Konut Haberleri
16 Ağu 2018 12:23
Son Güncelleme: 10 Oca 2019 05:56
'Deprem gerçeğine uygun konut alınmalı'
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, "Vatandaşların deprem gerçeğine uygun hareket etmeleri lazım. Satın alacakları, oturdukları binaların deprem güvenli olup olmadığını araştırmaları gerekir." dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma
Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Marmara Denizi'ndeki
depremin büyüklüğünün 7'nin üstünde olmasının beklendiğini ifade
ederek, "Vatandaşların deprem gerçeğine uygun hareket etmeleri
lazım. Satın alacakları, oturdukları binaların deprem güvenli olup
olmadığını araştırmaları gerekir." dedi.
17 Ağustos 1999'daki Marmara depreminin 19. yılı nedeniyle gazetecilerin sorularını yanıtlayan Haluk Özener, Türkiye'ye yayılmış bir sensör ağıyla deprem aktivitelerinin incelendiğini belirterek, bilim insanlarının 1999'dan sonra işaret ettiği Marmara Denizi'nin içinden geçen Kuzey Anadolu Fayı'nda beklenen deprem olduğu için bu bölgede yoğunlaştıklarını söyledi.
Marmara'da hem kara hem de deniz tabanında 80 civarında istasyon bulunduğu dile getiren Özener, şöyle devam etti:
"Denizin içine 5 istasyonla başladık. Kaçak, trolle avlanmadan dolayı deniz tabanındaki fiber optik kablolarımız zarar görse dahi biz yılmadan bu çalışmalara devam ediyoruz. Türk-Japon projesiyle de 15 ilave sensörle Marmara Denizi'nin kalbini dinliyoruz. 0.2 büyüklüğündeki depremleri bile kaydediyoruz. Bu şekilde Marmara'dan geçen fayın parçalı bir yapıda mı, tek parça mı olduğunu inceleyebiliyoruz. Bu, deprem potansiyellerini ortaya çıkartıyor. Yani fayın tek, iki, üç parça kırılıp kırılmayacağı üzerinde senaryolar geliştiriyor. Fayın farklı yerlerinin farklı özelliklerde olduğunu anlıyoruz. Fayın bazı parçaları sismik olarak çok aktif. Bazı yerleri çok suskun, bazıları ise akma hareketi yapıyor. Dolayısıyla farklı senaryolara varabiliyoruz."
Özener, bir laboratuvar olan Marmara Denizi'nde sadece Türk bilim insanlarının değil dünyanın dört bir yanından, özellikle deniz altı çalışmaları yapan Fransız, İtalyan ve Alman gruplar ile Amerika ve Japonya'dan gelen bilim insanlarının da araştırma yaptığını kaydetti.
Vatandaşın bilmesi gerekenin depremin yaşanacağı gerçeği olduğunu vurgulayan Özener, "Bilimsel olarak bundan kaçma şansımız yok. Depremin büyüklüğü de 7'nin üstünde olacak. Bir ihtimal 7,2 olabilir. Daha da farklı senaryolar var. Bana göre, bilim insanlarının 'Bir deprem olacak. Büyüklüğü şöyle, zamanını bilemiyoruz.' deyip kenara çekilmeleri gerekir. Bundan sonra eyleme geçecek olan da karar vericilerdir. Vatandaşların deprem gerçeğine uygun hareket etmeleri lazım. Satın alacakları, oturdukları binaların deprem güvenli olup olmadığını araştırmaları gerekir." diye konuştu.
- Kentsel dönüşüm
Prof. Dr. Haluk Özener, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin 7 milyon 500 bin problemli bağımsız bölüm olduğu ve yılda 500 bin dönüşüm hedeflendiğini söylediğini anlatarak, depreme hazırlığın deprem güvenli binalarla sağlanacağını dile getirdi.
Haluk Özener, köprüler, yollar, viyadükler, hastaneler ve okulların da deprem sonrasında ayakta kalması gerektiğini ifade ederek, 1999'dan sonra bu yönde çok çalışma yapıldığını, ancak bunların sürmesi, kentsel dönüşüm hareketinin kararlı ve ısrarlı bir şekilde devam etmesi gerektiğini aktardı.
Her yıl 500 bin bina dönüştürüldüğünde dönüşümün ancak 15 yılda tamamlanacağını ifade eden Özener, "Ümit ediyoruz deprem 15 yıl bekleyebilir ama bunun bir garantisi yok. Bugün de yarın da olabilir. Bugün olacakmış gibi hazır olmalıyız, küsmemeliyiz, 'geç kaldık' dememeliyiz. Sarf edilen çabaların artarak ilerlemesi lazım." dedi.
"Batıya doğru yılda 2,5 santimetrelik hareket var"
Deprem hazırlık çalışmalarının sadece Türkiye'de değil depremden zarar gören ülkelerde de devam ettiğini vurgulayan Özener, Marmara depreminin, bilimsel çalışmaların gelişmesi, vatandaşın bilinçlenmesi, karar vericilerin aksiyon almaları adına bir milat olduğunu, deprem ve bina yapı yönetmeliklerinin yenilendiğini, kontrolün kuvvetlendirildiğini, yaptırımların artırıldığını kaydetti.
Özener, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Depremin önüne geçemiyorsunuz. Deprem zararlarını azaltma çabalarının, deprem olmadan yapılan çabaların aslında deprem sonrasındaki karşılaşacağımız felaketleri azaltmak anlamında çok büyük katkısı var. Deprem olmadan önce harcanacak bir birim, belki depremden sonra harcanacak 100 birimi karşılayacak. Toplum yanlış algılamasın, biz felaket tellalı değiliz. Bilimin ışığında gerçeği yansıtıyoruz. 'Marmara'da deprem olmayacak' demeyi çok isterim. Yanılmayı sadece ben değil bütün bilim insanları isteriz ama maalesef tarihsel depremler oldu. Batıya doğru yaklaşık yılda 2,5 santimetrelik bir hareket var. Enerji birikiyor ve dolayısıyla bu bir yerden kırılacak."
Haluk Özener, depreme hazırlık için eski binaların kontrolünün yapılıp deprem güvenliğinin belirlenmesi gerektiğini, bir binayı yıkıp yerine yenisini yaparak gerçekleştirilen kentsel dönüşüm değil, daha büyük ölçekte ada, parsel ve ilçe bazında kentsel dönüşüm yapılması gerektiğini vurguladı.
Özener, "Vatandaşların 'binamı vereyim, kentsel dönüşüme girsin, bir daire vereyim, 2 daire alayım' mantığıyla bu iş giderse bir yere varamayız." değerlendirmesini yaptı.
17 Ağustos 1999'daki Marmara depreminin 19. yılı nedeniyle gazetecilerin sorularını yanıtlayan Haluk Özener, Türkiye'ye yayılmış bir sensör ağıyla deprem aktivitelerinin incelendiğini belirterek, bilim insanlarının 1999'dan sonra işaret ettiği Marmara Denizi'nin içinden geçen Kuzey Anadolu Fayı'nda beklenen deprem olduğu için bu bölgede yoğunlaştıklarını söyledi.
Marmara'da hem kara hem de deniz tabanında 80 civarında istasyon bulunduğu dile getiren Özener, şöyle devam etti:
"Denizin içine 5 istasyonla başladık. Kaçak, trolle avlanmadan dolayı deniz tabanındaki fiber optik kablolarımız zarar görse dahi biz yılmadan bu çalışmalara devam ediyoruz. Türk-Japon projesiyle de 15 ilave sensörle Marmara Denizi'nin kalbini dinliyoruz. 0.2 büyüklüğündeki depremleri bile kaydediyoruz. Bu şekilde Marmara'dan geçen fayın parçalı bir yapıda mı, tek parça mı olduğunu inceleyebiliyoruz. Bu, deprem potansiyellerini ortaya çıkartıyor. Yani fayın tek, iki, üç parça kırılıp kırılmayacağı üzerinde senaryolar geliştiriyor. Fayın farklı yerlerinin farklı özelliklerde olduğunu anlıyoruz. Fayın bazı parçaları sismik olarak çok aktif. Bazı yerleri çok suskun, bazıları ise akma hareketi yapıyor. Dolayısıyla farklı senaryolara varabiliyoruz."
Özener, bir laboratuvar olan Marmara Denizi'nde sadece Türk bilim insanlarının değil dünyanın dört bir yanından, özellikle deniz altı çalışmaları yapan Fransız, İtalyan ve Alman gruplar ile Amerika ve Japonya'dan gelen bilim insanlarının da araştırma yaptığını kaydetti.
Vatandaşın bilmesi gerekenin depremin yaşanacağı gerçeği olduğunu vurgulayan Özener, "Bilimsel olarak bundan kaçma şansımız yok. Depremin büyüklüğü de 7'nin üstünde olacak. Bir ihtimal 7,2 olabilir. Daha da farklı senaryolar var. Bana göre, bilim insanlarının 'Bir deprem olacak. Büyüklüğü şöyle, zamanını bilemiyoruz.' deyip kenara çekilmeleri gerekir. Bundan sonra eyleme geçecek olan da karar vericilerdir. Vatandaşların deprem gerçeğine uygun hareket etmeleri lazım. Satın alacakları, oturdukları binaların deprem güvenli olup olmadığını araştırmaları gerekir." diye konuştu.
- Kentsel dönüşüm
Prof. Dr. Haluk Özener, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin 7 milyon 500 bin problemli bağımsız bölüm olduğu ve yılda 500 bin dönüşüm hedeflendiğini söylediğini anlatarak, depreme hazırlığın deprem güvenli binalarla sağlanacağını dile getirdi.
Haluk Özener, köprüler, yollar, viyadükler, hastaneler ve okulların da deprem sonrasında ayakta kalması gerektiğini ifade ederek, 1999'dan sonra bu yönde çok çalışma yapıldığını, ancak bunların sürmesi, kentsel dönüşüm hareketinin kararlı ve ısrarlı bir şekilde devam etmesi gerektiğini aktardı.
Her yıl 500 bin bina dönüştürüldüğünde dönüşümün ancak 15 yılda tamamlanacağını ifade eden Özener, "Ümit ediyoruz deprem 15 yıl bekleyebilir ama bunun bir garantisi yok. Bugün de yarın da olabilir. Bugün olacakmış gibi hazır olmalıyız, küsmemeliyiz, 'geç kaldık' dememeliyiz. Sarf edilen çabaların artarak ilerlemesi lazım." dedi.
"Batıya doğru yılda 2,5 santimetrelik hareket var"
Deprem hazırlık çalışmalarının sadece Türkiye'de değil depremden zarar gören ülkelerde de devam ettiğini vurgulayan Özener, Marmara depreminin, bilimsel çalışmaların gelişmesi, vatandaşın bilinçlenmesi, karar vericilerin aksiyon almaları adına bir milat olduğunu, deprem ve bina yapı yönetmeliklerinin yenilendiğini, kontrolün kuvvetlendirildiğini, yaptırımların artırıldığını kaydetti.
Özener, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Depremin önüne geçemiyorsunuz. Deprem zararlarını azaltma çabalarının, deprem olmadan yapılan çabaların aslında deprem sonrasındaki karşılaşacağımız felaketleri azaltmak anlamında çok büyük katkısı var. Deprem olmadan önce harcanacak bir birim, belki depremden sonra harcanacak 100 birimi karşılayacak. Toplum yanlış algılamasın, biz felaket tellalı değiliz. Bilimin ışığında gerçeği yansıtıyoruz. 'Marmara'da deprem olmayacak' demeyi çok isterim. Yanılmayı sadece ben değil bütün bilim insanları isteriz ama maalesef tarihsel depremler oldu. Batıya doğru yaklaşık yılda 2,5 santimetrelik bir hareket var. Enerji birikiyor ve dolayısıyla bu bir yerden kırılacak."
Haluk Özener, depreme hazırlık için eski binaların kontrolünün yapılıp deprem güvenliğinin belirlenmesi gerektiğini, bir binayı yıkıp yerine yenisini yaparak gerçekleştirilen kentsel dönüşüm değil, daha büyük ölçekte ada, parsel ve ilçe bazında kentsel dönüşüm yapılması gerektiğini vurguladı.
Özener, "Vatandaşların 'binamı vereyim, kentsel dönüşüme girsin, bir daire vereyim, 2 daire alayım' mantığıyla bu iş giderse bir yere varamayız." değerlendirmesini yaptı.