İstanbul Mega tehdidiyle karşı karşıya
Birçok firmanın yeni projeler yapmak için yarıştığı İstanbul, bu yükü kaldırabilecek mi?Uzmanlar, mega projelerin İstanbul'u nasıl etkilediği ve kenti nereye getirdiğini masaya yatırdı
On yıldan bu yana planlanan ve uygulamaya geçirilen, kent doğası ve kimliği, kentsel kalite ve kentsel hafızadaki etkileri açısından ''mega'' olarak değerlendirilen projelerin, İstanbul üzerindeki etkilerinin görülmesi amacıyla tasarlanan megaistanbul.com hayata geçti.
İstanbul Serbest Mimarlar Derneği tarafından düzenlenen ''İstanbul Nereye'' adlı panelde mega projelerin İstanbul'a etkisi masaya yatırıldı.
İstanbul hızlı değişiyor
Toplantıda konuşan İstanbul SMD Başkanı Ersen Gürsel, Türkiye tarihinde kentsel tasarım ile mimarinin hiçbir zaman, siyasi ile sosyal kararlardan bugünkü kadar etkilenmediğini ve İstanbul'un bugünkü kadar hızlı ve geri dönülmez bir değişim içine girmediğini belirtti.
Dönüşüm için verimli toprak
Mimar ve Şehir Plancısı Prof. Dr. Haydar Karabey, toplantıda yaptığı konuşmada, Mega projelerin, iktidarın vitrini olarak rant ve sermayeyi dönüştürmek için son derece verimli bir toprak olarak görüldüğünü kaydederek ekonomiyi hareketli kılabilecek bir alan olduğunu belirtti.
Mega projeler arasında 29 milyar dolar ile 3. havalimanının geldiğini bildiren Karabey, özel sektörde ise başı 8,4 milyar dolarlık bütçesiyle Maslak 1453 projesinin çektiğini hatırlattı.
Projelerin çevresel etkilerinin yanında farklı ölçütlerinin de bulunduğunu ifade eden Karabey, söz konusu projelerin yapım sırasında toplumun en örgütsüz emek kesimi olan işçileri kullanarak üretici olmayan, sahte ve geçici istihdam sağladığını dile getirdi.
Havada da bir limit var
Yüksek Şehir Plancısı Orhan Demir ise mega projelerin temel özelliklerini şöyle sıraladı: ''Hiçbirisi planlarda yok, ayağı yere basan fizibite etüdü yok, özellikle köprüler, yönetim baskıcı olduğu ve tek başına karar verdiği dönemlerde yapılmıştır. Projeler çoğaldıkça baskının arttığı anlamına geliyor.''
Demir sözlerini şöyle sürdürdü: ''İkinci köprü de birinci köprü gibi transit trafiğe hizmet edecek deniyordu. ilk yapılırken ne Levent ne de Kavacık kavşağı, ne de Ümraniye kavşağı vardı. Talepler o kadar fazla art arda geldi ki, ister istemez kavşaklar açılmak zorunda kaldı.
Karayolları en son Sultanbeyli kavşağını açmak zorunda kaldı. Üçüncü havalimanı projesi.. 150 milyon kapasiteli, 6 tane pisti var. Bu kadar ekonomisi bizden iyi olan, nüfusu fazla ülkeler neden dünyanın en büyük havaalanını yapmıyor da, Türkiye yapıyor? Kapasiteyi neye göre belirlediğiniz önemli. Havadaki trafik o kadar kolay idare edilemiyor. Havadaki trafiğin bir limiti var. Limit yılda 90 milyon tane yolcu. İsterseniz 20 tane pist yapın ben yılda 150 milyon yolcu taşıyacak havaalanı yapacağım dediğiniz zaman o uçakları oraya indiremiyorsunuz.'' (Kaynak: Thelira / Ceren Dilekçi)
İstanbul Serbest Mimarlar Derneği tarafından düzenlenen ''İstanbul Nereye'' adlı panelde mega projelerin İstanbul'a etkisi masaya yatırıldı.
İstanbul hızlı değişiyor
Toplantıda konuşan İstanbul SMD Başkanı Ersen Gürsel, Türkiye tarihinde kentsel tasarım ile mimarinin hiçbir zaman, siyasi ile sosyal kararlardan bugünkü kadar etkilenmediğini ve İstanbul'un bugünkü kadar hızlı ve geri dönülmez bir değişim içine girmediğini belirtti.
Dönüşüm için verimli toprak
Mimar ve Şehir Plancısı Prof. Dr. Haydar Karabey, toplantıda yaptığı konuşmada, Mega projelerin, iktidarın vitrini olarak rant ve sermayeyi dönüştürmek için son derece verimli bir toprak olarak görüldüğünü kaydederek ekonomiyi hareketli kılabilecek bir alan olduğunu belirtti.
Mega projeler arasında 29 milyar dolar ile 3. havalimanının geldiğini bildiren Karabey, özel sektörde ise başı 8,4 milyar dolarlık bütçesiyle Maslak 1453 projesinin çektiğini hatırlattı.
Projelerin çevresel etkilerinin yanında farklı ölçütlerinin de bulunduğunu ifade eden Karabey, söz konusu projelerin yapım sırasında toplumun en örgütsüz emek kesimi olan işçileri kullanarak üretici olmayan, sahte ve geçici istihdam sağladığını dile getirdi.
Havada da bir limit var
Yüksek Şehir Plancısı Orhan Demir ise mega projelerin temel özelliklerini şöyle sıraladı: ''Hiçbirisi planlarda yok, ayağı yere basan fizibite etüdü yok, özellikle köprüler, yönetim baskıcı olduğu ve tek başına karar verdiği dönemlerde yapılmıştır. Projeler çoğaldıkça baskının arttığı anlamına geliyor.''
Demir sözlerini şöyle sürdürdü: ''İkinci köprü de birinci köprü gibi transit trafiğe hizmet edecek deniyordu. ilk yapılırken ne Levent ne de Kavacık kavşağı, ne de Ümraniye kavşağı vardı. Talepler o kadar fazla art arda geldi ki, ister istemez kavşaklar açılmak zorunda kaldı.
Karayolları en son Sultanbeyli kavşağını açmak zorunda kaldı. Üçüncü havalimanı projesi.. 150 milyon kapasiteli, 6 tane pisti var. Bu kadar ekonomisi bizden iyi olan, nüfusu fazla ülkeler neden dünyanın en büyük havaalanını yapmıyor da, Türkiye yapıyor? Kapasiteyi neye göre belirlediğiniz önemli. Havadaki trafik o kadar kolay idare edilemiyor. Havadaki trafiğin bir limiti var. Limit yılda 90 milyon tane yolcu. İsterseniz 20 tane pist yapın ben yılda 150 milyon yolcu taşıyacak havaalanı yapacağım dediğiniz zaman o uçakları oraya indiremiyorsunuz.'' (Kaynak: Thelira / Ceren Dilekçi)