Konut satışları 'eh işte' bile değil!
Dünya Gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, TUİK’in ocak ayı için açıkladığı konut satış rakamlarını köşesine taşıdı.
Dünya Gazetesi’nin önemli yazarlarından Alaattin Aktaş, TUİK’in 2018 Ocak ayı için açıkladığı konut satışlarındaki yüzde 1,7’lik artışı değerlendirdi. Satışların yerinde saydığını ve 2018’e iyi bir başlangıç yapılamadığını dile getiren Aktaş’ın dikkat çeken yazısı şu şekilde:
Konut satışlarında 2018'e iyi bir başlangıç yapılamadı. TÜİK'in dün açıkladığı veriler gösterdi ki satışlar adeta yerinde sayıyor.
2017'nin ocak ayında 95 bin olan konut satışı yalnızca yüzde 1.7 artarak bu yıl 97 bine çıktı.
Üstelik bu artışı sağlayan ikinci el satışlar oldu. Ocak ayları itibarıyla ikinci el satışlar yüzde 2.9 arttı, ilk satışlarda ise yalnızca yüzde 0.3'lük bir artış kaydedilebildi.
İpotekli satışlar geriliyor
İlk satış-ikinci el satış ayrımı kadar önemli bir başka gösterge daha var. İpotekli satışlar bir önceki yılın aynı ayına göre gerilemeyi sürdürdü. Bu yıl ocakta gerçekleşen ipotekli satışlar, geçen yılki satışın yüzde 20 altında kaldı.
İpotekli satışlar son beş aydır gerileme eğilimi içinde. İpotek tesisi yoluyla gerçekleştirilen satışlar geçen yılın eylül ayından beri bir önceki dönemin aynı ayına göre azalıyor.
Geçen yılın eylül, ekim, kasım ve aralık ayları ile bu yılın ocak ayı toplamında, yani son beş ayda 179 bin adet ipotekli konut satıldı. 2016'nın son dört ayı ve geçen yılın ilk ayı toplamında satılan ipotekli konut sayısı ise 224 bin adet.
Yani beşer aylık dönemlerin kıyaslamasına göre ipotekli konut satışında yüzde 20 oranında 45 bin adetlik bir düşüş var.
Sorun ciddi, peki çözüm ne?
Konut sektörünün ya da daha kapsayıcı bir ifadeyle inşaat sektörünün ekonominin lokomotif sektörlerinden biri olduğunu dile getiriyoruz. Ama konutta uzunca bir süredir darboğaz yaşanıyor, buna adeta hiç aldırış etmiyoruz.
Konutu yapan da dertli, konuta ihtiyacı olan ve almaya niyetlenen de... Sorunların kaynağında ne var, ne yapılırsa sorunu bir ölçüde de olsa hafifletebiliriz, bu konuya yakında detaylı olarak değineceğiz. Çünkü müteahhitlik kesimi çok dertli, bazı basit önlemlerle sorunun bir nebze olsun önüne geçilebileceği dile getiriliyor. Temelde tabii ki arz-talep sorunu yatıyor, vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde yitirmiş olması ama buna karşılık konut yapımının tüm hızıyla sürmesi yatıyor. İşte bu yüzden sorun bir hamlede tümüyle çözülemez ama en azından dar kapsamlı bir önlem alınabilir.
İşte bu konulara sektör temsilcilerinin görüşlerini aktararak daha sonra değineceğimizi belirtelim.
Faiz hep gündemde olunca...
Mevcut kredi faizine razı olabilecekleri ikilemde bırakan bir konu da bu konunun sürekli gündemde tutulması. Adeta her gün papatya falı açılıyor; "faiz düşecek, faiz düşmeyecek" diye...
Siyasetçiler hemen her gün faizin düşeceği, düşmesi gerektiği konusunu işleyince konut almak isteyenlerin de kafası karışıyor. "Madem faiz düşebilirmiş, biraz daha bekleyeyim" düşüncesi ağır basmaya başlıyor.
Bir kesimin bu fiyatlardan konut alması zaten söz konusu değil. Konut alabilecek bir kesim ise bu faizlerle alıma yanaşamıyor. Haydi bu iki kesimi bir yana bırakalım; konut alabilecek ve kredi kullanabilecek güçte bir kesim var, bari onları "Faiz düşebilir, beklemekte yarar var" düşüncesine itmeyelim.
***
Geçenlerde bir okurdan gelen şu kısacak e-posta, konut almak isteyenlerin kafasının ne kadar karışık olduğunu ortaya koyuyor.
Okurumuz, "Konut kredisi çekeceğiz, lakin oranlar ortada. Uyku uyuyamaz olduk. Kime sorsak şu ortamda faizlerin aşağı inmeyeceğini, aksine yükseleceğini söylüyor" dedikten sonra soruyor:
"Faizlerin düşme ihtimali hiç yok mu?"
Mevduat faizleri arttıkça, bunun kredi faizlerine yansımaması düşünülemez. Akla hemen, "Öyleyse mevduat faizi aşağı çekilsin kredi faizi de düşsün" gibi bir düşünce gelebilir. Bunun o kadar kolay olmadığı ortada. Hem bu kolaylıkla işleyebilecek basit bir mekanizma olsaydı, hemen yarın uygulamaya konulabilirdi.
"Bankalar mevduat faizini niye artırıyor, artırmasın öyleyse" de diyemiyoruz. Ekonomiyi canlı tutmak için kaynak, yani para gerekiyor, para için de mevduat, mevduat için de yüksek faiz!
Konut satışlarında 2018'e iyi bir başlangıç yapılamadı. TÜİK'in dün açıkladığı veriler gösterdi ki satışlar adeta yerinde sayıyor.
2017'nin ocak ayında 95 bin olan konut satışı yalnızca yüzde 1.7 artarak bu yıl 97 bine çıktı.
Üstelik bu artışı sağlayan ikinci el satışlar oldu. Ocak ayları itibarıyla ikinci el satışlar yüzde 2.9 arttı, ilk satışlarda ise yalnızca yüzde 0.3'lük bir artış kaydedilebildi.
İpotekli satışlar geriliyor
İlk satış-ikinci el satış ayrımı kadar önemli bir başka gösterge daha var. İpotekli satışlar bir önceki yılın aynı ayına göre gerilemeyi sürdürdü. Bu yıl ocakta gerçekleşen ipotekli satışlar, geçen yılki satışın yüzde 20 altında kaldı.
İpotekli satışlar son beş aydır gerileme eğilimi içinde. İpotek tesisi yoluyla gerçekleştirilen satışlar geçen yılın eylül ayından beri bir önceki dönemin aynı ayına göre azalıyor.
Geçen yılın eylül, ekim, kasım ve aralık ayları ile bu yılın ocak ayı toplamında, yani son beş ayda 179 bin adet ipotekli konut satıldı. 2016'nın son dört ayı ve geçen yılın ilk ayı toplamında satılan ipotekli konut sayısı ise 224 bin adet.
Yani beşer aylık dönemlerin kıyaslamasına göre ipotekli konut satışında yüzde 20 oranında 45 bin adetlik bir düşüş var.
Sorun ciddi, peki çözüm ne?
Konut sektörünün ya da daha kapsayıcı bir ifadeyle inşaat sektörünün ekonominin lokomotif sektörlerinden biri olduğunu dile getiriyoruz. Ama konutta uzunca bir süredir darboğaz yaşanıyor, buna adeta hiç aldırış etmiyoruz.
Konutu yapan da dertli, konuta ihtiyacı olan ve almaya niyetlenen de... Sorunların kaynağında ne var, ne yapılırsa sorunu bir ölçüde de olsa hafifletebiliriz, bu konuya yakında detaylı olarak değineceğiz. Çünkü müteahhitlik kesimi çok dertli, bazı basit önlemlerle sorunun bir nebze olsun önüne geçilebileceği dile getiriliyor. Temelde tabii ki arz-talep sorunu yatıyor, vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde yitirmiş olması ama buna karşılık konut yapımının tüm hızıyla sürmesi yatıyor. İşte bu yüzden sorun bir hamlede tümüyle çözülemez ama en azından dar kapsamlı bir önlem alınabilir.
İşte bu konulara sektör temsilcilerinin görüşlerini aktararak daha sonra değineceğimizi belirtelim.
Faiz hep gündemde olunca...
Mevcut kredi faizine razı olabilecekleri ikilemde bırakan bir konu da bu konunun sürekli gündemde tutulması. Adeta her gün papatya falı açılıyor; "faiz düşecek, faiz düşmeyecek" diye...
Siyasetçiler hemen her gün faizin düşeceği, düşmesi gerektiği konusunu işleyince konut almak isteyenlerin de kafası karışıyor. "Madem faiz düşebilirmiş, biraz daha bekleyeyim" düşüncesi ağır basmaya başlıyor.
Bir kesimin bu fiyatlardan konut alması zaten söz konusu değil. Konut alabilecek bir kesim ise bu faizlerle alıma yanaşamıyor. Haydi bu iki kesimi bir yana bırakalım; konut alabilecek ve kredi kullanabilecek güçte bir kesim var, bari onları "Faiz düşebilir, beklemekte yarar var" düşüncesine itmeyelim.
***
Geçenlerde bir okurdan gelen şu kısacak e-posta, konut almak isteyenlerin kafasının ne kadar karışık olduğunu ortaya koyuyor.
Okurumuz, "Konut kredisi çekeceğiz, lakin oranlar ortada. Uyku uyuyamaz olduk. Kime sorsak şu ortamda faizlerin aşağı inmeyeceğini, aksine yükseleceğini söylüyor" dedikten sonra soruyor:
"Faizlerin düşme ihtimali hiç yok mu?"
Mevduat faizleri arttıkça, bunun kredi faizlerine yansımaması düşünülemez. Akla hemen, "Öyleyse mevduat faizi aşağı çekilsin kredi faizi de düşsün" gibi bir düşünce gelebilir. Bunun o kadar kolay olmadığı ortada. Hem bu kolaylıkla işleyebilecek basit bir mekanizma olsaydı, hemen yarın uygulamaya konulabilirdi.
"Bankalar mevduat faizini niye artırıyor, artırmasın öyleyse" de diyemiyoruz. Ekonomiyi canlı tutmak için kaynak, yani para gerekiyor, para için de mevduat, mevduat için de yüksek faiz!