Trilyonlar çöpte bekliyor!

İstanbul’un pek çok semtinde görülen metruk ve terkedilmiş binalar hem tehlike yaratıyor hem de boşa giden bir değer olarak vatandaşları düşündürüyor...

Binalar da doğar, yaşar ve ölür. Mühim olan onları hayata döndürmek ya da ölenle ölmeyip yerlerini doldurabilmek. İstanbul bu konuda başarılı mı acaba?

Çoğu trilyonluk arazilerin üzerinde yükselen metruk, kullanılmayan veya inşaat halinde yarım bırakılmış binalar hem görüntü kirliliği yapıyor hem tehlike saçıyor hem de çöpe giden değer olarak sıkıntı yaratıyor.

Binaların metruk kalmasının çeşitli nedenleri var. Bunlar:

- Mirasçılar arasında anlaşmazlık
- Bina sahibinin ilgilenmemesi,
- Yeni yapı yapılmak üzere boşaltılan binanın maddi veya hukuki sebepler yüzünden yıkılamaması ve yeni binanın inşaatına başlanamaması
- Binanın eskimesi ve tamir için gereken kaynağın bulunamaması...

Bunlar böyle ardarda sıralanırken, her geçen gün daha da artıyor... 
İşte İstanbul'da trilyonluk terkedilip kullanılmayan değerlendirilmeyen binalar...

Zafir Konakları

İstanbul Beşiktaş’taki Barbaros Bulvarı’ndan yukarı çıkarken sağda kalan iki metruk bina olan ZAFİR Konakları, Osmanlı döneminden kalma. Bulundukları yer itibarıyla çok değerli bir arazinin üzerinde bulunuyorlar. 19′uncu yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen bu konaklarda çok ünlü isimler konuk olmuştur.  II. Abdülhamid dönemi İslâm dünyasındaki önemli simaları, Cumhuriyet döneminin önemli simaları bu konakta kalmıştır : Besteci Refik Fersan’ın karısı Fahire Fersan, Dr Fahri bey yani Bülent Ecevit’in babası, yine Bülent Ecevit’in annesi ve teyzesi, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel,  Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan, Cemal Reşit Rey gibi isimler… Ancak bu konaklar bugün bir harabe ve yıllardır çivi bile çakılmıyor.

Hasanpaşa Gazhanesi

Kurulduğu 1892’den 1993 yılına kadar Anadolu yakasının gaz ihtiyacını karşılayan, doğalgaza geçilmesi ile işlevini kaybeden Hasanpaşa Gazhanesi, endüstriyel silueti ile İstanbul’un en etkileyici terk edilmiş binalarından biri. İETT’ye tahsis edilen ve zaman içinde çöp toplama merkezi, garaj ve kömürlük gibi amaçlar için kullanılan (yani kullanılmayan) yapının canlandırılması birkaç kez gündeme geldi, ancak hiçbiri elle tutulur bir projeye dönüşmedi. Çevre sakinlerinin düşlediği gibi bir yeşil alan/kültür merkezi olarak şehre kazandırıldığı takdirde, Hasanpaşa Gazhanesi’nin İstanbul’un en nevi şahsına münhasır yapılarından biri olması işten bile değil.

Serkildoryan / Cercle d’Orient

İstiklal Caddesi üzerindeki muhteşem Serkildoryan veya Fransızca asıl adı ile Cercle d’Orient (Doğu Çemberi), 1882 yılında tamamlanmış veya Osmanlı’nın Beyoğlu sosyetesine bir kulüp olarak hizmet etmiş bir bina. Bankerlerin, borsacıların, paşaların, elçilerin üyesi olduğu bu ‘Büyük Kulüp’e ev sahipliği yapan Serkildoryan, sinemalar, pastaneler, lokallere sahip olan, aynı zamanda siyasi ve ekonomik toplantıların yapıldığı bir eğlence ve yaşam merkeziydi. Beyoğlu sosyetesi için önemini kademeli bir şekilde kaybetse de Büyük Kulüp 1970’lere kadar Serkildoryan’da kaldı, sonrasında da Emek Sineması, İnci Pastanesi, Rüya Sineması gibi İstanbul kültüründe önemli olan işletmelere ev sahipliği yaptı.

İtalya Konsolosluğu Yazlığı

Yeşilçam efsanesi ünlü Tarabya Oteli’nin yanıbaşındaki çok katlı bir ahşap köşk olan İtalyan Konsolosluğu Yazlığı, yabancı konsoloslukların Tarabya ve Büyükdere’deki yazlık sefaret teamülüne uygun olarak, Boğaz'ın en güzel yerlerinden birine inşa edilmiş. Kapısından çatısına ince nakışlı bol işli bu şık ahşap bina, 1908 yılında İstanbul’a bol bol eser bırakmış ünlü mimar Raimondo d’Aronco tarafından yapılmış, sonra da Boğaz’daki diğer yazlık sefaretler gibi terk edilmiş. Bugün köşkün çevresindeki iskele her ne kadar restorasyon için kurulmuş olsa da sanki daha çok eskimiş binaya destek oluşturmak için yerleştirilmiş gibi.

Rus Elçiliği Yalısı

19. yüzyıl konsoloslarının bir başka Boğaziçi şımarıklığı ise Büyükdere’deki Rus Elçiliği Yalısı. 1840 yılında bugünkü Piyasa Caddesi’nin göbeğine kurulan yalı, ‘Kurnaz Paşa’ olarak tanınan, İstanbul Boğazı’nı Rus egemenliğinde görmek isteyen Rus generali Nikolay Ignatyev için yapılmış, sonradan da Rus Konsolosluğu’na nasip olmuş (muradına eremeyen Kurnaz Paşa’nın hayaleti bugün hâlâ bu binada dolaşıyormuş, mış, müş). Tarabya-Büyükdere arasında terk edilmiş haldeki birçok binaya inat taze bir restorasyon çalışmasına giren Rus Elçiliği Yalısı, Ruslar’ın şehir efsanesine dönüşmüş Boğaz sevdaları için yazılmış bir aşk mektubu. Ucu yanmış olanından.

Tat Towers

Yapımına 24 yıl önce başlanan, Zincirlikuyu’dan geçe geçe kanıksadığımız, hep oradaymışçasına alıştığımız Tat Towers, bittiğinden beri akıbeti belirsiz bir şekilde öylece bekliyor. 20 yıl süren uzun inşaat yüzünden tamamlandığında bile eskimiş olan binalar bugün kiralanmaya ve kullanılmaya elverişli değil. Kuleleri yaptıran iş adamı Salih Tatlıcı’nın vefatı da inşaatın ve devir işlerinin aksamasına yol açmıştı (Tatlıcı’nın vefatının ardından medyada bir falcının kendisine ‘kulelerin tamamlanırken hayatını kaybedeceğini’ söylediği haberi dolaşmıştı). Sekizgen şeklindeki ikiz kuleler en son geçtiğimiz yıl Kuveytli şirketlere kiralanmak istenmiş, ancak mimari gerekçelerle bundan vazgeçilmişti. Tat Towers bugün hâlâ Zincirlikuyu’nun göbeğinde bomboş duruyor. Aylık metrekare kirası 25 TL ve yıllık olası kira geliri ise 43 milyon 500 bin TL. 

Büyükada Yetimhanesi

Büyükada’nın sembollerinden biri olan bu dev ahşap yapı aslında 1898’de otel olarak inşa edilmiş. Ancak gerekli izinler alınamadığı için uzun bir süre bomboş kalmış -ta ki zengin bir Rum vatandaşı olaya el koyup binayı yetim Rum çocukları için bir okula dönüştürene kadar. 1902’den 1960’lara kadar yetimhane olarak hizmet eden yapı neredeyse 50 yıldır boş. Bakımsızlıktan çürümeye başlayan ve zemininde de yapısal sorunlar baş gösteren ihtişamlı binanın restore edilmesi henüz gündemde değil.


Prestige Otel Tarabya
istanbul’da 1990’lı yıllarda başlayan diğer proje ise Maslak-Sarıyer güzergahında, tam Tarabya yol ayrımındaki köşede konumlanıyor. Uran Holding’in kurucusu İsmet Uran tarafından Prestige Otel olarak projelendirilen yapının inşası, İsmet Uran’ın 1996 yılında bir cinayete kurban gitmesinden sonra aksamıştı. Sonraki yıllarda da proje yeniden canlandırılıp bir türlü hayata geçirilemedi. Gelen son bilgiler, yapının otel ve rezidans olarak işletilmesi konusunda Hilton Grubu ile anlaşmaya varıldığı yolunda. Buna göre tesislerin tamamlanıp en geç 2011 yılı sonunda hizmete sunulması hedefleniyor. Binanın alanı 88 bin metrekare. Ortalama metrekare kirası 30 TL ve yıllık olası kira geliri 31 milyon TL. 

İŞTE O BİNALAR...

Diamond Of İstanbul Hattat Holding
2007 yılından bu yana Hattat Holding tarafından Maslak’ta inşaat halinde duran Diamond Of İstanbul binası... 2010 yılında 150 milyon dolarlık "Diamond Of İstanbul" projesi mahkeme kararıyla durduruldu. O günden bu yana da öylece duruyor...

Ora AVM Bayrampaşa 
İstanbul Bayrampaşa Ekim 2011'de açılan Ora AVM için 400 milyon dolarlık yatırım yapılmıştı. İçinde 235 mağaza ve iki otel bulunan Ora AVM bir yıl açık kalmadan kapandı. Ziraat Bankası'nm 285 milyon euroluk batık kredisi ile gündeme gelen Ora AVM'nin sahibi Ora İstanbul GYO'nun iflasına karar verildi. İstanbul Ticaret Mahkemesi'ndeki karar dün sabah yapılan duruşmada alındı. Şirketin alacaklıları arasında onlarca şirket ve kişi bulunuyor.

Reklam panosu Cevizlibağ
Tam E-5 Karayolu'nun giriş bölgesinde, Cevzilibağ'ın Atatürk Havalimanı istikametinde yıllardır boş vaziyette inşaat halinde duran bir bina vardır. Geçenler bilir ki burası firmalar için reklam panosu alanında dev bir hizmet verir. Aile arası anlaşmazlık sebebiyle inşaat halinde kalan bina sahipleri reklam ücretlerinden kesinlikle servet kazanmış durumda... 21 yıl önce Merter'de yapımına başlanan ama kaba inşaat halinde kalan 165 milyon liralık bina, reklam panosu olarak kullanılıyor.