Emir Sarıgül ünlü müteahhit Selahattin Keten'den rüşvet aldı mı?

15 Temmuz ertesi makamında vurulan Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Cemil Candaş cinayeti şüphelisi olarak gözaltı alınan Nişantaşı'nın en ünlü müteahhiti Selehattin Keten'in ifadesi ortaya çıktı...

Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Cemil Candaş 18 Temmuz'da makamında vurularak öldürüldü.
Odatv Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Cemil Candaş cinayeti şüphelisi Selahattin Keten'in ifadesini yayınladı..

Ama önce cinayetle ilgili önemli detayları anlatalım...

Şişli Belediyesi Başkan Yardımcısı Cemil Candaş'ın öldürülmesi, Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişimini konuştuğu gündemde hakettiği yeri bulmadı.

Oysa cinayete uzaktan bakınca bile içinden çok pis kokular yükseliyor.

Katledilen Candaş'ın belediyede imar işlerinden sorumlu olduğunu ve Şişli'deki imar rantının büyüklüğünü hatırlatmamız bile, cinayetin nedenini tahmin etmek için yeterli.

Nitekim Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü de dün yaptığı açıklamada “bu cinayet, Şişli’de geçmişin kirli ilişkilerinin, talanın engellenmesini kabul etmeyen, temiz bir Şişli ve belediyecilik istemeyen karanlık ve bir o kadar da zavallı rantçıların çırpınışlarıydı" diyerek cinayette rant parmağına dikkat çekti.

Sadece bu kadar değil...

İnönü, “geçmişin kirli ilişkileri” diyerek doğrudan selefini yani Sarıgüller'i işaret etti.

Nitekim Şişli Belediyesi’nde konuşulan da bu.

Mustafa Sarıgül son yerel seçimde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmakla kalmıyor. CHP Genel Merkezi ile anlaşarak Beşiktaş ve Şişli gibi İstanbul'un bazı semtlerinin yönetimine kendi “ekibi”ni yerleştiriyor. Beşiktaş'ta Sarıgül döneminden gelen ilişkiler tıkır tıkır işlerken, beklenmedik karşı çıkış Şişli'den geliyor. Hayri İnönü, bazı kararlara imza atmaya karşı çıkınca önce tehdit ediliyor, elinden zorla istifa mektubu alınıyor vs. vs.

Kamuoyuna yansıyan bu olaylardan sonra mesele kapanacak sanılabilir. “Geçmişin kirli ilişkileri” vazgeçecek sanılabilir.

Ancak sürecin içinde dönen para öyle büyük ki...

Birileri vazgeçmiyor.

Öyle görünüyor ki; CHP içinde CHP'nin adını haketmeyen birileri “memleketin rantı AKP'nin, yerel rant bizim olsun” kafasıyla o ilişkileri sürdürmek istiyor.

Araya partili bilinen isimler sokuluyor ve bazı usulsüz işlere imza atılması isteniyor. Bu da çözüm olmayınca işler sopayla çözülmeye çalışılıyor.

Hatırlayın, bu olay Şişli'deki ilk saldırı vakası değil.

Şişli Belediyesi Zabıta Müdürü Atilla Dilekçi geçen yıl Mart ayında silahla yaralanmıştı. Olayın ardından konuşan Hayri İnönü, bir inşaat firması tarafından Dilekçi'nin tehdit edildiğini söyledi. İnönü'nün “Bir inşaat nedeniyle tehditler alıyordu. Biliyorsunuz, belli şeyleri sıkıştırınca böyle şeyler oluyor, böyle tehditler oluyor. Her isteyene istediğini yaptırmayınca, böyle şeyler oluyor” diyerek işaret ettiği o şirket, Sarıgüller'e yakın Keten İnşaat'tan başkası değildi.

Şişli Belediyesi zabıta ekipleri Keten İnşaat’ı denetlemeye gittiklerinde de yaşananlar tanıdıktı. Keten İnşaat'ın adamları zabıtaya meydan dayağı atmıştı.

İnönü'nün danışmanı Boysan Yakar'ı belediye binasının içinde 8-10 kişilik bir grubun öldüresiye dövdüğü görüntüler de hala hafızalarda.

Liste uzayıp gidiyor...

Sahi bir belediye, üstelik sosyal demokrat bir belediye neden sürekli dayak, yaralama, cinayet görüntüleriyle anılır? Bu sorunun peşine o partinin yönetimi neden düşmez?

Konuya devam edelim...

Öğrendiğimize göre; makamında öldürülen Belediye Başkan  Yardımcısı Cemil Candaş'ın da başına gelen ilk “vaka” öldürülmesi değil. Cinayetten 5 ay kadar önce partiden bir dostu aracılığıyla görüşmeye çağrılan ve Keten İnşaat ile ilgili bir ricada bulunulan Candaş, bu görüşmeden çıktıktan sonra silahla tehdit ediliyor. Yetmiyor, cinayetten kısa süre önce Trabzon'a İstanbul'dan giderken yolda yumruklu saldırıya uğruyor. Yumruklayan kişi Beşiktaş'ta iş yapan bir şirketin CEO'sunun şoförü çıkıyor. Bu olayların ardından Candaş'ı korumak için bazı tedbirler alınıyor. Ama bir tetikçinin silahından çıkan kurşunlarla hayatını kaybediyor.

Tetikçi 'Parasızdım' dedi
Candaş'ı öldüren tetikçi "Parasızdım. Onun parası olduğunu biliyordum. Bu nedenle yanına gidip para istedim. Ancak bana kızıp hakaret edince kendimi kaybettim” diyerek klasik bir kiralık katil numarası yapsa da, soruşturma ilerledikçe olay derinleşiyor.

Keten İnşaat firmasının patronu Selahattin Keten gözaltına alınıyor.

Keten ifadesinde “çok ilginç” bilgiler veriyor.

Ve bir kez daha “Keten İnşaat'ın sadece Keten İnşaat olmadığı” görülüyor. Zira Sarıgül kontrolündeki belediyelerde her yerde o inşaatın olduğunu unutmayın. Sarıgül kontrolündeki belediyelerde en kolay ruhsatı o alıyor, en rahat binayı onlar dikiyor. O belediyeler konu Keten İnşaat oldu mu, mahkeme kararlarını dahi uygulamıyor. Öyle ki CHP Şişli Belediye Meclis Üyesi Dursun Çaltı, Nişantaşı'nda kaçak kat için Keten İnşaat ile birlikte Mustafa Sarıgül'e de dava açmıştı. Çaltı'nın da bu çabaları sonucu “kimliği belirsiz” kişilerce saldırıya uğradığını hatırlatalım.

Emir Sarıgül'den 300 bin dolar talebi
Dönelim Sarıgüller ile adı hep yan yana anılan cinayet şüphelisi Selahattin Keten'in ifadesine...

Keten ifadesinde Şişli'de dönen rüşvet çarkına dair ipuçları veriyor. Savcılık, Şişli'de pek çok iskan işleminde yapılan usulsüzlükleri sorunca Selahattin Keten 22 Ağustos saat 14.50'de alınan ifadesinde anlatmaya başlıyor. Hayri İnönü'nün 30 Mart 2014'te başkan seçilmesinden sonra 2 inşaatına ruhsat almakta sıkıntı yaşayan Selahattin Keten, İnönü ile tüm çabasına rağmen görüşemediğini söylüyor. Belediye yönetimi tarafından yardımcısı Emir Sarıgül'e yönlendirildiğini söylüyor. İfadeden okuyalım:

“Emir Sarıgül bana ‘İmar Müdürü olan Gürsel Akkoyunlu ve Hayri Başkanla görüşeyim, sen bana daha sonra uğra’ dedi. Bu görüşmeler esnasında Tankut Başkan da görüşmelere şahit oldu. Birkaç gün sonra ben tekrar yanına gittiğimde sadece ikimizin olduğu ortamda Emir Sarıgül bana ‘Hayri Başkanla görüştüm, seçimden çıktık para lazım’ dedi, diye iletti. Ben de ne kadar para lazım diye sorduğumda Emir Sarıgül bana 300.000 (üçyüzbin) ABD Doları dedi. Bu parayı tek kalemde veremeyeceğimi söyledim ve iki gün sonra paranın ilk taksidi olan 150.000 (yüzellibin) ABD Doları parayı yine Emir Sarıgül’ün odasında tek başına iken götürüp kendisine verdim. Tarih olarak hatırlamıyorum ancak belirttiğim gibi bu görüşmeler 2014 yılı içi yerel seçimlerin sonrasındaki ilk iki ay içerisinde gerçekleşti. Parayı verdikten sonra yaklaşık 5 dakika kadar odada oturdum, çay içtim. Emir Sarıgül bana 'sen inşaatlarına devam et, sıkıntı yok' dedi. Görüşmeden çıktıktan sonra ben o tarihe kadar durdurduğum inşaatlarımı, Emir Sarıgül’ün bana verdiği güvenle çalıştırmaya başlattım”

Zarfı başkan da gördü
-“Benden ödememi istedikleri ikinci 150.000 (yüzellibin) ABD Doları parayı vermeye gittiğimde Emir Sarıgül yine odada tekti. Para benim önümde şirketimin antetli zarfı içerisindeydi. Bu sırada çatkapı içeriye Hayri İnönü girdi. Ben de kendisini görünce nezaketen ayağa kalktım. Benim önümde duran zarf kabarıktı ve içerisinde para olduğu, zarfın içi görünmese de anlaşılıyordu. Hayri İnönü’nün de içeriye girdiğinde zarfı gördüğünü fark ettim. Ancak içinde para olduğunu fark etmiş midir bilmiyorum. Hayri İnönü ‘Emir odan doluymuş, ben sonra gelirim’ diyerek odadan geri çıktı. Kendisi çıktıktan sonra Emir bana ‘çakal senin burada olduğunu biliyor, görüntü olsun diye geldi’ dedi. Ben Emir Sarıgül’e 150.000 (yüzellibin) ABD Doları parayı bıraktım ve odadan çıktım. Bu sırada ben herhangi bir ruhsat izni almadan çalışmalara devam ediyordum. İçeriye vermiş olduğum da bir proje vardı. Bu projenin Anıtlar Kurulu’ndan geçmesi gerekiyordu. Bu uygulama da Hayri İNÖNÜ döneminde başladı. Her ne kadar benim ruhsatım olmasa da, ben inşaat yapmaya devam ediyordum. Bu inşaatın devam ettiğini Gürsel Akkoyunlu ve Zabıta Müdürü olduğunu bildiğim Adem Molla biliyordu.”

-“İnşaatlar devam ederken Hayri İnönü ile Mustafa Sarıgül arasında basına da yansıyan olaylar, tartışmalar başladı. Bir müddet sonra zabıta geldi ve ‘Hayri Başkan’ın talimatıdır ruhsat almadan inşaatlarınızı sürdürmeyin’ dedi. Bunun üzerine biz de inşaatta faaliyetleri durdurduk. Bunun üzerine ben Emir Sarıgül’ün yanına gittim. Kendisine ‘istediğiniz parayı verdim, ama benim inşaatlarım durduruldu’ dedim ve mağdur durumda olduğumu ilettim.”

Hayri İnönü inşaatı durdurdu
Keten'in anlattığına göre Sarıgül de kendisinin yetkilerinin alındığını söylüyor. Bu tabloda dövülen zabıtaların, vurulan zabıta müdürlerinin kaderi daha iyi anlaşılıyor.

Şişli'deki “paralel yapı” ile “yapı” arasındaki kavga zorla sürüyor.

Keten İnşaat'ın patronu belki kendisini temize çıkarmak için, belki de samimiyetle tabloyu büyüten açıklamalar yapıyor. Olayı CHP Genel Merkezi'ne taşıdığını söyleyen Keten şunları söylüyor:

“CHP Genel Merkezi’ne gittim. Gürsel Tekin ve Yerel Yönetimlerden sorumlu Veli Ağbaba ile görüştüm. Görüşme içeriğinde Emir Sarıgül’e 300.000 (üçyüzbin) ABD Doları vererek inşaatıma başladığımı, sonrasında Hayri Başkan’ın inşaatı durdurduğunu, sebebini öğrenmek için defaaten randevu talep etsem de bana randevu verilmediğini, konuyu çözemeyince konuyu kendilerine intikal ettirme gereği hissettiğimi söyledim. Buradan çıkarak Meclis'e Ali Özgündüz’ün yanına gittim. Kendisine daha önce de bahsettiğimden dolayı konuyu biliyordu. Burada kendisiyle birlikte Kemal Kılıçdaroğlu’nun meclisteki odasına gittik. İlk önce konuya Ali Özgündüz girdi ve belediyelerimizden şikayet var diyerek bir girizgah yaptı. Ben de Kılıçdaroğlu’na Emir Sarıgül ile Hayri İnönü arasındaki kavgayı ve inşaatımı yaptırabilmek için Emir Sarıgül’e verdiğim 300.000 (üçyüzbin) ABD Doları parayı anlattım.”

Faaliyetlerden habersiz
Keten'in CHP Genel Merkezi'ndeki görüşmelerini ifadede adı geçen Ali Özgündüz'ü aradık. CHP PM üyesi Özgündüz, Keten'in kendisini ziyaretini ve CHP Yönetimi'nden söz konusu isimlerle konuştuğunu doğruladı. Ancak Özgündüz kesinlikle Keten'in rüşvet verdiğine ya da bir usulsüzlük teklif ettiğine dair ifade kullanmadığını söyledi. Özgündüz, Keten'in CHP'li belediyelerden ruhsat almakta zorluklar yaşadıklarını anlattığını ve bundan şikayet ettiğini ifade etti. Ne Kılıçdaroğlu'ndan ne de o dönem Yerel Yönetimlerden Sorumlu Veli Ağbaba'dan yasa dışı bir istekte bulunmadığını aktardı. Keten'in süreçlerin hızlandırılmasını istediğini belirtti. Kılıçdaroğlu'nun da Ağbaba'nın da Keten'in olası yasadışı faaliyetlerinden habersiz olduğunu anlattı.

Tablo bu.

Rüşvet, yolsuzluk, tehdit, yaralama, öldürme.

Bir suçu kapatmak için işlenen daha büyük suçlar...

Bir azınlığın çıkarı için yapılan siyasetin kirlenmesi, yozlaşması, rezaletlere dönüşmesi.

Anlatılan bizim hikayemiz, sokağımız, evimiz.

Ancak gazetecilerin kelle koltukta yolsuzluk dosyalarını kovaladığı bir ülkede bir parti yönetimi bu kadar suça nasıl kayıtsız kalır?

Sahi bir buçuk ay önce Parti Meclisi'nin aldığı bir başka belediye başkanı hakkındaki “gereğini yapın” kararı hakkında ne yapıldı?

Odatv.com