İnşaat
12 Eki 2015 10:52
Son Güncelleme: 10 Oca 2019 03:34
İşte Boğaz'ın en değerli yalıları!
Yalı kültürü Osmanlı'ya, Mısırlılardan geliyor. Yatırımı artırmak için başlayan bu yaşam tarzı sonrası, boğazda 366 yalı yapılıyor. Bunlardan 18 tanesi Sabancı Ailesi'nin...
Yalı kelimesinin etimolojisi yani kökeni tartışmalı ama Türkçe
yalamak, denizin kıyıyı yalaması ve/veya Yunanca "Yalos" yani kıyı
şeridi kelimeleriyle bağı olduğu aşikar. Osmanlı'ya lüks hayatı
Mısır'dan gelen Kavalalı Ailesi öğretti. Ondan önce Padişah dahi
lüks yaşamazdı. Topkapı Sarayı dönemindeki hükümdarların yaşadığı
yerlerle kıyaslandığında çok mutevazı kalır. Denizden keyif almak
da görece çok yenidir. Büyük evler, malikhaneler ve özellikle de
gösterişli yalı hayatı bize gayrımüslimlerden ve Mısırlılardan
kalmadır.
ÇARŞIDAN DENİZ KIYISINA
Bizde çarşıya inmek deyimi vardır. Evlerin yukarıda, tepede
olması Yunan'dan beri bir gelenektir. Çünkü düz yerleri su basar,
güvenli değildir ve evin ayak altında olması istenmez. Hele ki
deniz kıyısı güvenlik, dalga, soğuk ve rutubet açısından hiç de
tekin olmadığı için ev olarak seçilmezdi. Suyun bir doğa parçası,
kara parçalarını ayıran bir engel olarak görülmesinin dışında
ayrıca keyif aracı olması, Yahya Kemal'in adlandırmasıyla bugün
bile Lale Devri olarak geçen dönemle birlikte yani modernleşmeyle
başlamıştır. Boğaziçi'nin yerleşim yeri olarak önem kazanması o
dönemin ünlü Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa döneminde
başlamıştır. Önce Boğaziçi bir değer ifade etmeliydi ki oraya ciddi
yatırımlar yapılabilsin.
Ahmet Fethi Paşa Yalısı: Fethi Ahmet paşa, yalıyı ismet bey
adlı birinden aldı. Bu dönemden sonra Fethi Ahmet Paşa'nın adıyla
anılmaya başlandı. Şevket Mocan'a miras kalan yalı, bugün Cengiz
Yalçın'a aittir.
GÜCÜN EN ÖNEMLİ SİMGESİ
Yalılar, hem yapım masrafı hem de sadece bir mevsim, yazlık
olarak kullanılması nedeniyle ekonomik değildi. Tanzimat sonrası,
özelikle de 1850'lerden itibaren sobanın kullanılmaya başlaması,
yalıların sadece yazlık ikamet yeri olma kaderini de değiştirdi.
Soba öncesi kullanılan, mangallar ve duvara gömülü olan ocaklar
Boğaz'ın iliklere işleyen soğuğunu gidermeye yetmiyordu. O günkü
deyimle sahilhaneler yani yalılar için ilk kayıt ve düzenlemelere
III. Selim döneminde rastlanır. Yalılar, dünden bugüne bir gücün
simgesi. Öncelikle de ekonomik güç. Ekonomik gücün varsa siyasi
gücün de vardır. Tersi de doğrudur. İngilizce'deki 'power'
sözcüğünün hem güç hem de iktidar anlamı taşıması tesadüf değil. Bu
bir statünün de simgesi. Bir statün en pahalı mesken üzerinden de
teşhiri ve tescili anlamına geliyor. Siz eğer yalınıza birisini,
diyelim bir siyasiyi davet ediyorsanız talebinizin karşılanma
ihtimali çok daha fazladır. "Elbise yürütür, para konuşturur" denir
ya yalı da gücüm var demektir. Bir gücün de sergilenmesidir aynı
zamanda yalıda oturmak.
Kont Ostrorog Yalısı: Polonya doğumlu, şeriat hukukunun batılı
uzmanı Osmanlı'nın hukuk danışmanı Léon Ostrorog burayı 1904
yılında satın aldı. Milyon dolarlık yalı daha sonra Rahmi Koç
tarafından alındı.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ
Osmanlı yalılarının mimari özellikleri sahiplerinin sosyal
sınıfına göre değişiklik gösterirdi. Müslüman yalıları arasında
boşluklar bulunurken, gayrimüslim yalıları ise genelde bitişik
nizamda inşa edilirdi. Yalılar genel olarak 2 ilâ 3 katlı olarak
yapılır ve renkleri gül kurusuyla bordo arasında değişirdi.
Gayrimüslim yalıları daha koyu renkler taşırdı. Bu renk geleneği
son yıllarda değişmiş. Boğaziçi yalılarının rengârenk boyandığı
görülmüştür. Genelde balkon öğesi bulunmayan yalılarda bunun yerine
geniş cumbalar kullanılmış ve yalıların tümünde kayıkhane denen bir
küçük iskele ile yalıların simgesi olan çiçek bahçeleri
olmuştur.
Top hane Müşiri Zeki Paşa Yalısı: II. Abdülhamit'in
komutanlarından Tophane Müşiri Mustafa Zeki Paşa tarafından İtalyan
mimar Alexandre Vallaury'a yaptırıldı. Son padişah VI. Mehmed'in
damadı Ömer Faruk Efendi satın aldı. Bugün Gazi Osman Paşa'nın
torunu olan Baştımar ailesine aittir.
BOĞAZ'IN EN DEĞERLİ YALILARI
Yalı, İstanbul Boğazı'nın iki yakasına dağılmış, denize sıfır,
genelde iki, bazen de üç katlı olabilen konutlara verilen genel
addır. Osmanlı döneminde kıyılara inşa edilmeye başlanan yalılar,
Boğaziçi mimarisinin en seçkin örneklerinden olmuş ve yıllar
boyunca İstanbul Boğazı ile özdeşleştirile gelmiştir. Yüzyıllar
boyunca İstanbul Boğazı'nın iki yakasında yapılan yalılardan
günümüze ulaşanların sayısı yaklaşık 360'tır. Yalıların en büyük
özelliği lebiderya, yani denize sıfır konutlar olmaları olsa da,
zaman içinde kimi yalılar gerek konut sahiplerince mekân kazanmak
için önleri toprak doldurularak, gerekse kıyı şeridine yol yapmak
için belediye tarafından geri plana alınarak denizden kısmen
uzaklaşmıştır. Günümüzde büyük çoğunluğu hâlen eski hâllerini
koruyan yalılar, hem İstanbul şehrinin, hem de Türkiye'nin en
pahalı taşınmazları arasında yer alırlar. Boğaziçi yalılarının
değerleri en yüksek olanları arasında Hasip Paşa Yalısı,
Muhsinizade Yalısı, Ahmet Fethi Paşa Yalısı, Tophane Müşiri Zeki
Paşa Yalısı, Kıbrıslı Yalısı, Tahsin Bey Yalısı, Kont Ostrorog
Yalısı, Şehzade Burhaneddin Efendi Yalısı, Zarif Mustafa Paşa
Yalısı ve Nuri Paşa Yalısı vardır.
SABANCILARDA 18 TANE VAR
1971 Tarihli Koruma Kararı'na göre bugün Boğaziçi'nde 89 adet
I. sınıf, 208 adet 2. sınıf ve 69 adeti 3. sınıf olmak üzere toplam
366 adet tarihi yalı var. Bu listede yer alan tescilli yalıların 18
tanesi Sabancı Ailesi'ne ait. Koç ve Yalçın Ailesi'nin (Merhum
Faruk Yalçın, Aziz Yıldırım'ın dayısıydı) de 3'er adet yalıya sahip
olduğu söyleniyor. Yalılar sürekli el değiştirdiği için kesin
sayıyı bilmek zor.