Konut Haberleri
26 Ağu 2014 08:54
Son Güncelleme: 10 Oca 2019 01:43
Tarihi yarımadaya bir kepçe daha!
İstanbul Üniversitesi ana kapısı önündeki Vezneciler Darülfünun alt geçidinin iyileştirme çalışmaları sırasında, İstanbul'un Hristiyanlık öncesi dönemine ait olduğu tahmin edilen iki lahit kapağı bulundu.
İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin bilgisi dışında gerçekleşen kazı sırasında tahrip olan lahitler, müzeye teslim edildi.
İstanbul Üniversitesi ana kapı önündeki Vezneciler alt geçidi iyileştirme çalışmaları sırasında iki tane lahit kapağına ulaşıldı. İBB tarafından ihale edilen Işıldak İnşaat ve Mak İş İnşaatın ortaklığı ile gerçekleştirilen Vezneciler Altgeçidi yenileme projesi, İstanbul 4 numaralı Koruma Kurulu tarafından onaylandı ve 5 Ağustos'ta çalışmalara başlandı. Yenileme çalışmalarındaki asfalt sökümü sırasında, Hıristiyanlık öncesi döneme ait olduğu tahmin edilen iki tane lahit kapağı bulundu. Kepçelerle yapılan çalışmalar sırasında hasar gören lahitler İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne bildirildi. Öncesinde Arkeoloji Müzesi’ne bildirilmeyen kazı çalışmalarının yapıldığı alan, kaynaklarda nekropol (mezarlık) olarak geçiyor. Ayrıca aynı bölgeden daha önce çıkarılmış benzer buluntular da müzede mevcut.
Kültür Varlıklarına avukat başkan
İnşaatın şantiye şefi Hüseyin Işıldak’ın Radikal’e yaptığı açıklama şöyle: “Geçidin yüksekliğinin artırılması için arkeologlar eşliğinde yaptığımız kazılarda lahit kapakları 18 Ağustos günü sabah 11.00’de bulundu. Çalışma direkt durduruldu. Öğleden sonra da birkaç saat içerisinde müze yetkilileri geldi ve lahitlerin tahliyesi yapıldı. Çok itinalı davrandık hatta çalışmalarımız bu yüzden birkaç gün aksadı. Derin bir kazı değildi. Şu ana kadar sadece asfalt kazısını yaptık.”
Bölgede konuştuğumuz esnaf ise, lahitlerin 18 Ağustos tarihinden daha önce bulunduğunu ve tahliyeleri yapılana kadar yaklaşık bir hafta bulundukları şekilde beklediklerini aktardı. İstanbul Arkeoloji Müzesi de, çalışmalar sırasında bölgede arkeologlarının bulunmadığını aktardı. Bakırcılar Sokağı esnafı, “Mezar kapakları gece yapılan kazı sırasında bulunmuş olmalı çünkü 10 Ağustos sabahı geldiğimizde mezarlar ortaya çıkmış haldeydi. Yaklaşık bir hafta üstü açık bir şekilde orada kaldı. Bir tane çekici ve bir küçük kamyonet ile 6 saate yakın bir zamanda ancak götürülebildi. Çalışmalar sırasında uzman biri ya da arkeolog yoktu” diyor.
BÖLGE ‘NEKROPOL’ ALANI
Lahitler tünel asfaltının yaklaşık 1 metre aşağısında bulundu. Lahitlerin asfalta yakın bir yerden çıkmış olması ve bölgenin kaynaklarda Roma Nekropol alanı (mezarlık) olarak geçmesi, tünelin ilk yapıldığı yıllardaki inşaatlarda da benzer başka bulgulara ulaşılmış olma ihtimalini güçlendiriyor. Ayrıca lahit kapaklarının tekke kısmından ayrı olarak bulunmuş olması ve sadece kapaklara ulaşılmış olması da bunu destekliyor. Arkeolog Yiğit Ozar “İstanbul başkent olmadan önce orası antik İstanbul’un nekropolüydü. Bu lahitler de antik İstanbul’un nekropolünden geriye kalanlar. Zaten daha önce 40’larda, 50’lerde yapılan hafriyatlarda da benzer bulgular çıkmış durumda. Müzede daha önce alanda yapılan kazılara ait başka lahitler de mevcut” dedi.
“LAHİTLER ZARAR GÖRDÜ”
Şişli Meslek Yüksekokulu Mimar Restorasyon Programı Öğretim Görevlisi İzzet Umut Çelik, kepçe kazısıyla bulunan lahit kapaklarının fotoğrafını çekerek sosyal medyada fark edilmesini sağladı. Lahit kapaklarının Hıristiyanlık öncesine ait çok değerli parçalar olduğunu söyleyen Çelik, “Bulunan lahit kapaklarının bazı yerlerinde beyazlıklar görülüyor. Bunlar belli ki yeni müdahaleler sonucu meydana gelmiş tahribatlar. Ya kepçe asfaltı yararken tahrip etti ya da çalışanların kazma kürekleri zarar verdi” diyor.
“ŞEHRE KARŞI BÜYÜK BİR SUÇ”
“Böyle tarihi bir kentte bu tip bir faaliyete geçmenin çok riskli olduğunun önceden bilinmesi ve ona göre çalışma planı yapılması gerekiyordu. İstanbul’da klasik bir şantiye mantığının işlememesi gerekiyor. Kentin en önemli forum meydanlarından birinden bahsediyoruz. Koca bir Doğu Roma’nın başkenti olmuş bir yerde çalışmaların böyle klasik yollarla tesadüfler içerisinde yürütülmesi şehre karşı büyük bir suç ve saygısızlık. Tarihi yarımadaya artık daha fazla inşaat sokmamak gerekiyor.”
“ÖN ARAŞTIRMA YAPILMALIYDI”
Çelik, esas problemin bölgeye ait bu kadar verinin Arkeoloji Müzesi’nde olmasına rağmen inşaat makineleri ile çalışılması olduğunu söylüyor: “Tarihi yarımadada herhangi bir yüzeyi kazdığınız zaman tarihi bir dokuyla karşılaşmanız neredeyse yüzde yüz. Bu bölgede araştırma yapıyorsan önce İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne gidip burada önceki dönemde ne gibi çalışmalar yapılmış, hangi kaynaklara ulaşılmış bunun araştırman gerekiyor. Bir iz bulduktan sonra bölgeye kepçe daldırarak bir çalışma yapılamayacağının bilinmesi gerek. Toprak altını tarayan birçok cihaz var. O tarama yapılsaydı zaten asfalta yakın olan lahitler minimum hasarla çıkarılabilirdi. Bu gibi çalışmaları yapan kişi ve kurumların birinci kaygısı kazanç hanelerine ne kadar para girdiği. O yüzden ön çalışma kısmının atlanması ciddi bir problem. Yenikapı’da son zamanlarda yaşadıklarımız ortada. Böyle bir pratiğin hemen sonrasında böyle bir cehalet ve aymazlığın tekrar yaşanması ciddi bir sorun. O bölgede başka taşınabilir küçük buluntuların çıkma ihtimali de çok yüksek ancak alt geçit iyileştirme çalışmaları hâlâ devam ediyor.”
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ'NE HABER VERİLMEDİ
İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’nden edindiğimiz bilgilere göre, SİT alanı kabul edilen tarihi yarımadadaki yenileme çalışmaları Arkeoloji Müzesi denetiminde yapılmadı. Çünkü yenileme projesinin koruma kurulunca onaylanıp kazı çalışmalarına başlanmasına rağmen Arkeoloji Müzesi bu konuda bilgilendirilmedi ve müzeden arkeolog talebinde bulunulmadı. Lahit kapakları bulunduğunda bölgede arkeolog yoktu çünkü arkeoloğun bulunmasını talep eden bir karar da yoktu. 18 Ağustos Pazartesi günü ilgili şube müdürü müzeyi arayarak durumu anlattı ve onun üzerine bir müze uzmanı bölgeye gitti. İncelemeler yapılıp rapor kurula iletildikten sonra eserler müzeye getirildi
İnşaat şirketlerine, eserlerin bulunuş tarihindeki belirsizlik ve o esnada arkeolog bulunmaması ile ilgili yönelttiğimiz sorular ise yanıtsız kaldı.
İstanbul Üniversitesi ana kapı önündeki Vezneciler alt geçidi iyileştirme çalışmaları sırasında iki tane lahit kapağına ulaşıldı. İBB tarafından ihale edilen Işıldak İnşaat ve Mak İş İnşaatın ortaklığı ile gerçekleştirilen Vezneciler Altgeçidi yenileme projesi, İstanbul 4 numaralı Koruma Kurulu tarafından onaylandı ve 5 Ağustos'ta çalışmalara başlandı. Yenileme çalışmalarındaki asfalt sökümü sırasında, Hıristiyanlık öncesi döneme ait olduğu tahmin edilen iki tane lahit kapağı bulundu. Kepçelerle yapılan çalışmalar sırasında hasar gören lahitler İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne bildirildi. Öncesinde Arkeoloji Müzesi’ne bildirilmeyen kazı çalışmalarının yapıldığı alan, kaynaklarda nekropol (mezarlık) olarak geçiyor. Ayrıca aynı bölgeden daha önce çıkarılmış benzer buluntular da müzede mevcut.
Kültür Varlıklarına avukat başkan
İnşaatın şantiye şefi Hüseyin Işıldak’ın Radikal’e yaptığı açıklama şöyle: “Geçidin yüksekliğinin artırılması için arkeologlar eşliğinde yaptığımız kazılarda lahit kapakları 18 Ağustos günü sabah 11.00’de bulundu. Çalışma direkt durduruldu. Öğleden sonra da birkaç saat içerisinde müze yetkilileri geldi ve lahitlerin tahliyesi yapıldı. Çok itinalı davrandık hatta çalışmalarımız bu yüzden birkaç gün aksadı. Derin bir kazı değildi. Şu ana kadar sadece asfalt kazısını yaptık.”
Bölgede konuştuğumuz esnaf ise, lahitlerin 18 Ağustos tarihinden daha önce bulunduğunu ve tahliyeleri yapılana kadar yaklaşık bir hafta bulundukları şekilde beklediklerini aktardı. İstanbul Arkeoloji Müzesi de, çalışmalar sırasında bölgede arkeologlarının bulunmadığını aktardı. Bakırcılar Sokağı esnafı, “Mezar kapakları gece yapılan kazı sırasında bulunmuş olmalı çünkü 10 Ağustos sabahı geldiğimizde mezarlar ortaya çıkmış haldeydi. Yaklaşık bir hafta üstü açık bir şekilde orada kaldı. Bir tane çekici ve bir küçük kamyonet ile 6 saate yakın bir zamanda ancak götürülebildi. Çalışmalar sırasında uzman biri ya da arkeolog yoktu” diyor.
BÖLGE ‘NEKROPOL’ ALANI
Lahitler tünel asfaltının yaklaşık 1 metre aşağısında bulundu. Lahitlerin asfalta yakın bir yerden çıkmış olması ve bölgenin kaynaklarda Roma Nekropol alanı (mezarlık) olarak geçmesi, tünelin ilk yapıldığı yıllardaki inşaatlarda da benzer başka bulgulara ulaşılmış olma ihtimalini güçlendiriyor. Ayrıca lahit kapaklarının tekke kısmından ayrı olarak bulunmuş olması ve sadece kapaklara ulaşılmış olması da bunu destekliyor. Arkeolog Yiğit Ozar “İstanbul başkent olmadan önce orası antik İstanbul’un nekropolüydü. Bu lahitler de antik İstanbul’un nekropolünden geriye kalanlar. Zaten daha önce 40’larda, 50’lerde yapılan hafriyatlarda da benzer bulgular çıkmış durumda. Müzede daha önce alanda yapılan kazılara ait başka lahitler de mevcut” dedi.
“LAHİTLER ZARAR GÖRDÜ”
Şişli Meslek Yüksekokulu Mimar Restorasyon Programı Öğretim Görevlisi İzzet Umut Çelik, kepçe kazısıyla bulunan lahit kapaklarının fotoğrafını çekerek sosyal medyada fark edilmesini sağladı. Lahit kapaklarının Hıristiyanlık öncesine ait çok değerli parçalar olduğunu söyleyen Çelik, “Bulunan lahit kapaklarının bazı yerlerinde beyazlıklar görülüyor. Bunlar belli ki yeni müdahaleler sonucu meydana gelmiş tahribatlar. Ya kepçe asfaltı yararken tahrip etti ya da çalışanların kazma kürekleri zarar verdi” diyor.
“ŞEHRE KARŞI BÜYÜK BİR SUÇ”
“Böyle tarihi bir kentte bu tip bir faaliyete geçmenin çok riskli olduğunun önceden bilinmesi ve ona göre çalışma planı yapılması gerekiyordu. İstanbul’da klasik bir şantiye mantığının işlememesi gerekiyor. Kentin en önemli forum meydanlarından birinden bahsediyoruz. Koca bir Doğu Roma’nın başkenti olmuş bir yerde çalışmaların böyle klasik yollarla tesadüfler içerisinde yürütülmesi şehre karşı büyük bir suç ve saygısızlık. Tarihi yarımadaya artık daha fazla inşaat sokmamak gerekiyor.”
“ÖN ARAŞTIRMA YAPILMALIYDI”
Çelik, esas problemin bölgeye ait bu kadar verinin Arkeoloji Müzesi’nde olmasına rağmen inşaat makineleri ile çalışılması olduğunu söylüyor: “Tarihi yarımadada herhangi bir yüzeyi kazdığınız zaman tarihi bir dokuyla karşılaşmanız neredeyse yüzde yüz. Bu bölgede araştırma yapıyorsan önce İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne gidip burada önceki dönemde ne gibi çalışmalar yapılmış, hangi kaynaklara ulaşılmış bunun araştırman gerekiyor. Bir iz bulduktan sonra bölgeye kepçe daldırarak bir çalışma yapılamayacağının bilinmesi gerek. Toprak altını tarayan birçok cihaz var. O tarama yapılsaydı zaten asfalta yakın olan lahitler minimum hasarla çıkarılabilirdi. Bu gibi çalışmaları yapan kişi ve kurumların birinci kaygısı kazanç hanelerine ne kadar para girdiği. O yüzden ön çalışma kısmının atlanması ciddi bir problem. Yenikapı’da son zamanlarda yaşadıklarımız ortada. Böyle bir pratiğin hemen sonrasında böyle bir cehalet ve aymazlığın tekrar yaşanması ciddi bir sorun. O bölgede başka taşınabilir küçük buluntuların çıkma ihtimali de çok yüksek ancak alt geçit iyileştirme çalışmaları hâlâ devam ediyor.”
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ'NE HABER VERİLMEDİ
İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’nden edindiğimiz bilgilere göre, SİT alanı kabul edilen tarihi yarımadadaki yenileme çalışmaları Arkeoloji Müzesi denetiminde yapılmadı. Çünkü yenileme projesinin koruma kurulunca onaylanıp kazı çalışmalarına başlanmasına rağmen Arkeoloji Müzesi bu konuda bilgilendirilmedi ve müzeden arkeolog talebinde bulunulmadı. Lahit kapakları bulunduğunda bölgede arkeolog yoktu çünkü arkeoloğun bulunmasını talep eden bir karar da yoktu. 18 Ağustos Pazartesi günü ilgili şube müdürü müzeyi arayarak durumu anlattı ve onun üzerine bir müze uzmanı bölgeye gitti. İncelemeler yapılıp rapor kurula iletildikten sonra eserler müzeye getirildi
İnşaat şirketlerine, eserlerin bulunuş tarihindeki belirsizlik ve o esnada arkeolog bulunmaması ile ilgili yönelttiğimiz sorular ise yanıtsız kaldı.