İstanbul'un deprem riski büyük!
İstanbul’un depremle sınavıyla ilgili en büyük zafiyetin nüfus artışına paralel olarak artan bina sayısı olduğu belirtildi
İstanbul’da hissedilen ve kısa süreli paniğe neden olan 16 Kasım depremi, kentin depreme ne kadar hazırlıklı olduğu konusunu yeniden gündeme getirdi.
CHP’nin 24. dönem milletvekili, İTÜ Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Haluk Eyidoğan, Zete'ye konuştu.
En büyük zafiyetin nüfus artışına paralel olarak artan bina sayısının olduğunu ifade eden Eyidoğan; Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası baz alındığında, İstanbul il alanının toplamının yüzde 16’sı birinci, yüzde 42’si ikinci, yüzde 30’u üçüncü ve yüzde’ 12 si dördüncü derece deprem tehlike bölgesinde yer aldığını bildirdi. 266 tarihi yapının ise tehdit altında olduğunun altını çizdi.
'Kuzey Marmara Fayı’nın canlı olması...'
'Kuzey Marmara Fayı’nın canlı olması...'
Prof. Eyidoğan, son yaşanan 4.2 büyüklüğündeki deprem dahil bugüne kadar Marmara’da olan küçük depremler, Kuzey Marmara Fayı’nın canlı olması ve beklenen ‘Büyük İstanbul Depremi’ni yaratacak fayın yerini göstermesi açısından önemle not edilmeli dedi. Marmara Bölgesi’nin çok sayıda deprem istasyonu tarafından Kandilli ve AFAD tarafından 7/24 izlendiğini, alınan kayıtların Deprembilimci (Sismolog) meslektaşlar tarafından değerlendirildiğin söyledi.
Eyidoğan, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından işletilen Deprem Erken Uyarı Sistemi büyük depremden 1-3 saniye öncesinden İstanbul da elektrik ve doğal gazın kesilmesi için devrede olduğuna dikkat çekti.
'Artan nüfus ve yapı sayısı nedeniyle depremden dolayı kayıp riskleri artmaktadır'
'Artan nüfus ve yapı sayısı nedeniyle depremden dolayı kayıp riskleri artmaktadır'
"İstanbul’un en büyük zafiyeti nüfus artışına paralel olarak giderek yükselen bina sayısının artmasıdır. Artan nüfus ve yapı sayısı nedeniyle depremden dolayı kayıp riskleri artmaktadır" diyen Eyidoğan’ın İstanbul’da yaşanacak bir depremle ilgili bilimsel çalışmalardan verdiği bilgiler ve değerlendirmeleri ise şöyle:
"İstanbul, deprem kökenli kayıpları bakımından dünyanın en riskli kentlerinden biridir. Bunun ana nedenleri sürekli göç nedeniyle artan nüfus, nüfus baskısı nedeniyle oluşan plansız, denetimsiz yerleşmelerdir. İstanbul ilinin nüfus artış hızı ülke genelinin iki katından fazladır.
Eğer halen resmi olarak geçerli olan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasını baz alırsak, bugün İstanbul il alanının toplamının %16’sı birinci derece, %42’si ikinci derece, %30’u üçüncü derece ve %12 si dördüncü derece deprem tehlike bölgelerinden oluşmaktadır. Buna göre, il alanının %58’i en tehlikeli alan olan birinci ve ikinci derece alanlardadır. Toplam konut alanının %89’u 1. ve 2. derece deprem bölgesindedir. Bu konut alanlarının %13’ü deprem sırasında kötü davranan alüvyon ve dolgu zeminler üzerindedir."
'Mevcut konutların yüzde 18’i jeolojik risk taşıyor'
"İstanbul’un yapılaşmış alanlarındaki nüfus yoğunluklarının gelişmiş batı ülkelerinin metropolleri ile karşılaştırıldığında, onlardan 2-3 kat daha fazla olduğu görülmektedir ve bu oranın yakın zamanda azalacağına dair pozitif bir gelişme yoktur. Jeolojik risk taşıyan mevcut konut alanları İstanbul’daki mevcut konut alanları içinde ortalama %18’luk bir paya sahiptir. Deprem tehlikesi aynı kalsa bile bu sayılardaki her artış deprem kökenli kayıpları da hızla arttırmaktadır."
'266 tarihi yapı tsunami ve heyelan tehditinde'
'266 tarihi yapı tsunami ve heyelan tehditinde'
"İstanbul’da heyelan, sıvılaşma ve tsunami için belirlenen alanlarda ortalama konut sayı ve yüzdesi şöyle: Heyelan: 24,900 yapı; %97’si konut, Sıvılaşma: 19,000 yapı; %90’u konut, Tsunami: 20,800 yapı; %85’i konut, Su baskınına maruz dere yatakları/ vadi tabanları: 108,600 yapı; %90’ı konut.
Bu özel tehlike alanlarında yaklaşık 3.5-4.0 milyon kişi ikamet etmekte, ayrıca çok sayıda üretim tesisleri ve kamu hizmet yapıları, okul ve diğer ‘acil durum tesisleri’ yer almaktadır. Yer değiştirme ve/veya güçlendirme gerektiren 700’ü aşkın ‘acil durum görevlisi’ niteliğinde kamu hizmet yapısı vardır. Bu verilerle, İstanbul yapı stokunun yaklaşık %15’inin yanlış konumlarda bulunduğu söylenebiliriz. Kıyı şeridinde tsunami ve heyelan tehdidi altında özel koruma/kurtarma planları gerektiren 266 tarihi yapı bulunduğu görülmektedir. Nazım plan ve uygulamalı imar planlarında ve kentsel dönüşüm amaçlı riskli alan seçiminde bu arazilere özel dikkat gerekir."
CHP’nin 24. dönem milletvekili, İTÜ Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Haluk Eyidoğan, Zete'ye konuştu.
En büyük zafiyetin nüfus artışına paralel olarak artan bina sayısının olduğunu ifade eden Eyidoğan; Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası baz alındığında, İstanbul il alanının toplamının yüzde 16’sı birinci, yüzde 42’si ikinci, yüzde 30’u üçüncü ve yüzde’ 12 si dördüncü derece deprem tehlike bölgesinde yer aldığını bildirdi. 266 tarihi yapının ise tehdit altında olduğunun altını çizdi.
'Kuzey Marmara Fayı’nın canlı olması...'
'Kuzey Marmara Fayı’nın canlı olması...'
Prof. Eyidoğan, son yaşanan 4.2 büyüklüğündeki deprem dahil bugüne kadar Marmara’da olan küçük depremler, Kuzey Marmara Fayı’nın canlı olması ve beklenen ‘Büyük İstanbul Depremi’ni yaratacak fayın yerini göstermesi açısından önemle not edilmeli dedi. Marmara Bölgesi’nin çok sayıda deprem istasyonu tarafından Kandilli ve AFAD tarafından 7/24 izlendiğini, alınan kayıtların Deprembilimci (Sismolog) meslektaşlar tarafından değerlendirildiğin söyledi.
Eyidoğan, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından işletilen Deprem Erken Uyarı Sistemi büyük depremden 1-3 saniye öncesinden İstanbul da elektrik ve doğal gazın kesilmesi için devrede olduğuna dikkat çekti.
'Artan nüfus ve yapı sayısı nedeniyle depremden dolayı kayıp riskleri artmaktadır'
'Artan nüfus ve yapı sayısı nedeniyle depremden dolayı kayıp riskleri artmaktadır'
"İstanbul’un en büyük zafiyeti nüfus artışına paralel olarak giderek yükselen bina sayısının artmasıdır. Artan nüfus ve yapı sayısı nedeniyle depremden dolayı kayıp riskleri artmaktadır" diyen Eyidoğan’ın İstanbul’da yaşanacak bir depremle ilgili bilimsel çalışmalardan verdiği bilgiler ve değerlendirmeleri ise şöyle:
"İstanbul, deprem kökenli kayıpları bakımından dünyanın en riskli kentlerinden biridir. Bunun ana nedenleri sürekli göç nedeniyle artan nüfus, nüfus baskısı nedeniyle oluşan plansız, denetimsiz yerleşmelerdir. İstanbul ilinin nüfus artış hızı ülke genelinin iki katından fazladır.
Eğer halen resmi olarak geçerli olan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasını baz alırsak, bugün İstanbul il alanının toplamının %16’sı birinci derece, %42’si ikinci derece, %30’u üçüncü derece ve %12 si dördüncü derece deprem tehlike bölgelerinden oluşmaktadır. Buna göre, il alanının %58’i en tehlikeli alan olan birinci ve ikinci derece alanlardadır. Toplam konut alanının %89’u 1. ve 2. derece deprem bölgesindedir. Bu konut alanlarının %13’ü deprem sırasında kötü davranan alüvyon ve dolgu zeminler üzerindedir."
'Mevcut konutların yüzde 18’i jeolojik risk taşıyor'
"İstanbul’un yapılaşmış alanlarındaki nüfus yoğunluklarının gelişmiş batı ülkelerinin metropolleri ile karşılaştırıldığında, onlardan 2-3 kat daha fazla olduğu görülmektedir ve bu oranın yakın zamanda azalacağına dair pozitif bir gelişme yoktur. Jeolojik risk taşıyan mevcut konut alanları İstanbul’daki mevcut konut alanları içinde ortalama %18’luk bir paya sahiptir. Deprem tehlikesi aynı kalsa bile bu sayılardaki her artış deprem kökenli kayıpları da hızla arttırmaktadır."
'266 tarihi yapı tsunami ve heyelan tehditinde'
'266 tarihi yapı tsunami ve heyelan tehditinde'
"İstanbul’da heyelan, sıvılaşma ve tsunami için belirlenen alanlarda ortalama konut sayı ve yüzdesi şöyle: Heyelan: 24,900 yapı; %97’si konut, Sıvılaşma: 19,000 yapı; %90’u konut, Tsunami: 20,800 yapı; %85’i konut, Su baskınına maruz dere yatakları/ vadi tabanları: 108,600 yapı; %90’ı konut.
Bu özel tehlike alanlarında yaklaşık 3.5-4.0 milyon kişi ikamet etmekte, ayrıca çok sayıda üretim tesisleri ve kamu hizmet yapıları, okul ve diğer ‘acil durum tesisleri’ yer almaktadır. Yer değiştirme ve/veya güçlendirme gerektiren 700’ü aşkın ‘acil durum görevlisi’ niteliğinde kamu hizmet yapısı vardır. Bu verilerle, İstanbul yapı stokunun yaklaşık %15’inin yanlış konumlarda bulunduğu söylenebiliriz. Kıyı şeridinde tsunami ve heyelan tehdidi altında özel koruma/kurtarma planları gerektiren 266 tarihi yapı bulunduğu görülmektedir. Nazım plan ve uygulamalı imar planlarında ve kentsel dönüşüm amaçlı riskli alan seçiminde bu arazilere özel dikkat gerekir."