Ekonomi
25 Mayıs 2018 15:07
Son Güncelleme: 10 Oca 2019 05:49
Türk iş dünyasından 'acil reform' çağrısı
Merkez Bankası'nın faiz artırımına rağmen, döviz kurlarındaki yukarı yönlü hareket devam ediyor. Kurdaki rekor seviyelere ilişkin art arda açıklamalar yapılırken, Türkiye iş dünyasının en büyük sivil toplum kuruluşu olan TÜSİAD'dan hükümete yönelik önemli mesajlar geldi.
İstanbul'da düzenlenen Yüksek İstişare Konseyi toplantısında
konuşan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, Türkiye'deki tasarruf
oranlarının iç talebe dayalı yüksek büyümeyi finanse etmekte
yetersiz kaldığını belirterek, "Dış borca bu nedenle bağımlıyız.
Dış borç, kamu ya da özel sektör ayırt etmeden hepimiz için bir kur
riski yaratıyor. Ülkemizin döviz ihtiyacının bir şekilde, tercihen
uzun vadeli doğrudan yatırımlarla, bunların yetmediği durumda kısa
vadeli, daha likit araçlarla karşılanması gerekiyor" dedi.
Türkiye'nin bugünkü duruma gelmesinin sebebinin hükümetin gerekli reformları sürekli ertelemesi olduğunu vurgulayan Bilecik, "Çözümü ertelenen sorunlar, gelecekte daha büyük sorunlar olarak karşımıza çıkar. Artık içinde bulunduğumuz gerçeği kabul etmemiz ve bu gerçeğe uygun politikalar üretmemiz gerekiyor" diye konuştu.
Öngörülebilir politikalara dayanmayan günübirlik tedbir ve paketlerin bir ülkenin ekonomisini 'sorgulanır' hale getirdiğine işaret eden Bilecik, "Kurda gördüğümüz hızlı yükseliş, Türkiye ekonomisi için bu sorgulamanın başladığını gösteriyor. Bir an önce ekonomimize duyulan güveni yeniden tesis etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde ekonomimiz sert bir düzeltme ile karşı karşıya kalacaktır" ifadelerini kullandı.
İSO BAŞKANI: BİR AN ÖNCE SİYASETTE NORMALLEŞME SAĞLANMALI
İş dünyasının pek çok kesimi de TÜSİAD Başkanı Bilecik gibi, kur fırtınasından yeni bir reform paketi ile çıkılması gerektiği görüşünde. DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran, kur ve faizlerin bu seviyede gitmesi halinde yurtdışından döviz kredisi temin etmekte zorluklar yaşanmaya başlayabileceğini söyledi.
Şirketlerin bir yandan maliyetler ve borç yükünün arttığını, diğer yandan iç piyasada tüketim iştahında gerileme yaşandığını dile getiren Dalgakıran, "Bundan sonra Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin nasıl adımlar atması gerektiği çok açık. Aslında herkes doğru adımların ne olduğunu gayet iyi biliyor. Bir an önce siyasette normalleşmenin sağlanması ve ekonomideki kaygıları giderecek reformların hayata geçirilmesi gerekiyor" diye konuştu.
GYİAD BAŞKANI: ÖNÜMÜZDEKİ 3 YILI KAYBEDEBİLİRİZ
Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği (GYİAD) Başkanı Yiğit Savcı, 1994 ve 2001 krizlerinde Türkiye'nin hep önündeki 3 yılı kaybettiğini hatırlattı. Savcı, şunları söyledi:
"Bu kez de doğru yönetilemeyen bir sürecin sonunda, önümüzdeki üç yılı kaybetme tehlikesi yaşıyoruz. Kur gibi sorunlar nedeniyle eğitim, yazılım gibi alanlara eğilemiyoruz. Şu anda gençlerdeki işsizlik oranı yüzde 30'larda. Ayrıca kadınların ekonomiye katılmasını sağlayamıyoruz. Bir an önce bu sorunların gündem olacağı bir sürece geçmemiz gerekiyor."
Ancak, Merkez Bankası'nın faiz artırımlarına devam etmesi ve ekonomideki yapısal reformlar konusunda adım atılması halinde bile, Türkiye ekonomisine dönük kaygıları gidermek mümkün olmayabilir.
'OHAL'İN KALDIRILMASI, SİYASETİN NORMALLEŞMESİ GEREK'
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi ekonomist Murat Sağman'a göre, Merkez Bankası beklenilenden daha geç bir faiz artışı yaptı. Piyasa beklentileri 350-400 baz puan seviyesindeyken, Merkez Bankası'nın 300 baz puanlık artışla yetindiğine de dikkat çeken Sağman, "Ayrıca Merkez'in politika faizi 8 ama geç likidite faizi 16.5 seviyesinde. Bu alanda bir sadeleşme beklentisi vardı, o beklenti de gerçekleşmedi. Şu an için atılan adımın gerçekten işe yaraması için 7 Haziran'da da bir miktar daha faiz artırımı ve en önemlisi sadeleşme adımlarının atılması beklentisi hakim" dedi.
Türkiye'de şirketlerin borçluluk oranının çok yüksek olduğunu ve özellikle döviz borçlarının her geçen gün daha da büyük tehlike yarattığını dile getiren Sağman, "Ekonomide yaşanan bozulmanın durdurulması için yalnızca finansal tedbirler yeterli olmayacaktır. Özellikle siyasetin normalleşmesi, OHAL'in kaldırılması, yapısal reformların hayata geçirilmesi ve kurumların bağımsızlığının güçlendirilmesi en öncelikli meseleler olmalı" diye konuştu.
Türkiye'nin bugünkü duruma gelmesinin sebebinin hükümetin gerekli reformları sürekli ertelemesi olduğunu vurgulayan Bilecik, "Çözümü ertelenen sorunlar, gelecekte daha büyük sorunlar olarak karşımıza çıkar. Artık içinde bulunduğumuz gerçeği kabul etmemiz ve bu gerçeğe uygun politikalar üretmemiz gerekiyor" diye konuştu.
Öngörülebilir politikalara dayanmayan günübirlik tedbir ve paketlerin bir ülkenin ekonomisini 'sorgulanır' hale getirdiğine işaret eden Bilecik, "Kurda gördüğümüz hızlı yükseliş, Türkiye ekonomisi için bu sorgulamanın başladığını gösteriyor. Bir an önce ekonomimize duyulan güveni yeniden tesis etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde ekonomimiz sert bir düzeltme ile karşı karşıya kalacaktır" ifadelerini kullandı.
İSO BAŞKANI: BİR AN ÖNCE SİYASETTE NORMALLEŞME SAĞLANMALI
İş dünyasının pek çok kesimi de TÜSİAD Başkanı Bilecik gibi, kur fırtınasından yeni bir reform paketi ile çıkılması gerektiği görüşünde. DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran, kur ve faizlerin bu seviyede gitmesi halinde yurtdışından döviz kredisi temin etmekte zorluklar yaşanmaya başlayabileceğini söyledi.
Şirketlerin bir yandan maliyetler ve borç yükünün arttığını, diğer yandan iç piyasada tüketim iştahında gerileme yaşandığını dile getiren Dalgakıran, "Bundan sonra Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin nasıl adımlar atması gerektiği çok açık. Aslında herkes doğru adımların ne olduğunu gayet iyi biliyor. Bir an önce siyasette normalleşmenin sağlanması ve ekonomideki kaygıları giderecek reformların hayata geçirilmesi gerekiyor" diye konuştu.
GYİAD BAŞKANI: ÖNÜMÜZDEKİ 3 YILI KAYBEDEBİLİRİZ
Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği (GYİAD) Başkanı Yiğit Savcı, 1994 ve 2001 krizlerinde Türkiye'nin hep önündeki 3 yılı kaybettiğini hatırlattı. Savcı, şunları söyledi:
"Bu kez de doğru yönetilemeyen bir sürecin sonunda, önümüzdeki üç yılı kaybetme tehlikesi yaşıyoruz. Kur gibi sorunlar nedeniyle eğitim, yazılım gibi alanlara eğilemiyoruz. Şu anda gençlerdeki işsizlik oranı yüzde 30'larda. Ayrıca kadınların ekonomiye katılmasını sağlayamıyoruz. Bir an önce bu sorunların gündem olacağı bir sürece geçmemiz gerekiyor."
Ancak, Merkez Bankası'nın faiz artırımlarına devam etmesi ve ekonomideki yapısal reformlar konusunda adım atılması halinde bile, Türkiye ekonomisine dönük kaygıları gidermek mümkün olmayabilir.
'OHAL'İN KALDIRILMASI, SİYASETİN NORMALLEŞMESİ GEREK'
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi ekonomist Murat Sağman'a göre, Merkez Bankası beklenilenden daha geç bir faiz artışı yaptı. Piyasa beklentileri 350-400 baz puan seviyesindeyken, Merkez Bankası'nın 300 baz puanlık artışla yetindiğine de dikkat çeken Sağman, "Ayrıca Merkez'in politika faizi 8 ama geç likidite faizi 16.5 seviyesinde. Bu alanda bir sadeleşme beklentisi vardı, o beklenti de gerçekleşmedi. Şu an için atılan adımın gerçekten işe yaraması için 7 Haziran'da da bir miktar daha faiz artırımı ve en önemlisi sadeleşme adımlarının atılması beklentisi hakim" dedi.
Türkiye'de şirketlerin borçluluk oranının çok yüksek olduğunu ve özellikle döviz borçlarının her geçen gün daha da büyük tehlike yarattığını dile getiren Sağman, "Ekonomide yaşanan bozulmanın durdurulması için yalnızca finansal tedbirler yeterli olmayacaktır. Özellikle siyasetin normalleşmesi, OHAL'in kaldırılması, yapısal reformların hayata geçirilmesi ve kurumların bağımsızlığının güçlendirilmesi en öncelikli meseleler olmalı" diye konuştu.