinde de Mimar Sinan’ın büyük eseri için söylemek mümkündür.
Türkiye'nin en değerli eserleri belirlendi. İşte sıralama... AYASOFYA MİMARLARI: Miletli İsidoros ve Trallesli Anthemius İstanbul, 532-537 Ayasofya klasik Roma mimarisinin son büyük eseridir. 532 ve 537 yılları arasında İmparator Justinian’ın emriyle yapıldı. Miletoslu İsidoros ve matematikçi Trallesli (Aydın) Anthemius’un eseridir. Bilhassa Anthemius, İskenderiye Kitaplığı’ndaki son bazı eserleri özetlemiş, özellikle İskenderiyeli Heron’un statik üzerindeki görüşlerini zikretmiştir ve bugün kaybolan bu eserlerin hem zihnimizde zamanımıza kadar yaşaması hem de Ayasofya’nın strüktürünün bunlardan etkilendiği açıkça ortaya konmuştur. Ayasofya kemerler ve sütunlar üzerinde duran bir eserdir. Bu sütunlar, imparatorluğun dört bir yanından getirilmiştir. Bu bir mali tasarruf sayılmaktan çok, emperyal bir hâkimiyetin görülmesi olarak düşünülmelidir. Benzer tavrı ve malzeme naklini Kanuni Sultan Süleyman devrinde de Mimar Sinan’ın büyük eseri için söylemek mümkündür.
SELİMİYE CAMİİ MİMARI: Mimar Sinan Edirne, 1568 Mimar Sinan’ın başyapıtı olarak kabul edilen cami, kentin en yüksek tepesi üzerinde ve R:31.30 metre çapındaki kubbesi ve üçer şerefeli dört minaresi ile kent siluetinin belirleyici ögesi olan bir yapıttır. Sinan’ın 4 ve 6 ayak üzerine oturan kubbe denemelerinden sonra 8 ayağa oturan bu en büyük kubbeli yapısı, ana kubbeyi destekleyen yarım kubbelerin örttüğü görkemli bir iç mekâna ve incelikle tasarlanmış bezeme külliyatına sahiptir.
DİVRİĞİ ULU CAMİİ MİMARI: Ahlatlı Hürrem Şah Sivas, 1228 Yapımı 1228-1243 arasında gerçekleştirilmiş olan yapının konumlandığı yer, erken 13. yüzyılda da önemli olduğu söylenemeyecek Divriği kasabasıdır. Yaptıran karıkocanın ise (Mengücek beyi Ahmet Şah ve Melike Turan Melek) siyasal açıdan büyük roller oynamamış oluşu dikkate değer. Sadece bu iki verinin bile bugünkü Türkiye alışkanlıkları bağlamında yorumlanması yararlı olur. Şöyle ki, mimari açıdan önemli ürün ortaya koymak için yaptıranların yönetimsel başarı göstermesi ve yapının da büyük bir kentsel merkezde yer alması zorunlu değildir. Ancak, Şifahane’nin adına yapıldığı kişinin kadın oluşu Ortaçağ İslam dünyasında Türkçe konuşulan bölgeler dışında çok ender olan bir alışkanlığa işaret eder ve özellikle önemsenmelidir. Bu ulucami-şifahane kompleksinin mimarlık tarihi bağlamındaki başarısı ise, bünyesinde farklı geleneklerin etkileri barındırmasından kaynaklanır. Gürcü, Ermeni, İran, hatta Avrupa Gotik mimarlıklarının izlerini gösterişi, bu kompleksi çağı için dünya genelinde istisnai kılar. Ortaçağ Anadolusu’nun nasıl yaratıcı bir bütünleşme potası olduğunu en iyi kanıtlayan kültür ürünlerinin başında, hiç kuşkusuz bu kompleks gelir.
SÜLEYMANİYE CAMİİ MİMARI: Mimar Sinan İstanbul, 1551 Medreseler, hastane, hamam ve türbeleri de içeren on beş bölümden oluşan Süleymaniye Külliyesi’nin merkezi Süleymaniye Camii, İstanbul’un en önemi simgelerinden biri olmasının yanı sıra, Mimar Sinan’ın eserleri içinde de ayrıcalıklı bir konumdadır. XVI. yy’ da inşa edilen, Klasik Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden Süleymaniye, konumu, mimarisi, yapı teknolojisi ve iç mekân zenginliği ile külliyenin gözbebeğidir. Sinan’ın kalfalık dönemi eseri olarak nitelendirilen cami, çokça karşılaştırıldığı Ayasofya’ya benzer bir taşıyıcı sisteme ve plana sahip olmasına karşın, Sinan’ın miras aldığı yapı teknolojisini geliştirmesiyle şeffaf duvarlara, kesintisiz bir iç mekâna kavuşarak, aydınlık, insancıl ve huzurlu bir deneyim sunar. Süleymaniye’yi İstanbul’un simgesi haline getiren yalnızca yüksekteki konumu değil, bulunduğu tepeden neredeyse kendiliğinden yükseliyormuş hissi veren ustalıklı ve bütüncül tasarımıdır.