Ne altın ne borsa! İşte 2015'in zengin edeni!

Ne altın ne dolar konut 2015 yılının getiri şampiyonu oldu... Prim payı ekimde 18.69 olan konutun yıllık yüzde 20’yi aşması bekleniyor

Evi olan yaşadı. Vatandaşın geleneksel yatırım araçlarının başında gelen konut geliyor. Konut fiyatlarının son yıllardaki primine bakıldığında aynı zamanda iyi bir kazanç kapısı olmuş durumda. Geçtiğimiz dönemde birkaç kez konutta oluşan primlerin, yıllar itibariyle faiz, döviz, altın ve borsa gibi önemli yatırım araçlarına göre daha yüksek olduğuna yönelik çalışmaları bu sayfalarda yayınlamıştık. Bu yıl da gelenek önemli ölçüde korunacak gibi.

Merkez Bankası’nın yayınladığı verilere göre 2015/Ekim itibariyle, Dolar/TL ile birlikte diğer yatırım araçlarına göre konut fiyatları yüzde 18.69 ile hatırı sayılır bir prime ulaşmış durumda. Muhtemelen yılı yüzde 20’nin üzerinde primle kapatacak. Seçimler, terör, dalgalı piyasalar ve belirsizliğin hakim olduğu 2015 yılı için yabana atılmayacak bir prim. Bu defa döviz, faiz, altın gibi yatırım araçlarıyla kıyaslamak yerine faiz ve döviz kurlarıyla konut fiyatlarındaki etkileşime bakmak istedik. Konut fiyatlarındaki aylık değişimlerle faiz ve döviz kurları arasındaki duyarlılık yüksek. Ancak bu duyarlılığın döviz kurlarında biraz daha fazla olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Tabloya bakıldığında özellikle son aylarda faiz ve döviz yükselirken konut fiyatlarındaki yükselişin ivme kaybettiği, faiz ve dövizdeki gerilemeye karşılık konut fiyatlarındaki primlerin arttığı görülüyor. Bu açıdan konut alıp satarken yatırımcıların faiz ve dövizdeki gidişata bakmaya devam etmelerinde yarar var. Özellikle Merkez Bankası’nın faiz kararları konut fiyatları açısından da önemli olacak.

BORSA açısından 2015 yılı kayıp yıl oldu. Dolar/TL kuru yılın en yüksek prim yapan yatırım aracıydı. Seçimler, terör olayları, Rusya ve Suriye odaklı jeopolitik riskler ekonominin önüne geçti. Dolar/TL kuru güvenli liman gibi görüldü, doların dış piyasalarda değer kazanmasının da payı var. Diğer yandan Türkiye’de zaman zaman tansiyonun yükselmesi dövizi öne çıkardı.

2016 yılında, ABD Merkez Bankası (FED) ve Türkiye Merkez Bankası faiz kararları, başkanlık tartışmalarına bağlı iç siyaset, ABD başkanlık seçimi, yakın coğrafyadaki jeopolitik gelişmeler, gelişen piyasalardan para çıkışının devam edip etmeyeceği, Çin kaynaklı gelişmeler, emtia fiyatları izlenecek başlıca konu başlıkları olmaya aday. Gündeme bakınca 2015 yılından 2016 yılına olumlu bir bakiye devrolmuyor. Hatta eksi bakiye, kırmızı bakiye demek mümkün. Umutlar artık 2016 yılında. Riskler kadar fırsatların da olabileceği bir yıl olacak gibi.

Borsada kısa dönemli tepki yükselişi 75.000 seviyesini geçemedi ve satışla karşılaştı. Düşüş trendi sürüyor. Gelen satışlarda destek noktaları 71.000 ve 70.000-68.500 olarak gürülürken yükseliş denemelerinde direnç noktaları 73.500 ve 75.000 seviyelerinde olacak. Destek seviyelerinde tepki alımları görülse de yukarı yönlü hareketlenmelerde satışla karşılaşma olasılığı yüksek.
Dolar/TL kurunda, 2.90 seviyesinin üzerinde görülen yükselişin direnç noktaları 2.93-2.95 ve 3.00 seviyelerinde görülürken geçen hafta için verdiğimiz 2.90 destek noktası geçerliliğini koruyor. 2.90 seviyesinin altında ise 2.87-2.84 sonraki tutunma noktaları. Yukarı yönlü hareketlerde satışlar görülebilir. Euro/TL’de ise yatay hareket devam ediyor. Yön tayini için 3.16-3.23 destek-direnç bandı izlenebilir. Tepki çıkışının güç kazanması için 3.23 seviyesinin geçilmesi önemli olacak.

GEÇEN yıl borsada bankacılık ve metal ana sanayi gibi lokomotif sektörler zayıf kaldı ve kaybettirdi. Borsada canlılık olmayınca yıl bazında yüksek primler daha çok bilanço dışı gelişmelere bağlı olarak hikayesi olan hisselerde oluştu. Bu görünüm sadece bilançolardaki değişim değil ortaklıklar, yeni faaliyet alanları, satın almalar gibi bilanço dışı gelişmelerin de çok önemli olduğunu gösteriyor. Ekteki tabloya bakınca borsada geçen yıl yüzde 14 düşüşe rağmen bazı hisselerde oluşan primler gerçekten dikkat çekici. Ancak bu durum bilanço, temel veriler, ortaklık yapısı gibi kriterlerin göz ardı edilmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Temel veriler ve bilanço öncelikle bakılması gereken parametreler arasında olmaya devam edecek.