Balkonlar evimizin hatta hayatımızın bir parçası oldu!
Balkonlar, bizimki gibi orta kuşak ülkelerinde evde eksikliği asla düşünülmeyecek unsurlar!
Kelime, İtalyanca “balcone”den geliyor ama Pers kültüründe de benzer bir kelimeyle akrabalığı olduğuna inanılır.
Balkon fikrinin, Hristiyanlıkta, imparatoe ve imparatoriçenin katedraaledrdeki dini ayinleri halktan uzak, onlarla bağlantısı olmayan bir yerden izleme ihtiyacından çıktığına inanılır.
Balkonlar evden ayrılmadan dış dünyaya açılan yerler aynı zamanda.
Hem yemek yemek, oturmak gibi keyif hem de çamaşır kurutmak, belki ufak tefek eşyaları depolamak gibi fonksiyonel amaçlı da kullanılabiliyor.
Balkon ruhu diye bir şey var.
Balkon hem evinizde hem dışarıda…
Bunu bir bahçede hissetmeye imkan yok.
Ancak belki daha büyük balkon diyebileceğimiz teraslar bu ruhu hissettirebilir.
Balkonlar aynı zamanda romantizmin hizmetindedir.
Öyle olmasa Shakespeare usta, Romeo ve Jüliet'i balkonda öpüştürmezdi.
Hatta ismini Juliet'ten alan bir balkon türü bile bulunuyor.
Aslında orijinal metinde balkon değil pencere var ama nedense tiyatro ve sinema uyarlamalarında balkona rastlayabiliyoruz.
Juliet balkonlar binanın dışında bir uzantı değiller.
Üst katlardaki odaların bir kısmı balkon olarak bırakılmış demek daha doğru.
Malta tipi balkonlar ise ağaçtan ve kapalılar.
Bizde Fransız balkon olarak anılan türde ise, bir balkondan söz etmek zor.
Fransız balkon türünde genellikle tabandan tavana kadar uzanan ve açılabilen kapıların hemen önüne konmuş, çoğunlukla metal bariyerler söz konusu.
Hatta Fransız balkon için ‘sahte balkon' da denir.
Dünya'daki en yaygın balkon türleri ise İtalyan balkonu, Meksika blakonu, Ekvatoryan balkon.
Şekline göre ise kaz balkon, metal bariyerli balkon, oval balkon vs. çeşitleri bulunuyor.
Havanın soğuk olduğu ve müstakil evlerin yaygın olduğu kuzey ülkelerinde balkonlara rastlamak zor.
Onlar çoğunlukla bahçe kültürüne sahipler.
Balkonlar yüksek katların yaygınlaşmasıyla, yani dikey yaşamın getirdiği topraktan kopuklukla nedeniyle de yaygınlaştılar.
Ama gökdelen olarak anılan çok yüksek katlı binalarda güvenlik gereği balkonlara pek rastlanmıyor.
Bazı gökdelenlerde pencere bile açılmıyor.
Türkiye'de uzun yıllar yaygın olarak binanın dışına çıkılmış balkonlar yapıldı.
Daha sonra binanın dışına çıkmayan, dairenin bir kısmı balkon olarak ayrılan tür yaygınlaştı.
Son yıllarda ise sahteleri yani Fransız balkonlar ilgi görmeye başladı.
Amiyane tabiriyle çakma balkonların bildiğimiz balkon ruhunu vermesi ise asla mümkün değil.
Kapatmak veya kapatmamak işte bütün mesele bu
Türkiye'de yaygın biçimde balkonlar kapatılarak ya evin bir uzantısı olarak kullanılıyor ya da depoya dönüştürülüyor.
Çok rüzgar veya güneşe maruz kalan yerlerde gerçekten balkon olarak kullanabilmek için bile balkonları kapatmak gerekebiliyor.
Eskiden ya panjurla ya da doğramayla kapatılan balkonları açık olarak pek mümkün olmuyordu.
Ev fazla penceresi açılabiliyordu.
Fakat son yıllarda açılıp kapanabilir sistemler balkonları hem açık hem de kapalı kullanma imkanı sağlandı.
Bu esneklik balkon ruhunun yaşatılmasına olanak sağlıyor.
Eski İstanbul evlerinde yaygın olan cundaları balkon sayanlar var saymayanlar var.
Verandalar, sundurmalar, teraslar…
Evlerden dış dünya ile bağlantı kurulacak uzantılar bir şekilde, bir formda hayatımızda.
Ve gelini öpebilirsin
Romeo ve Juliet'in romantik balkon sahnesine değinmedik ama herhalde aklımıza gelen ilk şey, romantik sahne, geçtiğimiz yıl İngiltere Prensi William ve Kate'in evlenmelerinin ardından Buchkingham Sarayı'nın balkonunda öpüşmeleriydi.
Türkiye ve dünyada balkonlarda kimi zaman ünlülerin ‘çokta istemedikleri' durumlarda yakalandıkları ve magazin sayfalarını süsledikleri oluyor.
Balkon hiçbir zaman eviniz kadar mahrem bir yer değil!
Ama dışarısı gibi kamuya açık bir alanda da değil.
İkisinin ortasında, kendinizi güvende hissettiğiniz, yarı mahrem bir alan demek daha doğru sanırım.