Türkiye tarihi eserlerine sahip çıkıyor
Geçmişten günümüze varlığını koruyan tarihi eserlerin onarımı devam ediyor. Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, İstanbul, Edirne gibi tarihe başkentlik yapmış bölgelerde restorasyon çalışmalarının bitmeyeceğini vurguladı. Ayrıca 14 yılda 5 bine yakın eserin restore edildiği açıklandı.
Tarihi yapıların çok olduğu İstanbul gibi illerde restorasyon çalışmaları devam ediyor.
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, İstanbul'da ve tarihi yapıların çok yoğun olduğu Edirne, Bursa, Konya gibi şehirlerde restorasyon işlerinin bitmeyeceğini belirterek, "Birini yaparken zamanla mutlaka diğerleri eskiyor ve dokunmamız gerekiyor. Bütün bu yaptığımız işlerde de İstanbul bağlamında söylersek restorasyonlarımız sürekli devam edecek, hiç bitmeyecek işimiz." dedi.
Ertem, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2003 öncesinde yılda 10-12 eser onarılırken, son 14 yılda 5 bine yakın eserin onarıldığını kaydetti.
En fazla tarihi yapının bulunduğu İstanbul'un, Vakıfların en yoğun çalışmalarının bulunduğu yer olduğunu dile getiren Ertem, "İstanbul'da şu anda 47 işimiz devam ediyor. Bu 47 işin haricinde 5'inin restorasyonu şu anda tamamlandı." dedi.
Ertem, Vakıflar Genel Müdürlüğünün İstanbul'da 600-700 civarında eserin restorasyonunu tamamladığını, belediye, valilik, özel idare marifetiyle yapılanlarla bin civarında esere ulaştıklarını söyledi.
İstanbul'da artarak giden bir şantiye durumunun söz konusu olduğunu belirten Ertem, şu bilgileri paylaştı:
"Gelecek yıl 27 yeni eseri, restorasyonu programa aldık. Devam edenlerle beraber göreceğiz ki gelecek yıl en az 50 şantiyemiz burada olacak. Sadece Avrupa Yakası olarak söylüyorum. Yeni Cami, Beyazıt Camisi, Rüstem Paşa Camisi, Yıldız Hamidiye Camisi'nin restorasyonu devam ediyor. 2018 ve 2017 programınla baktığımız zaman 27 eser genelde Bebek Camisi gibi küçük ölçekli eserlerin restorasyonu. Anadolu Yakası'nda da 11 işimiz devam ediyor. Gelecek yıla ait olmak üzere 5 civarında restorasyon projesi var.
"Ramazandan sonra Teşvikiye ve Sultanahmet camilerine iskele kurulacak"
Adnan Ertem, Teşvikiye Camisi'nin bu yılki restorasyon programına alındığını bildirerek, "Teşvikiye Camisi'nin gerçekten bakıma ihtiyacı vardı. Yoğunluğun olduğu bir cami olduğu için hep ertelediğimiz bir projeydi. Burayı restorasyon programına aldık. Ramazan ayında cemaati rahatsız etmemek için restorasyona alacaklarımızı öteliyoruz. Restorasyon ramazandan sonra başlayacak, 2018'de bitirmeyi planlıyoruz. Teşvikiye Camisi küçük olduğu için içeri bir iskele kurduğunuzda ibadet yapılacak bir mekan kalmıyor, ondan dolayı camiyi kapatmadan yapmamız mümkün değil." diye konuştu.
Sultanahmet Camisi'nin restorasyonun da bu yılki programda olduğuna vurgu yapan Ertem, şunları kaydetti:
"İstanbul'da orta ve büyük ölçekli cami bağlamında hemen hemen bütün eserler elden geçti. Bir tek Sultanahmet Camisi kalmıştı. Ramazandan sonra inşallah Sultanahmet Camisi'nde de iskelelerimizi kuracağız ve restorasyona başlayacağız. Sultanahmet Camisi'ni ibadete kapatarak bir restorasyon yapmayı düşünmüyoruz. Çünkü turizmin merkezinde ve turistlerin mutlaka ziyaret ettiği bir mekan. İnsanları bundan mahrum bırakmamamız gerekiyor. İbadet yapılmaya da ziyaret yapılmaya da müsait bir halde restorasyonu gerçekleştireceğiz. Belki bu uygulamamız zamanı uzatacaktır ama önemli değil yeter ki camiyi kapatmayalım."
"İstanbul'da işimiz hiç bitmeyecek"
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, restorasyonun mutlaka 20-30 yıl geçtikten sonra tekrar elden geçirilmesi gereken bir alan olduğunu belirterek, "O nedenle başka yerlerde işlerimiz bitebilir ama İstanbul'da ve tarihi yapıların çok yoğun olduğu Edirne, Bursa, Konya gibi şehirlerde işlerimizin biteceğini çok zannetmiyorum. Birini yaparken zamanla mutlaka diğerleri eskiyor ve dokunmamız gerekiyor. Bütün bu yaptığımız işlerde de İstanbul bağlamında söylersek restorasyonlarımız sürekli devam edecek, hiç bitmeyecek işimiz." dedi.
Her yıl mutlaka azınlıklara, gayrimüslimlere ait eserlerin restorasyonu konusunda çalışma yürüttüklerini ifade eden Ertem, "Edirnekapı'daki Aya Yorgi Kilisesi'nin, Rum Ortodoks Kilisesi'nin restorasyonu devam ediyor. Bu yıl da İstiklal Caddesi'ndeki bir kiliseyi restorasyon programına aldık. Bu kilisenin bir özelliği de İspanyol hacılarının, Kudüs'e giderken İstanbul'da uğradıkları ve burada istirahat ettikleri yer olması. Sadece kilise değil, müştemilatı bulunan, konaklama mekanlarının da olduğu büyükçe bir yapı. Burası geçtiğimiz yıllara kadar Cervantes Kültür Merkezi olarak da İspanya Konsolosluğu tarafından kullanılmış bir yer." diye konuştu.
"Bilim heyetlerine danışarak restorasyonlarımızı gerçekleştiriyoruz"
Adnan Ertem, restorasyonun çeşitli evreler geçiren, uygulama farklılıkları ortaya çıkan bir alan olduğuna işaret ederek, şunları anlattı:
"Günün şartlarında bazıları tarafından eleştirilen ama geçmişte doğru bulunan uygulamalar var. Bunlar daha çok zamanla ortaya çıkan hususlar. Mesela 50 yıl öncesinde çimento harçlı çalışmalar eski eserde uygun bulunur ve o yönde uygulamalar yapılırken son 20-30 yıldır, sonrasında taşa zarar verdiği görüldüğü ve eski eserlerle uyumsuzluğu ortaya çıktığından bundan vazgeçildi. Oysa o dönem uygulamalarında eski esere tahkimat anlamında, güçlendirme anlamında daha çok kullanılmış bir uygulamaydı. Günümüzdeki uygulama bence daha doğru, eski esere özüne, malzeme harcına uygun bir uygulama yapmak gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde Gök Medrese'de yapılan çini uygulamalarında gündeme gelen mesele de aynıydı. 2012'ye kadar kurul kararları çini bölümlerde eksilen yerin tamamlanmaması, öylece bırakılması, çinilerdeki hakim renklerle duvarların boyatılarak geçiştirilmesi şeklinde idi. 2012'de malzeme analizleri yapılıp, aslına uygun çini üretilerek boşluk kalan yerlerin tamamlanmasına ve bütünlüğün sağlanmasına yönelik kurul kararı alındı. Aslında 2012'den önce yapılan da doğruydu çünkü kurul kararları o doğrultudaydı. 2012'den sonra yapılanlar da doğru çünkü Anıtlar Yüksel Kurulu kararı var."
Ertem, Vakıflar Genel Müdürlüğünün kurul kararları haricinde iş yapmasının mümkün olmadığını vurgulayarak, "Kurul kararlarını yönlendirecek mahiyette tecrübemiz de oluştu. Aynı şekilde onlardan aldığımız bilgiler çerçevesinde hareket ediyoruz. Restorasyon çalışmalarımızda büyük ve özgün, çok özellikli yapılar için mutlaka bilim heyeti oluşturuyoruz. Alanlarında uzman akademisyenlerden oluşan bilim heyetlerine danışarak restorasyonlarımızı gerçekleştiriyoruz." şeklinde konuştu.
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, İstanbul'da ve tarihi yapıların çok yoğun olduğu Edirne, Bursa, Konya gibi şehirlerde restorasyon işlerinin bitmeyeceğini belirterek, "Birini yaparken zamanla mutlaka diğerleri eskiyor ve dokunmamız gerekiyor. Bütün bu yaptığımız işlerde de İstanbul bağlamında söylersek restorasyonlarımız sürekli devam edecek, hiç bitmeyecek işimiz." dedi.
Ertem, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2003 öncesinde yılda 10-12 eser onarılırken, son 14 yılda 5 bine yakın eserin onarıldığını kaydetti.
En fazla tarihi yapının bulunduğu İstanbul'un, Vakıfların en yoğun çalışmalarının bulunduğu yer olduğunu dile getiren Ertem, "İstanbul'da şu anda 47 işimiz devam ediyor. Bu 47 işin haricinde 5'inin restorasyonu şu anda tamamlandı." dedi.
Ertem, Vakıflar Genel Müdürlüğünün İstanbul'da 600-700 civarında eserin restorasyonunu tamamladığını, belediye, valilik, özel idare marifetiyle yapılanlarla bin civarında esere ulaştıklarını söyledi.
İstanbul'da artarak giden bir şantiye durumunun söz konusu olduğunu belirten Ertem, şu bilgileri paylaştı:
"Gelecek yıl 27 yeni eseri, restorasyonu programa aldık. Devam edenlerle beraber göreceğiz ki gelecek yıl en az 50 şantiyemiz burada olacak. Sadece Avrupa Yakası olarak söylüyorum. Yeni Cami, Beyazıt Camisi, Rüstem Paşa Camisi, Yıldız Hamidiye Camisi'nin restorasyonu devam ediyor. 2018 ve 2017 programınla baktığımız zaman 27 eser genelde Bebek Camisi gibi küçük ölçekli eserlerin restorasyonu. Anadolu Yakası'nda da 11 işimiz devam ediyor. Gelecek yıla ait olmak üzere 5 civarında restorasyon projesi var.
"Ramazandan sonra Teşvikiye ve Sultanahmet camilerine iskele kurulacak"
Adnan Ertem, Teşvikiye Camisi'nin bu yılki restorasyon programına alındığını bildirerek, "Teşvikiye Camisi'nin gerçekten bakıma ihtiyacı vardı. Yoğunluğun olduğu bir cami olduğu için hep ertelediğimiz bir projeydi. Burayı restorasyon programına aldık. Ramazan ayında cemaati rahatsız etmemek için restorasyona alacaklarımızı öteliyoruz. Restorasyon ramazandan sonra başlayacak, 2018'de bitirmeyi planlıyoruz. Teşvikiye Camisi küçük olduğu için içeri bir iskele kurduğunuzda ibadet yapılacak bir mekan kalmıyor, ondan dolayı camiyi kapatmadan yapmamız mümkün değil." diye konuştu.
Sultanahmet Camisi'nin restorasyonun da bu yılki programda olduğuna vurgu yapan Ertem, şunları kaydetti:
"İstanbul'da orta ve büyük ölçekli cami bağlamında hemen hemen bütün eserler elden geçti. Bir tek Sultanahmet Camisi kalmıştı. Ramazandan sonra inşallah Sultanahmet Camisi'nde de iskelelerimizi kuracağız ve restorasyona başlayacağız. Sultanahmet Camisi'ni ibadete kapatarak bir restorasyon yapmayı düşünmüyoruz. Çünkü turizmin merkezinde ve turistlerin mutlaka ziyaret ettiği bir mekan. İnsanları bundan mahrum bırakmamamız gerekiyor. İbadet yapılmaya da ziyaret yapılmaya da müsait bir halde restorasyonu gerçekleştireceğiz. Belki bu uygulamamız zamanı uzatacaktır ama önemli değil yeter ki camiyi kapatmayalım."
"İstanbul'da işimiz hiç bitmeyecek"
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, restorasyonun mutlaka 20-30 yıl geçtikten sonra tekrar elden geçirilmesi gereken bir alan olduğunu belirterek, "O nedenle başka yerlerde işlerimiz bitebilir ama İstanbul'da ve tarihi yapıların çok yoğun olduğu Edirne, Bursa, Konya gibi şehirlerde işlerimizin biteceğini çok zannetmiyorum. Birini yaparken zamanla mutlaka diğerleri eskiyor ve dokunmamız gerekiyor. Bütün bu yaptığımız işlerde de İstanbul bağlamında söylersek restorasyonlarımız sürekli devam edecek, hiç bitmeyecek işimiz." dedi.
Her yıl mutlaka azınlıklara, gayrimüslimlere ait eserlerin restorasyonu konusunda çalışma yürüttüklerini ifade eden Ertem, "Edirnekapı'daki Aya Yorgi Kilisesi'nin, Rum Ortodoks Kilisesi'nin restorasyonu devam ediyor. Bu yıl da İstiklal Caddesi'ndeki bir kiliseyi restorasyon programına aldık. Bu kilisenin bir özelliği de İspanyol hacılarının, Kudüs'e giderken İstanbul'da uğradıkları ve burada istirahat ettikleri yer olması. Sadece kilise değil, müştemilatı bulunan, konaklama mekanlarının da olduğu büyükçe bir yapı. Burası geçtiğimiz yıllara kadar Cervantes Kültür Merkezi olarak da İspanya Konsolosluğu tarafından kullanılmış bir yer." diye konuştu.
"Bilim heyetlerine danışarak restorasyonlarımızı gerçekleştiriyoruz"
Adnan Ertem, restorasyonun çeşitli evreler geçiren, uygulama farklılıkları ortaya çıkan bir alan olduğuna işaret ederek, şunları anlattı:
"Günün şartlarında bazıları tarafından eleştirilen ama geçmişte doğru bulunan uygulamalar var. Bunlar daha çok zamanla ortaya çıkan hususlar. Mesela 50 yıl öncesinde çimento harçlı çalışmalar eski eserde uygun bulunur ve o yönde uygulamalar yapılırken son 20-30 yıldır, sonrasında taşa zarar verdiği görüldüğü ve eski eserlerle uyumsuzluğu ortaya çıktığından bundan vazgeçildi. Oysa o dönem uygulamalarında eski esere tahkimat anlamında, güçlendirme anlamında daha çok kullanılmış bir uygulamaydı. Günümüzdeki uygulama bence daha doğru, eski esere özüne, malzeme harcına uygun bir uygulama yapmak gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde Gök Medrese'de yapılan çini uygulamalarında gündeme gelen mesele de aynıydı. 2012'ye kadar kurul kararları çini bölümlerde eksilen yerin tamamlanmaması, öylece bırakılması, çinilerdeki hakim renklerle duvarların boyatılarak geçiştirilmesi şeklinde idi. 2012'de malzeme analizleri yapılıp, aslına uygun çini üretilerek boşluk kalan yerlerin tamamlanmasına ve bütünlüğün sağlanmasına yönelik kurul kararı alındı. Aslında 2012'den önce yapılan da doğruydu çünkü kurul kararları o doğrultudaydı. 2012'den sonra yapılanlar da doğru çünkü Anıtlar Yüksel Kurulu kararı var."
Ertem, Vakıflar Genel Müdürlüğünün kurul kararları haricinde iş yapmasının mümkün olmadığını vurgulayarak, "Kurul kararlarını yönlendirecek mahiyette tecrübemiz de oluştu. Aynı şekilde onlardan aldığımız bilgiler çerçevesinde hareket ediyoruz. Restorasyon çalışmalarımızda büyük ve özgün, çok özellikli yapılar için mutlaka bilim heyeti oluşturuyoruz. Alanlarında uzman akademisyenlerden oluşan bilim heyetlerine danışarak restorasyonlarımızı gerçekleştiriyoruz." şeklinde konuştu.