Yassıada ve Sivriada projelerinin temeli atıldı! İşte böyle olacak
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Yassıada'da Demokrasi ve Özgürlük Adaları’nın temeliniattı
Yassıada’nın Demokrasi ve Özgürlük Adası’na dönüştürülmesi amacıyla yapılması planlanan Turizm ve Kongre Merkezi’nin temeli Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından atıldı. Törenin davetlileri arasında Adnan Menderes’in gelini Ümran Menderes ile Celal Bayar’ın torunu Emine Gürsoy Naskali de vardı. Partililerin de teknelerle getirildiği törende konuşan Ahmet Davutoğlu şunları söyledi:
“Buradaki şehitlerimizin ikisi benim selefimdi. O onurlu insanın arkadan çekilen fotoğrafı geldi gözümün önüne. Bu ada çok büyük acılara şahit oldu. Hep 14 Mayıs 1950’yi hatırlayacağız. 27 Mayıs 1950’de – 60’da bu yapılan darbenin sadece bir partiye değil, milli iradeye karşı olduğunu anlayıp dik durabilselerdi bir daha darbe yaşanmazdı. Allah Adnan Menderes ve arkadaşlarından razı olsun. Özgürlükler kolay elde edilmiyor.”
“Ulucanlar’da idam edilenlerle, Yassıada’da bu çileyi yaşayanlarla, Mamak’ta, Metris’te,12 Eylül sonrasında çile çekenler farklı ideolojilere sahip olabilirler ama darbe mantığı. Bir oradan bir buradan diye gencecik bedenleri idama götürdüler. Özgürlükler ya hep birlikte savunulur yada hep birlikte özgürlükleri kaybederiz. Farklı ideolojilere sahip olabiliriz. Ama hepimizin üzerinde mutabık kalması gereken husus insanlık onurudur.”
“Seçimlere doğru giderken buradan bütün siyasi liderlere sesleniyorum. Gelin hep beraber milli iradeyi ve özgürlükleri savunma konusunda taviz vermeyelim. Gelin hep beraber 12 Eylül Anayasası’nın izlerini kaldıralım. Bu kadar demokratik tecrübeden sonra. darbecinin de vefat ettiği hafta özellikle söylüyorum. 12 Eylül darbesinin izlerini tümüyle silmeden Türkiye’de Adnan Menderes’in hakkını vermiş olmayız. Şehit bakanlarımızın hakkını vermek sadece onları hayırla yad etmek değil, onların çektiği çileyi maruz kaldığı muameleyi daha sonra müsebbibi olarak gerçekleştiren 12 Eylül Anayasası’na karşı da aynı tutumu sergilemekle olur.”
“Bir daha hiçbir zaman bu darbe yaşanmayacak. Adnan Menderes gibi bir şahadetle yaşamımız sona erecekse başımız gözümüz üstüne. Bundan çok daha büyük bir onur olamaz. Bunu mübarek düğün diye karşılarız.”
“Burada şehit başbakanımızın ve arkadaşlarının hatırasına bir nebze halel getirecek hiçbir eyleme hiçbir toplantıya izin vermeyiz. Buranın ihtiramı da o şehit başbakanımızın ve arkadaşlarının savunduğu değerlere sadakat ve onların onurunu korumakla olur.... Yassıada ve Siviriada’daki hatıralar muhafaza edilecek. Sivriada ve Yassıda burada yaşananlarla yaşayacak. Buradan izler silmeyeceğiz, aksine yaşatacağız. Yargılamanın yapıldığı salon muhafaza edilecek, gelecek nesillere aktarılacak.”
“Tarihi doku itibariyle Bizans’tan kalan tarihi kalıntılar da muhafaza edilecek ve tarihi dokuya zarar verilmeyecek. Burada bir tek ağaç eksilirse yerine ağaç dikilecek. Yeşil alan kesinlikle bugünkünden fazla olacak. Yıkılacak olan binalar lojman olarak kullanılan, geçmişte tarihi değeri olmayan binalar olacak. Bu alanın kullanılması demokrasi ve özgürlük kavramlarıyla uyumlu şekilde olacak. Camp David gibi arabuluculuk ve barış merkezi yapılacak. İstanbul’da arabuluculuk ve barış merkezi kurma kararımız vardı. İstanbul’u bir barış şehri yapmak istiyoruz. Buraya yapılan otel düzenlemesi kesinlikle eğlence maksatlı kullanılmayacak. Ben burada alkıştan bile edep ediniyorum. Sadece kongrelerde katılanların kalması için kullanılacak.”
“Muhalefet partilerine çağrı yapıyorum. Buradaki proje tamamlandığında 27 Mayıs’ta TBMM sembolik olarak burada toplansın. Bir daha TBMM’ye kimsenin kilit vuramayacağını cümle aleme göstermek için her 27 Mayıs’ta burada özel bir celse yapalım. Niyetimiz herhangi bir düşmanlık üretmek değil. Herkes yaptığıyla hesaba çekilecektir. Bu yargılamaları yapanların çocukları da bizim vatandaşımızdır. Kimseye düşmanlık beslemedik. Yassıada bir intikam için demokrasi barış adası haline dönüşmüyor, aksine kalıcı bir barışı, insanlık onuru ve özgürlüğü inşa etmek için yola çıkıyoruz.”
Konuşmasının ardından konuklarla birlikte butona basarak projenin temelini atan Ahmet Davutoğlu, Celal Bayar, Adnan Menderes ve diğer DP’lilerin yargılandığı mahkemeye çevrilen spor salonunu gezdi. Davutoğlu ile birlikte törene katılanlar da tarihi binaları gezme fırsatı yakaladı.
Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandıkları Yassıada ve bitişiğindeki Sivriada’yı açık müze haline getirecek projeyi, Kabataş’ta toplanan ‘Adalar Savunması’ adlı grup protesto etti. Yassıada’daki törene katılmak için Kabataş’tan teknelerin hareket edeceğini öğrenen eylemciler iskeleye geldi. Grup, “Yassıada’dan elini çek”, “Bırak ıssız kalsın” yazılı pankartlar açtı.
2011’DE BAKANLIĞA VERİLDİ
2011’de önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilen Yassıada ile Sivriada, ardından Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) iştiraklerinden Gümrük ve Turizm İşletmeleri Ticaret A.Ş.’ye devredildi. Bakanlık tarafından yatırım izni verilen adalara, geçtiğimiz 6 Mayıs’ta inşaat ruhsatı çıkarıldı. TOBB tarafından yap, işlet, devret modeli ile yapılacak projenin 103 bin 700 metrekare büyüklüğünde olması planlanıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verdiği turizm yetki belgesi ile Yassıada’ya müze ile 4 yıldızlı otel inşa edilecek. Proje kapsamında ayrıca eski Başbakanlardan Adnan Menderes’in hatırasını yaşatmak için bir de uluslararası kongre merkezi inşa edilecek. 200 milyon Euroluk yatırım planlanan projede yat limanı ve helikopter pisti de yer alacak. TOBB tarafından 30 yıl boyunca işletilecek tesisler, sonrasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilecek. Yassıada proje yatırımına, Sivriada ise sadece turizm yatırımına açılacak.
Yassıada Doğu Roma İmparatorluğu döneminde sürgün yeri olarak kullanılıyordu. Bizans İmparatoru Theofilos adaya Platea Manastırını yaptırdı ancak adanın kaderi değişmedi. Sürgün Patrik İgnatios’un da kaldığı adada, kilisenin altındaki dehlizler uzun süre zindan olarak kullanıldı. Yassıada 12. yüzyılda Latinlerin ve 15. yüzyıl’da Rusların istilasına uğradı. İstanbul’un fethinin ardından uzun süre adayla ilgilenen olmadı. 1859’da İngiltere’nin İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer, Sultan Abdülmecit’in onayıyla adayı satın aldı. İngiliz sefir sahilde burçları olan kaleye benzer bir bina ile adanın ortasına şato büyüklüğünde bir köşk inşa ettirdi. Ancak İngiliz sefirin ada tutkusu birkaç yıl içinde bitti. Adayı Londra’da Times Gazetesi’ne verdiği ilanla satışa çıkarttı. Osmanlı hükümetinin devreye girmesiyle adayı Mısır Hidiv’i İsmail Paşa satın aldı. Ancak paşanın da ada tutkusu çok uzun sürmedi. Ada uzun süre kaderine terk edildi.
Adayı 1947’de Deniz Kuvvetleri satın aldı. Sir Bulwer’in köşkünü muhafaza eden Deniz Kuvvetleri subay ve erler için yüksek katlı lojmanlar, spor sahası, buz deposu, yemekhane ve silahlık gibi yeni binalar inşa ettirdi. Ada 1952 yılında eğitim hizmetlerine açıldı. 27 Mayıs 1960’da gerçekleşen darbenin ardından Yassıada’daki spor salonu mahkemeye çevrildi. Davaya bakan hâkim ve savcılar kaldıkları Heybeliada’daki otelden her gün bir gemi ile adaya gidip geldi. Yassıada Yargılamaları bittikten sonra, ada yeniden Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiş ve buradaki eğitim faaliyetleri 1978’e kadar sürmüştür.
Deniz kuvvetleri de burayı boşalttıktan sonra adanın ıssız günleri tekrar başlamıştır. 1993’te İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi için uygun bir çalışma yeri olarak görüldüğünden enstitü buraya taşındı. Günde iki kez şehir hatları vapurları hoca ve öğrencileri getirip götürmesine rağmen, uzaklık, gerekli ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için Fakülte 1995’te adayı terk etti.
“Buradaki şehitlerimizin ikisi benim selefimdi. O onurlu insanın arkadan çekilen fotoğrafı geldi gözümün önüne. Bu ada çok büyük acılara şahit oldu. Hep 14 Mayıs 1950’yi hatırlayacağız. 27 Mayıs 1950’de – 60’da bu yapılan darbenin sadece bir partiye değil, milli iradeye karşı olduğunu anlayıp dik durabilselerdi bir daha darbe yaşanmazdı. Allah Adnan Menderes ve arkadaşlarından razı olsun. Özgürlükler kolay elde edilmiyor.”
“Ulucanlar’da idam edilenlerle, Yassıada’da bu çileyi yaşayanlarla, Mamak’ta, Metris’te,12 Eylül sonrasında çile çekenler farklı ideolojilere sahip olabilirler ama darbe mantığı. Bir oradan bir buradan diye gencecik bedenleri idama götürdüler. Özgürlükler ya hep birlikte savunulur yada hep birlikte özgürlükleri kaybederiz. Farklı ideolojilere sahip olabiliriz. Ama hepimizin üzerinde mutabık kalması gereken husus insanlık onurudur.”
“Seçimlere doğru giderken buradan bütün siyasi liderlere sesleniyorum. Gelin hep beraber milli iradeyi ve özgürlükleri savunma konusunda taviz vermeyelim. Gelin hep beraber 12 Eylül Anayasası’nın izlerini kaldıralım. Bu kadar demokratik tecrübeden sonra. darbecinin de vefat ettiği hafta özellikle söylüyorum. 12 Eylül darbesinin izlerini tümüyle silmeden Türkiye’de Adnan Menderes’in hakkını vermiş olmayız. Şehit bakanlarımızın hakkını vermek sadece onları hayırla yad etmek değil, onların çektiği çileyi maruz kaldığı muameleyi daha sonra müsebbibi olarak gerçekleştiren 12 Eylül Anayasası’na karşı da aynı tutumu sergilemekle olur.”
“Bir daha hiçbir zaman bu darbe yaşanmayacak. Adnan Menderes gibi bir şahadetle yaşamımız sona erecekse başımız gözümüz üstüne. Bundan çok daha büyük bir onur olamaz. Bunu mübarek düğün diye karşılarız.”
“Burada şehit başbakanımızın ve arkadaşlarının hatırasına bir nebze halel getirecek hiçbir eyleme hiçbir toplantıya izin vermeyiz. Buranın ihtiramı da o şehit başbakanımızın ve arkadaşlarının savunduğu değerlere sadakat ve onların onurunu korumakla olur.... Yassıada ve Siviriada’daki hatıralar muhafaza edilecek. Sivriada ve Yassıda burada yaşananlarla yaşayacak. Buradan izler silmeyeceğiz, aksine yaşatacağız. Yargılamanın yapıldığı salon muhafaza edilecek, gelecek nesillere aktarılacak.”
“Tarihi doku itibariyle Bizans’tan kalan tarihi kalıntılar da muhafaza edilecek ve tarihi dokuya zarar verilmeyecek. Burada bir tek ağaç eksilirse yerine ağaç dikilecek. Yeşil alan kesinlikle bugünkünden fazla olacak. Yıkılacak olan binalar lojman olarak kullanılan, geçmişte tarihi değeri olmayan binalar olacak. Bu alanın kullanılması demokrasi ve özgürlük kavramlarıyla uyumlu şekilde olacak. Camp David gibi arabuluculuk ve barış merkezi yapılacak. İstanbul’da arabuluculuk ve barış merkezi kurma kararımız vardı. İstanbul’u bir barış şehri yapmak istiyoruz. Buraya yapılan otel düzenlemesi kesinlikle eğlence maksatlı kullanılmayacak. Ben burada alkıştan bile edep ediniyorum. Sadece kongrelerde katılanların kalması için kullanılacak.”
“Muhalefet partilerine çağrı yapıyorum. Buradaki proje tamamlandığında 27 Mayıs’ta TBMM sembolik olarak burada toplansın. Bir daha TBMM’ye kimsenin kilit vuramayacağını cümle aleme göstermek için her 27 Mayıs’ta burada özel bir celse yapalım. Niyetimiz herhangi bir düşmanlık üretmek değil. Herkes yaptığıyla hesaba çekilecektir. Bu yargılamaları yapanların çocukları da bizim vatandaşımızdır. Kimseye düşmanlık beslemedik. Yassıada bir intikam için demokrasi barış adası haline dönüşmüyor, aksine kalıcı bir barışı, insanlık onuru ve özgürlüğü inşa etmek için yola çıkıyoruz.”
Konuşmasının ardından konuklarla birlikte butona basarak projenin temelini atan Ahmet Davutoğlu, Celal Bayar, Adnan Menderes ve diğer DP’lilerin yargılandığı mahkemeye çevrilen spor salonunu gezdi. Davutoğlu ile birlikte törene katılanlar da tarihi binaları gezme fırsatı yakaladı.
Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandıkları Yassıada ve bitişiğindeki Sivriada’yı açık müze haline getirecek projeyi, Kabataş’ta toplanan ‘Adalar Savunması’ adlı grup protesto etti. Yassıada’daki törene katılmak için Kabataş’tan teknelerin hareket edeceğini öğrenen eylemciler iskeleye geldi. Grup, “Yassıada’dan elini çek”, “Bırak ıssız kalsın” yazılı pankartlar açtı.
2011’DE BAKANLIĞA VERİLDİ
2011’de önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilen Yassıada ile Sivriada, ardından Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) iştiraklerinden Gümrük ve Turizm İşletmeleri Ticaret A.Ş.’ye devredildi. Bakanlık tarafından yatırım izni verilen adalara, geçtiğimiz 6 Mayıs’ta inşaat ruhsatı çıkarıldı. TOBB tarafından yap, işlet, devret modeli ile yapılacak projenin 103 bin 700 metrekare büyüklüğünde olması planlanıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verdiği turizm yetki belgesi ile Yassıada’ya müze ile 4 yıldızlı otel inşa edilecek. Proje kapsamında ayrıca eski Başbakanlardan Adnan Menderes’in hatırasını yaşatmak için bir de uluslararası kongre merkezi inşa edilecek. 200 milyon Euroluk yatırım planlanan projede yat limanı ve helikopter pisti de yer alacak. TOBB tarafından 30 yıl boyunca işletilecek tesisler, sonrasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilecek. Yassıada proje yatırımına, Sivriada ise sadece turizm yatırımına açılacak.
Yassıada Doğu Roma İmparatorluğu döneminde sürgün yeri olarak kullanılıyordu. Bizans İmparatoru Theofilos adaya Platea Manastırını yaptırdı ancak adanın kaderi değişmedi. Sürgün Patrik İgnatios’un da kaldığı adada, kilisenin altındaki dehlizler uzun süre zindan olarak kullanıldı. Yassıada 12. yüzyılda Latinlerin ve 15. yüzyıl’da Rusların istilasına uğradı. İstanbul’un fethinin ardından uzun süre adayla ilgilenen olmadı. 1859’da İngiltere’nin İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer, Sultan Abdülmecit’in onayıyla adayı satın aldı. İngiliz sefir sahilde burçları olan kaleye benzer bir bina ile adanın ortasına şato büyüklüğünde bir köşk inşa ettirdi. Ancak İngiliz sefirin ada tutkusu birkaç yıl içinde bitti. Adayı Londra’da Times Gazetesi’ne verdiği ilanla satışa çıkarttı. Osmanlı hükümetinin devreye girmesiyle adayı Mısır Hidiv’i İsmail Paşa satın aldı. Ancak paşanın da ada tutkusu çok uzun sürmedi. Ada uzun süre kaderine terk edildi.
Adayı 1947’de Deniz Kuvvetleri satın aldı. Sir Bulwer’in köşkünü muhafaza eden Deniz Kuvvetleri subay ve erler için yüksek katlı lojmanlar, spor sahası, buz deposu, yemekhane ve silahlık gibi yeni binalar inşa ettirdi. Ada 1952 yılında eğitim hizmetlerine açıldı. 27 Mayıs 1960’da gerçekleşen darbenin ardından Yassıada’daki spor salonu mahkemeye çevrildi. Davaya bakan hâkim ve savcılar kaldıkları Heybeliada’daki otelden her gün bir gemi ile adaya gidip geldi. Yassıada Yargılamaları bittikten sonra, ada yeniden Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiş ve buradaki eğitim faaliyetleri 1978’e kadar sürmüştür.
Deniz kuvvetleri de burayı boşalttıktan sonra adanın ıssız günleri tekrar başlamıştır. 1993’te İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi için uygun bir çalışma yeri olarak görüldüğünden enstitü buraya taşındı. Günde iki kez şehir hatları vapurları hoca ve öğrencileri getirip götürmesine rağmen, uzaklık, gerekli ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için Fakülte 1995’te adayı terk etti.