Mimari
12 Eki 2015 14:21
Son Güncelleme: 10 Oca 2019 03:34
Mimar Alper Derinboğaz: Kamusallık simgeselliktir!
Mimar Alper Derinboğaz, mevcut kent dokularının ve çevre verilerinin ön planda olduğu, bağlamlarından kopuk olmayan ve kamusal alan vurgusu güçlü, çağdaş projeler tasarlıyor.
Multi-fonksiyonlu bir yapı grubundan kentsel bir mekanda
kurgulanan enstalasyona, tüm projelerinde kamusal ve özel alan
bağlantılarını irdelemeye özen gösterdiğini ve bu dengeyi optimum
ölçüde kurguladığını vurgulayan Alper Derinboğaz, insanların
belirli mekanlarda nitelikli toplumsal ilişkiler kurma olanaklarına
sahip olması gerektiğini söylüyor ve birlikteliklerin kurgulandığı
kamusal alanların, projeye kattığı simgeselliğin altını
çiziyor.
Farklı niteliklerde birçok ödüllü projeye imza atan Salon
kurucusu Alper Derinboğaz, mimari projelerin çoğu zaman ‘yer’i
kutsamak için değil, o ‘yer’i oluşturmak ve tariflemek için bir
ihtiyaç olarak doğduğunu söylüyor ve bunun için de o projenin,
bulunduğu coğrafyayı, kenti ve lokasyonu iyi anlaması, ardından
alternatif stratejilerin geliştirilmesi adına katkı koyması
gerektiğini irdeliyor. Mevcut olan mimariyi kavramanın ve
değerlerini genişletmenin, yaşayan çevreyi tekrar belirlemeye, yeni
ve yoğunlaştırılmış deneyimler oluşturmaya olanak tanımanın
öneminden bahseden Alper Derinboğaz, bir mimari projenin meydana
getirdiği kamusal alan ve özel alan dengesinin de, önemli
bağlamların birlikteliğini optimize etme adına büyük önem
taşıdığını şu şekilde vurguluyor: “Yerleşim birimleri arasında yer
alan alanlar için tasarlanan projelerde, çevreyle kurulan bağın o
projeye kattığı değer kaçınılmazdır. Bu özellik projenin etkisinin
hem kentsel bağlamda, hem de tekil bakış açısında artmasına
yardımcı olur ve birlikteliklerin kurgulandığı kamusal alanların, o
projeye kattığı simgesellik ön plana çıkar. Biz bu açıdan
yaklaşıldığında, içe dönük merkezler tasarlamak yerine, sosyal yönü
kuvvetli, kente ve kullanıcısına katkı koyan dışa dönük
yapılar/merkezler tasarlamayı tercih ediyoruz.”
Salon bünyesinde geliştirilen projelerdeki inovatif
yaklaşımların ve mekansal deneyimlerle bütünleşen tasarımların,
kamusallığa olanak tanıyan bir biçimde şekillendiğini ve bu tür
kullanımların ancak aidiyet hissinin güçlenmesiyle mümkün
olabileceğini söyleyen Alper Derinboğaz, farklı fonksiyonlarda ve
ölçeklerde tasarladığı projelerle ilgili, “İnşa edilmiş sınırlar
arasındaki kentsel mekanlar, duvarlar, kapılar veya güvenlik
bariyerleri boş alanları tanımlıyor. İçerisi ve dışarısı, ‘ben’ ve
‘öteki’ arasında keskin bir ayrımı olan bir şehir... İstanbul
bağlamında insanların kendilerine ait olduğunu hissetmedikleri bu
önemli kamusal mekanların aslında kamunun, hatta daha da önemlisi
toplumların yaratıcısı olması ironiktir. Bu mekanlar kolektif
belleklerimizi daha iyi inşa edebilir, bir özgürlük hissi
yaratabilir ve kentle paylaşılan perspektifler getirebilir”,
şeklinde yorum yapıyor.
Buzun Zerreye Yolculuğu: Mekanist
Towers
Salon tarafından çevresel bağlamların ışığında tasarlanan
Mekanist Towers, kentsel verilerin proje yerleşimi ve alternatif
geometri arayışındaki kütle yaklaşımına zengin bir altyapı olarak
kullanıldığı, uygulanacağı lokasyonla aidiyet bağı kuran bir proje
olarak ele alınmış. Kulelerin tabanı kesintisiz ana cadde ile
hizalanmış ve iki adet rezidans kulesinin yerleşimiyle kentle
kurulan görsel bağ zenginleştirilmiş. Aynı zamanda kulelerin
arasında kalan alan da, ortak kullanıma açık ve canlı bir atmosfer
sunan yarı özel bir alan olarak değerlendirilmiş.
SALON tasarımı Mekanist Towers’ın çağdaş ve etkili kütlesel
zenginliğiyle meydana gelen yüzeyler, atmosfer unsurlarından yola
çıkılarak tasarlanmış ve dev bloklar, hakim rüzgar ve yağmur etkisi
ön planda tutularak eğimli yüzeyler şeklinde kurgulanmış. Projenin
kütlesel bütünü, bir buz hacminin belirli etkilerle suya dönüşüp,
havaya karışması ve ardından zerrecikler halinde tekrar atmosfere
dönme sürecinden ilham alınarak geliştirilmiş. Bunun bir getirisi
olarak da, projede kurgulanan pencereler, gölgeleme elemanları,
perde duvar gibi cephe unsurları, bir yüzeyden veya hacimsel bir
kütleden ziyade ‘zerre’ kavramıyla ele alınmış.
Alper Derinboğaz, ‘buz’ metaforunun ‘zerre’ kavramına dönüşümü
sürecinin projenin biçimsel yansımasına ve spesifik detaylarına çok
güçlü bir etkisi olduğunu, aynı zamanda projenin lokasyonuyla
kurduğu sosyal bağın da zenginliğiyle, Mekanist Towers’ın kente
değer katan bir proje olmasını beklediklerini vurguluyor.
Kentle Bağ Kuran Ofis: Office Central
Salon tasarımı Office Central, kentle kurduğu bağla ön plana
çıkan ve masterplan ölçeğinde ele alınarak, kamusal ölçekte
nitelikli öneriler üreten bir proje olarak ele alınmış ve ofis,
konut, otel, ticaret birimleri ve bir kültür merkezi gibi
fonksiyonlara uygun şekilde tasarlanmış. Proje, yüksek yoğunluklu
iş ve ticaret bölgeleri için, ‘merkez’ ve ‘sokak’ kavramlarını bir
arada barındırarak, benzer nitelikteki yapı tasarımına güncel bir
yaklaşım getirme stratejisiyle geliştirilmiş. Office Central, yer
alacağı bölgenin gelişim şeması çerçevesinde, kamusal ve özel
alanların sağlıklı birlikteliğini teşvik eden, yatırımlar arasında
kamusal alan stratejilerinin de etkili bir şekilde yer almasını
sağlayan bir kompleks olarak ele alınmış. Kentsel bağlamlar ön
planda tutularak, benzer ölçekteki ve fonksiyondaki projelerin
aksine dışa dönük bir yerleşim şemasıyla kurgulanan Office
Central’in, çevresindeki ana ulaşım yollarını da kompleks içerisine
alıp merkezden dağıtması önerisiyle, kent ile yapı arasındaki bağ
sağlamlaştırılmış. Yapının yüksekliği, çevresindeki yapı
yüksekliklerinden referansla belirlenmiş ve manzarayla, güneşlenme
özellikleri dikkate alınarak yönlenmelere karar verilmiş. Kent
siluetinde etkili bir yere sahip olması beklenen, tasarımında yere
özgü bağlamların ve çağdaş anlayışların belirleyici olduğu Office
Central, yeşil alan, meydan ve sokakların kamusal kullanımını
maksimize eden bir model önerisi olmuş.
Çağdaş Bir Sağlık Yapısı: Ataköy Healthcare
Salon tasarımı Ataköy Healthcare, İstanbul Ataköy’de
yoğunluklu yerleşim birimleri arasında bulunan ve otobanın hemen
yanındaki, 28.000 metrekarelik bir alan için tasarlanmış. Projenin
bu ‘arada’ konumu, kütle tasarımını da şekillendiren önemli bir
unsur olarak ele alınmış ve kütlede oluşturulan yönlenmeler, cephe
kurgusuyla desteklenmiş. Ataköy Healthcare’in otobana bakan
cephesi, Memorial Health Group'un kurumsal kimliğinin bir parçası
olan yüksek teknolojiyi yansıtacak şekilde kurgulanmış ve iklim
özellikleri ve yoğun trafik de göz önüne alınarak çift duvarlı
olarak tasarlanmış. Avluya ve yerleşim alanına bakan cepheler de
daha açık ve yeşil bir görünümde tasarlanarak, ana girişe yaklaşan
kullanıcılar için sıcak bir atmosfer oluşturulmuş. Projenin S
biçimindeki kütlesi aynı zamanda otobana bariyer olabilecek şekilde
değerlendirilmiş ve ses geçirgenliği dengelenmeye çabalanmış.
Salon tasarımı Ataköy Healthcare, oldukça hareketli çevresinin
dinamik yapısını kütle kurgusuna aktaran ve bu kurguyu,
kullanıcıların toplanma, dinlenme, yönlenme konusunda destek olacak
bir biçimde sergileyen, çağdaş görünümüyle çevresinde dikkat
çekecek nitelikli bir sağlık yapısı olma özelliği taşıyor.