Muhalefetten 'ekonomide acil tedbir' çağrısı

Türkiye ekonomisine ilişkin gerek yurt içinden gerek yurt dışından yatırımcılar tarafından dile getirilen kaygılar her geçen gün artarken, muhalefet kanadından da ekonomiye ilişkin şikayetler yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.

2001 krizinden sonra Hazine Müsteşarı olarak görev yapan CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak'a göre, Türkiye ekonomisi 'aşırı ısınmış' bir ekonomi olarak oldukça yüksek cari açık ve bütçe açığı vererek yüksek büyüme sağlıyor.

Ancak artık bu yöntemle yüksek büyüme sağlama sürecinin sonuna gelindiğini anlatan Öztrak, "Ekonomiyi bir an önce soğutmak gerekiyor. 8 ay sonraki yerel seçim süreci nedeniyle, iktidar yine hormonlu büyüme için ekonomiyi ısıtmaya çalışırsa, korkarım çok kötü bir tablo ortaya çıkabilir" değerlendirmesinde bulundu.

DW Türkçe'den Aram Ekin Duran'ın haberine göre, Türkiye ekonomisinin uzun vadede büyüme potansiyeli yüksek bir ülke olduğunu belirten Öztrak, "Türkiye'nin 2030'a kadar en büyük avantajı genç nüfusu. Türkiye ekonomisi bu kadar kötü yönetilmeseydi, sağlam ve sürdürülebilir bir büyüme yaratmak için koşullar uygundu" diye konuştu.

YILMAZ: YENİ BİR TÜRKİYE HİKAYESİ KURULMALI

Eski Merkez Bankası Başkanı olan ve 2009 yılında Euromoney dergisi tarafından 'Yılın Merkez Bankası Başkanı' seçilen İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Yılmaz da, ekonomideki kötü gidişin hâlâ durdurulabileceğini söyledi. "Elimizde bu kötü gidişatı durdurabilecek zaman ve imkan var" diyen Yılmaz, karar alıcıların vakit kaybetmeden yeni bir 'Türkiye hikayesi' ortaya koyması gerektiğine dikkat çekti.

Eski Merkez Bankası Başkanı Yılmaz: Kriz demiyorum ama bize doğru yaklaşan bir cisim var
Ekonomi yönetiminin hızlı bir politika değişikliği ile sanayileşmeye tekrar hız vermesi gerektiğinin altını çizen Yılmaz, "Türkiye'nin çok tükettiği ama hiç üretmediği ürünleri üretmesi gerekiyor. Ayrıca ara malı ithalatını azaltacak alanlara kayılması gerekiyor. İhracata ağırlık verilmesi ve tasarrufların artırılması gerekiyor. Bu adımları atamazsak, sonuçlarından kaçamayız" diye konuştu.

Ülkenin geniş kapsamlı bir demokrasi ve hukuk reformu yapmadan ekonomide kayda değer bir iyileşme olmayacağını da ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:

"Artık dış güçler falan gibi boş lafların bir kenara bırakılması gerekiyor. Eğer hızlı davranılmazsa IMF gibi yabancı kurumların yazacağı ağır reçeteleri uygulamak zorunda kalabiliriz. Ancak gidişata bakılırsa, ekonomi yönetiminde bunu anlayan kimse yok."

TEMELLİ: KRİZE TEDBİR ALMAK YERİNE SEÇİM EKONOMİSİ UYGULANDI

Siyasete girmeden önce iktisat akademisyeni olan HDP Eş Başkanı Sezai Temelli'ye göre, Türkiye ekonomisi uzun süredir bir kriz ekonomisi ve bu kriz giderek derinleşiyor.

Hükümetin 24 Haziran'a giden süreçte krize tedbir almak yerine seçim ekonomisi uyguladığını ifade eden Temelli, "Bu da mevcut durumu daha da olumsuz hale getirdi. Bugün yaşadığımız işsizlik, cari açık, dış borç ve enflasyonu alt alta koyduğunuzda, Erdoğan'ın kurmak istediği tek adam rejiminin ekonomiyi iyileştirecek enstrumanlardan yoksun olduğunu görüyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çok uzun süre iktidarda kalabilmek için Türkiye'nin kaynaklarını hoyratça harcadığını savunan Temelli, "Özellikle cari açık ve bütçe açığının bir arada yaşanması, tasarruf açığının sürekli devam etmesi ve tüm bunların yanında hâlâ iktidarda iktisadi gerçekleri görmezden gelme tavrı, ekonomiyi artık yönetilemez hale getirdi" diye konuştu.

Türkiye'nin ekonomik krizinin konjonktürel değil, yapısal bir kriz olduğunu dile getiren HDP Eş Başkanı, Türkiye'nin kriz girdabından kurtulabilmesi için hem siyaset hem de ekonomi alanında acil demokratikleşmeye ihtiyacı olduğunu vurguladı.

MERKEZ BANKASI'NIN BAĞIMSIZLIĞI BİTTİ Mİ?

Türkiye ekonomisine ilişkin en önemli kaygılardan biri de Merkez Bankası'nın bağımsızlığı. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hem yürütmenin hem de ekonominin başına getiren yeni sistemde, Merkez Bankası'nın ne kadar bağımsız hareket edip edemeyeceği merak konusu.

24 Temmuz'da gerçekleştirilecek Para Politikası Kurulu toplantısında faiz artırımı yapılıp yapılmayacağı ise piyasa oyuncuları tarafından Merkez Bankası'nın bağımsız duruşu konusunda bir işaret niteliğinde olacak.

Erdoğan'ın faizlerin sıfır olmasını istediğine ve faiz-enflasyon ilişkisi konusunda iktisat literatüründe yeri olmayan açıklamalar yaptığına işaret eden Öztrak, şöyle konuştu:

"Saray, Merkez Bankası üzerindeki vesayetini gevşetmek istemiyor. Ekonominin başına getirilen Berat Albayrak'ın son günlerde Merkez'in bağımsızlığı üzerine yaptığı olumlu açıklamalar ise piyasalara güzel bir müzik gibi geliyor. Uygulamalara bakınca, Saray'ın Merkez Bankası'na bir serbestlik alanı tanımayacağı görülüyor. Bu da ekonomi ve piyasalar açısından en kritik sorun olmaya devam ediyor."