Yargıtay'dan emsal karar! Eşlerin mal varlığına yaptıkları katkı bağış değil
Yüksek Mahkeme, bir kadının kendi parasıyla kocası adına aldığı eve, eşinin kardeşlerinin de mirasçı olmasına karşı açtığı davayı reddeden yerel mahkeme kararını bozdu..
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, bir kadının kendi parasıyla alınan ancak ölen kocasının adına kayıtlı eve, eşinin kardeşlerinin de mirasçı olması nedeniyle tapu iptali istemiyle açtığı davayı reddeden yerel mahkeme kararını bozdu.
Mersin'de 1976'da evlenen Zübeyde K. ile Kazım K, evlilikleri sırasında bir ev satın aldı. Kazım K'nın 2008'de ölümünün ardından, onun adına kayıtlı ev üzerinde kardeşleri de hak iddia etti.
Bunun üzerine Zübeyde K, evin tüm ödemelerini kendi yaptığı halde eşinin adına tapuya tescil edildiğini savunarak, tapu kaydının iptali ve kendi adına tescili, olmadığı takdirde kendisine 50 bin lira ödenmesi istemiyle ölen eşinin kardeşlerine dava açtı.
Davalılar ise Zübeyde K'nın öğretmen geliriyle dava konusu eve katkıda bulunamayacağını öne sürerek, davanın reddini istedi.
Erdemli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı reddetti.
Kararda, Zübeyde K'nın ödediği para ile kocası adına alınan taşınmazın, eşine yapılan gizli bağış olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu itibarla dava konusu gayrimenkulün bağışlama suretiyle kocanın kişisel malı olduğu belirtildi.
Zübeyde K'nın, bu taşınmazdan dolayı katkı payı alacağı talebinde de bulunamayacağı aktarılan kararda, mirasçılara karşı böyle bir hak ileri sürülemeyeceği ifade edildi.
Yerel mahkeme kararı bozuldu
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Bozma kararında, bir kısım kazandırmaların, bağışa benzese de salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemeyeceği, ahlaki bir ödevin yerine getirilmesinin de bağışlama sayılamayacağı belirtildi.
Ayrıca, evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşüncesiyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun şekilde eşlerin birlikte yatırım yapmalarının bağış olarak değerlendirilemeyeceği vurgulandı.
Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakatin esas olduğuna işaret edilen kararda, gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte mal varlığı edinme çabalarının, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmaması gerektiği kaydedildi.
Bir eşin diğer eşe ait bir mal varlığına yaptığı her katkı ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı bildirilen kararda, şu ifadeler kullanıldı:
"Somut olayda, davacı vekili, taşınmazın 2001'de davacının geliri ile alınmasına karşın, tapu ve diğer tescil işlemlerini kocasının takip etmesi sebebiyle kocası adına tescil edildiğini bildirmiştir.
Bağışı çağrıştıracak başka bir kavram, kelime veya söze dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Karşılıklı güven ve sadakat, gerek örf ve adet, aile bütünlüğü kavramı ve gerekse olağan yaşam koşulları gereği, ayrım gözetilmeksizin eşin birinin diğerine para intikal ettirmek suretiyle mal edindirmesi mümkündür. Ancak, bunda bağış iradesi ve kastının olduğu sonucuna varmak için kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanması gerekir."
Mersin'de 1976'da evlenen Zübeyde K. ile Kazım K, evlilikleri sırasında bir ev satın aldı. Kazım K'nın 2008'de ölümünün ardından, onun adına kayıtlı ev üzerinde kardeşleri de hak iddia etti.
Bunun üzerine Zübeyde K, evin tüm ödemelerini kendi yaptığı halde eşinin adına tapuya tescil edildiğini savunarak, tapu kaydının iptali ve kendi adına tescili, olmadığı takdirde kendisine 50 bin lira ödenmesi istemiyle ölen eşinin kardeşlerine dava açtı.
Davalılar ise Zübeyde K'nın öğretmen geliriyle dava konusu eve katkıda bulunamayacağını öne sürerek, davanın reddini istedi.
Erdemli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı reddetti.
Kararda, Zübeyde K'nın ödediği para ile kocası adına alınan taşınmazın, eşine yapılan gizli bağış olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu itibarla dava konusu gayrimenkulün bağışlama suretiyle kocanın kişisel malı olduğu belirtildi.
Zübeyde K'nın, bu taşınmazdan dolayı katkı payı alacağı talebinde de bulunamayacağı aktarılan kararda, mirasçılara karşı böyle bir hak ileri sürülemeyeceği ifade edildi.
Yerel mahkeme kararı bozuldu
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Bozma kararında, bir kısım kazandırmaların, bağışa benzese de salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemeyeceği, ahlaki bir ödevin yerine getirilmesinin de bağışlama sayılamayacağı belirtildi.
Ayrıca, evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşüncesiyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun şekilde eşlerin birlikte yatırım yapmalarının bağış olarak değerlendirilemeyeceği vurgulandı.
Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakatin esas olduğuna işaret edilen kararda, gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte mal varlığı edinme çabalarının, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmaması gerektiği kaydedildi.
Bir eşin diğer eşe ait bir mal varlığına yaptığı her katkı ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı bildirilen kararda, şu ifadeler kullanıldı:
"Somut olayda, davacı vekili, taşınmazın 2001'de davacının geliri ile alınmasına karşın, tapu ve diğer tescil işlemlerini kocasının takip etmesi sebebiyle kocası adına tescil edildiğini bildirmiştir.
Bağışı çağrıştıracak başka bir kavram, kelime veya söze dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Karşılıklı güven ve sadakat, gerek örf ve adet, aile bütünlüğü kavramı ve gerekse olağan yaşam koşulları gereği, ayrım gözetilmeksizin eşin birinin diğerine para intikal ettirmek suretiyle mal edindirmesi mümkündür. Ancak, bunda bağış iradesi ve kastının olduğu sonucuna varmak için kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanması gerekir."