Sektörel
14 Şub 2014 17:40
Son Güncelleme: 10 Oca 2019 00:54
Beyoğlu Hüseyin Ağa Camii ibadete açıldı
Restorasyonu tamamlanan Hüseyin Ağa Camisi hizmete açıldı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Beyoğlu'ndaki Hüseyin Ağa
Camisi'nin iyi bir restorasyon çalışması geçirdiğini
belirterek "Şadırvanı, iç mimarisi ve çevresiyle çok güzel bir eser
ortaya çıktı. Değerli iş adamımız (Erdoğan) Demirören'e, onun
kıymetli evlatlarına, eşine, çocuklarına, torunlarına Allah'tan
hayırlı uzun ömürler diliyorum. Kendilerine teşekkür ediyorum"
dedi. Arınç, Demirören Holding sponsorluğunda, İstanbul Vakıflar 1.
Bölge Müdürlüğü kontrolünde restorasyon çalışmaları tamamlanan
Beyoğlu'ndaki Hüseyin Ağa Camisi'nin hizmete açılması dolayısıyla
düzenlenen törene katıldı. Arınç burada yaptığı konuşmada, Hüseyin
Ağa Camisi'nin restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının
kendilerini çok mutlu ettiğini belirtti. Caminin kurallarına uygun
bir restorasyon geçirdiğini ve eski ihtişamlı günlerindeki haline
döndüğünü ifade eden Arınç, şöyle devam etti: "Vakıflar Genel
Müdürlüğü olarak, hamdolsun ki 11 yıllık hükümetimiz döneminde alnı
açık başı dik kurumlardan birisiyiz. Ecdadımızın yüzlerce, binlerce
vakfıyesini, camiler, medreseler, külliyeler, imaretler okullar ve
insanlara faydalı olsun diye, hatta onu da aşarak bütün mahlukata
yararlı olsun diye yaptığı vakıf eserlerini tekrar ayağa
kaldırıyoruz. Bugüne kadar harcadığımız para 3 katrilyondur. 11 yıl
içinde kendi özel bütçesiyle hizmet veren bir kuruluşuz.
İstanbulumuz vakıf zengini bir şehir. Vakıf medeniyetinin en güzel örneklerini yaşayan İstanbul'da yüzlerce eseri tekrar ayağa kaldırdık. Yüzyıllar sonrasına insanlığa ortak bir hediye olarak takdim ettik. İtiraf etmeliyiz ki; bizim imkanlarımızla bunların hepsine ulaşmak, yapmak mümkün değil. Bizim takriben 500 milyondur yıllık bütçemiz. Gelirimiz ne kadarsa o kadar da harcama yapabiliyoruz ama vakıf olduğu için işin içinde bereket var. Bir ondan yararlanıyoruz, ikincisi de son yıllarda çıkardığımız kanunlarla vakıf eserlerini ayağa kaldırmak amacıyla hayırseverlerimizden de sponsorluk kabul ediyoruz."
İstanbul'da Erdoğan Demirören, Mehmet Ali Aydınlar ve Hüsnü Özyeğin, Kuveyt Türk Finans firması tarafından vakıf eserlerinin ihyası çalışmalarına değinen Arınç, şunları söyledi: "Bunun gibi pek çok değerli hayırsever iş adamlarımız vakıfları ayağa kaldırmak üzere bizim bütçemizi etkilemeden kendi kaynaklarıyla bu hizmeti yapıyorlar. Buna müteşekkiriz. Çünkü bunlar hepimizin ortak malıdır. Geçmişte değerli insanlar bunları bize vermişlerdi, biz de bunları geleceğimize taşımak zorundayız. Takriben 2,5 milyonluk bir katkıyla-eski deyimle 2,5 trilyon- Hüseyin Ağa Camisini, 600 yıla yaklaşan bir emaneti fevkalade güzel bir restorasyonla İstiklal Caddemiz'e, Beyoğlumuz'a, İstanbulumuz'a, Türkiyemiz'e ama insanlığa... İnsanlığa diyorum çünkü İstiklal Caddesi, Beyoğlu hemen hemen bütün milletlerin bir araya gelip, huzur içinde, barış içinde -umarım ki öyledir, sözün gelimi söylemiyorum-, burada bu eseri görmeleri ve burada ibadet edilecekse bu ihtiyaçlarını gidermeleri için çok güzel bir örnektir. Şadırvanı, iç mimarisi ve çevresiyle çok güzel bir eser ortaya çıktı. Değerli iş adamımız Demirören'e, onun kıymetli evlatlarına, eşine, çocuklarına, torunlarına, Allah'tan hayırlı uzun ömürler diliyorum. Kendilerine teşekkür ediyorum. İnşallah işlerinde bereketli günler temenni ediyorum. Bu güzel örnek gibi sadece vakıflarda değil, eğitim alanında da engellilere hizmet alanında da daha evvelki katkılarını bildiğim için söylüyorum, büyük hizmetler yaptığı için bunun bütün iş adamlarımıza örnek olmasını da temenni ediyorum."
Arınç, 11 yılda 3 bin 600 vakıf eserini ihya edip ayağa kaldırdıklarını da belirterek, "Vakıflarla övünebilirsiniz. İftihar edebilirsiniz. Biz de sizden aldığımız destekle Başbakanımızın talimatlarıyla vakıflara, bu eserlere sahip çıkmaya çalışıyoruz" dedi.
Hatıralar
Arınç konuşmasında Hüseyin Ağa Camisi'ne ilişkin bir hatırasını da paylaştı.
Tuzla Piyade Okulu'nda 1971 yılında yedek subay öğrencisiyken, bölüklerinde Hüseyin Ağa Camisi'nin iki imamının da bulunduğunu ifade eden Arınç, o dönemde hafta sonları çıktıklarında bu camide ibadet ettiklerini aktardı. Bu kişilerden Hüseyin Tunç'un da törene katıldığını öğrenen Arınç, 40 yılı aşkın zaman sonra askerlik arkadaşıyla aynı camide bulunmaktan duyduğu memnuniyeti de dile getirdi.
Necip Fazıl Kısakürek'in de "O ve ben" isimli eserinde bu camide yaşadığı hatıralarını aktardığını ifade eden Arınç, "Üzerimizde çok emeği bulunan, bizim gençliğimizin bizim neslimizin çok sevdiği ve itibar ettiği rahmetli Necip Fazıl Kısakürek'in 'O ve ben' isimli eserinde buraya ait çok güzel hatıraları var. Takriben 1934 yılında Şeyh Abdülhakim Arvasi Hazretleri burada cuma sohbetleri veya cumanın dışında sohbet yaptığı rivayet ediliyor. Abdülhakim Arvasi hazretleri Bağlum'da yatıyor. Cenabı Hak, şefaatlerine nail etsin. Onun sohbetleriyle, onun gösterdiği yolla hidayetine vesile olduğunu söylüyor. Demek ki biraz sonra cuma namazını kılacağımız bu Ağa Camisi'nin içinde, kürsüsünde, Abdülhakim Arvasi efendi hazretleri de sohbetlerde bulunmuş. Böyle bereketli bir şey" dedi.
Nazım Hikmet'in, Ağa Camisi için yazdığı şiiri okudu
Nazım Hikmet Ran'ın, Ağa Camisi için yazdığı şiirin bir bölümünü okuyan Arınç, şiirin yazarının Nazım Hikmet olduğunu öğrendiğinde "kulaklarına inanamadığını" belirtti.
"Emin olmak istedim. Arkadaşlarımdan da rica ettim; 'ciddi bir şey söylüyorsunuz, bana böyle bir şiir verdiniz. Gerçekten bu şiirin yazarı o kişi midir?' diye sordum. Araştırdılar, aradılar, taradılar, bana bu şiirin o şahsa ait olduğunu söylediler. Tam cuma vaktinde bir şiirin bir bölümünü okumak istiyorum" diyen Arınç, daha sonra şiiri, "Havsalam almıyordu bu hazin hali önce/Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce/Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım; Allahımın ismini daha çok candan andım/Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen/Böyle sokaklarda ki, anası can verirken/Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var.../Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar, (Bir beyiti atlıyorum mecburen, orada biraz galiz bir kelime var)/Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,/Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor/Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,/Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu/(Beyoğlu için bir tabiri var ona atfederek okuyayım)/Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen/Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen/Ey bu caminin ruhu: bize mucize göster/Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer" diyerek aktardı.
Nazım Hikmet'in bu şiiri 1921'de yazdığını ve 1902 doğumlu olduğunu vurgulayan Arınç, şöyle devam etti: "20 yaşındayken bu şiiri içinden, gönlünden ne geçiyorsa öyle yazmış. Nazım Hikmet'in macerasını biliyorsunuz. Yıllarca Türkiye'de cezaevinde kaldı, sonra kaçtı Rusya'ya sığındı. Orada hayatını kaybetti. Ben Meclis başkanıyken Moskova'da mezarlığı ziyaret ettiğimde, kabri başında, o muhteşem şiirlerinden bir demet okumuştum. Türk vatandaşlığından da çıkarılmıştı ama hükümetimiz 2009 yılında Nazım Hikmet'i tekrar Türk vatandaşlığına aldı. Ben burayı görmeseydim ya da önceden görseydim, 'bu şiir Nazım Hikmet'in mi?' diye sorardım ama şimdi sormam. Neden biliyor musunuz ? Burada Ağa Camisi var, burada Nazım Hikmet var. İkisi bir araya geldiğine göre demek ki bu şiir onundur. Ona da Tanrı'dan rahmet dileyelim. Değerli dostlar hayat böyle. Kimin nerede ne duygular düşünceler içinde kalacağını hiç kimse bilemez. Rabbimiz 'Her çocuk, İslam fıtratı üzerine doğar sonradan başka şeyler olur' diyor. Hepimizin gençliğimizde taşıdığımız o güzel duyguları zaman zaman şiirlere aksettiren, çok güzel insanlar gördük. Bu insanlardan birisinin de daha 20 yaşının baharında Ağa Camisi için gönlünden geçenleri yazdığı bu şiirini burada okumak da kısmet oldu."
Diğer konuşmalar
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, yaptığı konuşmada, restorasyonun uzadığı yönündeki eleştirileri hatırlattı.
Bu eleştirilerin çok da haksız olmadığını dile getiren Ertem, olayın bir de kendi yönlerinden izah edilmesi için açıklama yapmayı gerekli gördüğünü dile getirerek, restorasyonu yapılacak eserler hakkında tam olarak ne yapılacağını ve bunun ne kadar süreceğini ancak öngörebildiklerini ve başlangıçta bu konuda tam bir öngörüde bulunamadıklarını kaydetti.
Caminin restorasyonunda da aynı durumun söz konusu olduğunu belirten Ertem, şöyle devam etti: "Hangi tarihi eserin restorasyonu işine girsek, önceden tahmin edemediğimiz durumlarla karşılaşabiliyoruz. Bu, bir proje değişikliğini gerektiriyor, maliyet artışı ve zaman değişikliğine neden oluyor. Demirören ailesiye ilk görüştüğümüzde maliyet olarak 1 milyonun üzerinden anlaşma sağlanmıştı. Çünkü öngördüğümüz şey 1 milyon liralık bir keşifti. Ancak sıva altına girince gördük ki, 1900'lü yılların başında yapılan uygulamayı kaldırıp, orjinaline dönmek gerektiğini kestirdik ve bu da maliyet artışına sebep oldu. Tekrar kendileriyle görüştük ve sağolsun kendileri bunu karşılayabileceklerini söylediler. Restorasyon da bu sebeple uzadı."
Ertem, caminin kubbesini kaldırdıklarını açıklayarak, "İlk defa bu mahiyette uzun süreli restorasyonlar yapılıyor. Dolayısıyla bizim bunlarla ilgili en ufak bir veri ya da proje yok. Restorasyon aşamasındaki projelerin hiç biri yok. Ne yapacağımız bilemediğimizden, bundan sonra hepsini projelendiriyoruz. Böylece daha iyi, daha öngürücü mahiyette restorasyonlar yapılacaktır" diye konuştu.
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan da 2 yıl aradan sonra camide ibadete başlanacak olmasının mutluluğunu yaşadıklarını dile getirdi.
Caminin ve bulunduğu yerin tarihi hakkında bilgiler veren Demircan, şunları kaydetti: "Camiyi inşaat eden Hüseyin Ağa, aynı zamanda Galatasaray Lisesi'nin de ağası. Buradaki binaların çoğununu tarihi 200 yılı geçmez. Demek ki bu tarihten önce bir yapıdan bahsetmek istesek, bu camiden bahsetmeden geçemeyiz. Cami, tarih içinde birkaç kez restorasyon geçirdi. Bundan birkaç yıl önce, buranın yanında bir inşaat yapılırken camimizde çatlaklar olunca, Demirören abimize, 'Size bu camiyi baştan, aslına uygun bir şekilde yapmak yakışır' dedik. Proje yapıldı ve bugün burayı açıyoruz."
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören ise aile olarak sosyal yardımlara çok önem verdiklerini belirterek, "Bizim için kazandıklarımız değil, göçtüğümüz vakit bu ülkeye bıraktıklarımız çok daha önemli. Onun için bu proje bugüne kadar yaptıklarımızın manevi olarak en önemlisi. Beyoğlulular'ın rahat bir şekilde ibadet edeceği camimizin herkese hayırlı olmasını diliyorum" ifadelerini kullandı.
Restorasyon
Galatasaray Ağası Şeyhülharem Hüseyin Ağa tarafından 1594 yılında yaptırılan Hüseyin Ağa Camisi'nde restorasyon çalışmaları Demirören Holding sponsorluğunda, İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü kontrolünde, 20 Nisan 2012 tarihinde başladı.
19. Yüzyıl cami mimarisine uygun olarak yapılan restorasyon sürecinde, duvarlarda yapılan ortalama 10 santimetre kalınlığındaki çimento harçlı sıvalar temizlendi.
Ortaya çıkan taş ve tuğla duvar yüzeylerinde tespit edilen malzeme bozuklukları özgün malzeme ve harç özelliklerine uygun olarak tamamlandı. Yapıda güçlendirme çalışmaları gerçekleştirildi. Minare, eski fotoğrafları dikkate alınarak belli bir kota kadar söküldü ve tekrar küfeği taş ile örüldü. Güçlendirme çalışmalarının ardından ahşap strüktürlü asma çatı yeniden yapıldı. Cami içerisindeki tüm kalem işleri özgün haline uygun olarak yenilendi. Minber ve vaaz kürsüsü 19. Yüzyıl cami örneklerinin analizleri sonrası yeniden yapıldı. Mevcut müştemilat binalarının onarımları yapılarak yenilendi. Avlu duvarları özgün Horasan harcı ile sıvandı.
İstanbulumuz vakıf zengini bir şehir. Vakıf medeniyetinin en güzel örneklerini yaşayan İstanbul'da yüzlerce eseri tekrar ayağa kaldırdık. Yüzyıllar sonrasına insanlığa ortak bir hediye olarak takdim ettik. İtiraf etmeliyiz ki; bizim imkanlarımızla bunların hepsine ulaşmak, yapmak mümkün değil. Bizim takriben 500 milyondur yıllık bütçemiz. Gelirimiz ne kadarsa o kadar da harcama yapabiliyoruz ama vakıf olduğu için işin içinde bereket var. Bir ondan yararlanıyoruz, ikincisi de son yıllarda çıkardığımız kanunlarla vakıf eserlerini ayağa kaldırmak amacıyla hayırseverlerimizden de sponsorluk kabul ediyoruz."
İstanbul'da Erdoğan Demirören, Mehmet Ali Aydınlar ve Hüsnü Özyeğin, Kuveyt Türk Finans firması tarafından vakıf eserlerinin ihyası çalışmalarına değinen Arınç, şunları söyledi: "Bunun gibi pek çok değerli hayırsever iş adamlarımız vakıfları ayağa kaldırmak üzere bizim bütçemizi etkilemeden kendi kaynaklarıyla bu hizmeti yapıyorlar. Buna müteşekkiriz. Çünkü bunlar hepimizin ortak malıdır. Geçmişte değerli insanlar bunları bize vermişlerdi, biz de bunları geleceğimize taşımak zorundayız. Takriben 2,5 milyonluk bir katkıyla-eski deyimle 2,5 trilyon- Hüseyin Ağa Camisini, 600 yıla yaklaşan bir emaneti fevkalade güzel bir restorasyonla İstiklal Caddemiz'e, Beyoğlumuz'a, İstanbulumuz'a, Türkiyemiz'e ama insanlığa... İnsanlığa diyorum çünkü İstiklal Caddesi, Beyoğlu hemen hemen bütün milletlerin bir araya gelip, huzur içinde, barış içinde -umarım ki öyledir, sözün gelimi söylemiyorum-, burada bu eseri görmeleri ve burada ibadet edilecekse bu ihtiyaçlarını gidermeleri için çok güzel bir örnektir. Şadırvanı, iç mimarisi ve çevresiyle çok güzel bir eser ortaya çıktı. Değerli iş adamımız Demirören'e, onun kıymetli evlatlarına, eşine, çocuklarına, torunlarına, Allah'tan hayırlı uzun ömürler diliyorum. Kendilerine teşekkür ediyorum. İnşallah işlerinde bereketli günler temenni ediyorum. Bu güzel örnek gibi sadece vakıflarda değil, eğitim alanında da engellilere hizmet alanında da daha evvelki katkılarını bildiğim için söylüyorum, büyük hizmetler yaptığı için bunun bütün iş adamlarımıza örnek olmasını da temenni ediyorum."
Arınç, 11 yılda 3 bin 600 vakıf eserini ihya edip ayağa kaldırdıklarını da belirterek, "Vakıflarla övünebilirsiniz. İftihar edebilirsiniz. Biz de sizden aldığımız destekle Başbakanımızın talimatlarıyla vakıflara, bu eserlere sahip çıkmaya çalışıyoruz" dedi.
Hatıralar
Arınç konuşmasında Hüseyin Ağa Camisi'ne ilişkin bir hatırasını da paylaştı.
Tuzla Piyade Okulu'nda 1971 yılında yedek subay öğrencisiyken, bölüklerinde Hüseyin Ağa Camisi'nin iki imamının da bulunduğunu ifade eden Arınç, o dönemde hafta sonları çıktıklarında bu camide ibadet ettiklerini aktardı. Bu kişilerden Hüseyin Tunç'un da törene katıldığını öğrenen Arınç, 40 yılı aşkın zaman sonra askerlik arkadaşıyla aynı camide bulunmaktan duyduğu memnuniyeti de dile getirdi.
Necip Fazıl Kısakürek'in de "O ve ben" isimli eserinde bu camide yaşadığı hatıralarını aktardığını ifade eden Arınç, "Üzerimizde çok emeği bulunan, bizim gençliğimizin bizim neslimizin çok sevdiği ve itibar ettiği rahmetli Necip Fazıl Kısakürek'in 'O ve ben' isimli eserinde buraya ait çok güzel hatıraları var. Takriben 1934 yılında Şeyh Abdülhakim Arvasi Hazretleri burada cuma sohbetleri veya cumanın dışında sohbet yaptığı rivayet ediliyor. Abdülhakim Arvasi hazretleri Bağlum'da yatıyor. Cenabı Hak, şefaatlerine nail etsin. Onun sohbetleriyle, onun gösterdiği yolla hidayetine vesile olduğunu söylüyor. Demek ki biraz sonra cuma namazını kılacağımız bu Ağa Camisi'nin içinde, kürsüsünde, Abdülhakim Arvasi efendi hazretleri de sohbetlerde bulunmuş. Böyle bereketli bir şey" dedi.
Nazım Hikmet'in, Ağa Camisi için yazdığı şiiri okudu
Nazım Hikmet Ran'ın, Ağa Camisi için yazdığı şiirin bir bölümünü okuyan Arınç, şiirin yazarının Nazım Hikmet olduğunu öğrendiğinde "kulaklarına inanamadığını" belirtti.
"Emin olmak istedim. Arkadaşlarımdan da rica ettim; 'ciddi bir şey söylüyorsunuz, bana böyle bir şiir verdiniz. Gerçekten bu şiirin yazarı o kişi midir?' diye sordum. Araştırdılar, aradılar, taradılar, bana bu şiirin o şahsa ait olduğunu söylediler. Tam cuma vaktinde bir şiirin bir bölümünü okumak istiyorum" diyen Arınç, daha sonra şiiri, "Havsalam almıyordu bu hazin hali önce/Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce/Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım; Allahımın ismini daha çok candan andım/Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen/Böyle sokaklarda ki, anası can verirken/Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var.../Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar, (Bir beyiti atlıyorum mecburen, orada biraz galiz bir kelime var)/Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,/Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor/Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,/Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu/(Beyoğlu için bir tabiri var ona atfederek okuyayım)/Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen/Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen/Ey bu caminin ruhu: bize mucize göster/Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer" diyerek aktardı.
Nazım Hikmet'in bu şiiri 1921'de yazdığını ve 1902 doğumlu olduğunu vurgulayan Arınç, şöyle devam etti: "20 yaşındayken bu şiiri içinden, gönlünden ne geçiyorsa öyle yazmış. Nazım Hikmet'in macerasını biliyorsunuz. Yıllarca Türkiye'de cezaevinde kaldı, sonra kaçtı Rusya'ya sığındı. Orada hayatını kaybetti. Ben Meclis başkanıyken Moskova'da mezarlığı ziyaret ettiğimde, kabri başında, o muhteşem şiirlerinden bir demet okumuştum. Türk vatandaşlığından da çıkarılmıştı ama hükümetimiz 2009 yılında Nazım Hikmet'i tekrar Türk vatandaşlığına aldı. Ben burayı görmeseydim ya da önceden görseydim, 'bu şiir Nazım Hikmet'in mi?' diye sorardım ama şimdi sormam. Neden biliyor musunuz ? Burada Ağa Camisi var, burada Nazım Hikmet var. İkisi bir araya geldiğine göre demek ki bu şiir onundur. Ona da Tanrı'dan rahmet dileyelim. Değerli dostlar hayat böyle. Kimin nerede ne duygular düşünceler içinde kalacağını hiç kimse bilemez. Rabbimiz 'Her çocuk, İslam fıtratı üzerine doğar sonradan başka şeyler olur' diyor. Hepimizin gençliğimizde taşıdığımız o güzel duyguları zaman zaman şiirlere aksettiren, çok güzel insanlar gördük. Bu insanlardan birisinin de daha 20 yaşının baharında Ağa Camisi için gönlünden geçenleri yazdığı bu şiirini burada okumak da kısmet oldu."
Diğer konuşmalar
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, yaptığı konuşmada, restorasyonun uzadığı yönündeki eleştirileri hatırlattı.
Bu eleştirilerin çok da haksız olmadığını dile getiren Ertem, olayın bir de kendi yönlerinden izah edilmesi için açıklama yapmayı gerekli gördüğünü dile getirerek, restorasyonu yapılacak eserler hakkında tam olarak ne yapılacağını ve bunun ne kadar süreceğini ancak öngörebildiklerini ve başlangıçta bu konuda tam bir öngörüde bulunamadıklarını kaydetti.
Caminin restorasyonunda da aynı durumun söz konusu olduğunu belirten Ertem, şöyle devam etti: "Hangi tarihi eserin restorasyonu işine girsek, önceden tahmin edemediğimiz durumlarla karşılaşabiliyoruz. Bu, bir proje değişikliğini gerektiriyor, maliyet artışı ve zaman değişikliğine neden oluyor. Demirören ailesiye ilk görüştüğümüzde maliyet olarak 1 milyonun üzerinden anlaşma sağlanmıştı. Çünkü öngördüğümüz şey 1 milyon liralık bir keşifti. Ancak sıva altına girince gördük ki, 1900'lü yılların başında yapılan uygulamayı kaldırıp, orjinaline dönmek gerektiğini kestirdik ve bu da maliyet artışına sebep oldu. Tekrar kendileriyle görüştük ve sağolsun kendileri bunu karşılayabileceklerini söylediler. Restorasyon da bu sebeple uzadı."
Ertem, caminin kubbesini kaldırdıklarını açıklayarak, "İlk defa bu mahiyette uzun süreli restorasyonlar yapılıyor. Dolayısıyla bizim bunlarla ilgili en ufak bir veri ya da proje yok. Restorasyon aşamasındaki projelerin hiç biri yok. Ne yapacağımız bilemediğimizden, bundan sonra hepsini projelendiriyoruz. Böylece daha iyi, daha öngürücü mahiyette restorasyonlar yapılacaktır" diye konuştu.
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan da 2 yıl aradan sonra camide ibadete başlanacak olmasının mutluluğunu yaşadıklarını dile getirdi.
Caminin ve bulunduğu yerin tarihi hakkında bilgiler veren Demircan, şunları kaydetti: "Camiyi inşaat eden Hüseyin Ağa, aynı zamanda Galatasaray Lisesi'nin de ağası. Buradaki binaların çoğununu tarihi 200 yılı geçmez. Demek ki bu tarihten önce bir yapıdan bahsetmek istesek, bu camiden bahsetmeden geçemeyiz. Cami, tarih içinde birkaç kez restorasyon geçirdi. Bundan birkaç yıl önce, buranın yanında bir inşaat yapılırken camimizde çatlaklar olunca, Demirören abimize, 'Size bu camiyi baştan, aslına uygun bir şekilde yapmak yakışır' dedik. Proje yapıldı ve bugün burayı açıyoruz."
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören ise aile olarak sosyal yardımlara çok önem verdiklerini belirterek, "Bizim için kazandıklarımız değil, göçtüğümüz vakit bu ülkeye bıraktıklarımız çok daha önemli. Onun için bu proje bugüne kadar yaptıklarımızın manevi olarak en önemlisi. Beyoğlulular'ın rahat bir şekilde ibadet edeceği camimizin herkese hayırlı olmasını diliyorum" ifadelerini kullandı.
Restorasyon
Galatasaray Ağası Şeyhülharem Hüseyin Ağa tarafından 1594 yılında yaptırılan Hüseyin Ağa Camisi'nde restorasyon çalışmaları Demirören Holding sponsorluğunda, İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü kontrolünde, 20 Nisan 2012 tarihinde başladı.
19. Yüzyıl cami mimarisine uygun olarak yapılan restorasyon sürecinde, duvarlarda yapılan ortalama 10 santimetre kalınlığındaki çimento harçlı sıvalar temizlendi.
Ortaya çıkan taş ve tuğla duvar yüzeylerinde tespit edilen malzeme bozuklukları özgün malzeme ve harç özelliklerine uygun olarak tamamlandı. Yapıda güçlendirme çalışmaları gerçekleştirildi. Minare, eski fotoğrafları dikkate alınarak belli bir kota kadar söküldü ve tekrar küfeği taş ile örüldü. Güçlendirme çalışmalarının ardından ahşap strüktürlü asma çatı yeniden yapıldı. Cami içerisindeki tüm kalem işleri özgün haline uygun olarak yenilendi. Minber ve vaaz kürsüsü 19. Yüzyıl cami örneklerinin analizleri sonrası yeniden yapıldı. Mevcut müştemilat binalarının onarımları yapılarak yenilendi. Avlu duvarları özgün Horasan harcı ile sıvandı.