Doğa ve deniz aşığı Yılmaz Ulusoy
İnşaatın ciddi bir sektör olduğuna değinen Yılmaz Ulusoy Holding Başkanı Yılmaz Ulusoy, proje yaparken mimariyi ağaçların konumlarına göre uyguladıklarını söyledi. Ulusoy: Proje çizilirken önemli unsur doğanın, dolayısıyla tabiatınn korunmasıdır…
Enerji, gemi ve turizm derken Yılmaz Ulusoy Holding’in başkanı Yılmaz Ulusoy, faaliyet alanlarına inşaatıda ilave etti. “İnşaatta sıradan işler yapmayız” diyen Ulusoy, emlakeki.com’a çok özel açıklamalarda bulundu…
- Turizm, enerji, gemi derken artık inşaat sektöründe de varsınız. Nasıl başladı bu serüven?
Babam bana yıllar önce ‘herşeyi zamanında yap, dürüst yap’ demişti. Onun nasihatını vasiyet kabul etmiştim ve yola öyle girmiştim. Bizim asıl hedefimiz yaptığımız işi doğru ve zamanında yapmak… Kağıthane ve Şişli’de gerçekleştirdiğimiz iki projemiz var. Şu an Bakırköy’de bir proje üzerinde çalışmaktayız. İnşaat bir iş kolu değildir. Ama olmalıdır. Şu unutulmamalı; Amerika’da 2008’de çıkan kriz, inşaat sektöründen çıkmıştır ve geçen 7 yıla rağmen dünya toparlanamadı. İnşaat olmalı fakat ekonomi, inşaat üzerine kurulmamalıdır. İnşaat, ekonominin dinamik sektörlerinden biri olmalıdır. Ama hiç kimse bu gözle bakmadı.. İnşaat başlar ve biter. Sürekliliği olan iş kolu değildir. Devamı yoktur. Halbuki bir işte devamlılık şarttır. Ülke ekonomisi de bunun üzerine kurulmaya çalışılmıştır. Ama bu doğru bir strateji değildir. Ne baca tüter, ne işyeri açılır, ne de katma değeri olan istihdam vardır ortada…
- Ne yapılmalıdır peki?
Bu algı yanlış olmakla beraber, gayrimenkulde arz talebin çok önüne geçti. Her yerde akılalmaz erozyon var. Bir kontrol mekanizması yok. Dünyada birçok yerde kontrol mekanizması oluşmaya başladı.Türkiye’de de böyle bir düzenlemenin zamanı gelmiştir, Kentsel dönüşüm adı altında yapılan inşaatlarda çok problemler çıkıyor. Allah korusun, İstanbul'da deprem olsa ne kadar inşaat varsa çoğu zarar görür. Elbette istisnalar var. Ancak altyapılar sağlam değil. Toprak çalışmaları etüdleri iyi yapılmamıştır. En önemli sorun ise inşaat yapılırken doğa katlediliyor. Enine olmasi gereken düzen, gökyüzüne doğru dikey binalar çıkıyor ve bu insanlarin psikolojisini bozuyor. Bu gidişle binalardan gökyüzünü göremeyecek hale geleceğiz.
- Çözüm nedir sizce?
Ortada bir düzensizlik olduğu çok açık. Türkiye’yi yeniden yapılandırılmak şarttır. Devlet denetim mekanizması tam olarak işlemeli. Planlarla oynanmamalı. Doğanın ve çevrenin güzelliğinin bozulmaması kaydıyla inşaatlara müsade edilmelidir. Eğitim vermeleri lazım. Ekoloji nasıl korunur, herkesin eğitimli olmasi lazim. Ayrıca Türkiye’de bu işi yaparken yeşilin korunması, doğanın korunması binanın çok sağlam olması, çevrenin düzenli olarak muhafazası, sosyal alanların ve mutlaka çok büyük sıkıntı çekilen otopark yerlerinin yapılması şarttır.
n Bundan sonraki süreçte ne yapılmalıdır?
Köyden kente göç durdurulmalıdır. 35 sene evvel gıda konusunda kendine yeten 5 ülkeden biriyken bugün herşeyin ithal edilmesi çok yanlıştır. Türkiye’de herkes tarım toprağını terkedip büyükşehirlere özelllikle de İstanbul'a göç ediyor. Büyükşehirler artık yaşanılmaz duruma gelmiştir. Bir zamanlar İstanbul’a ‘pasaportla gireceğiz’ dediğimiz şehrimize, taşı toğrağı altın mantığı ile plansızca nüfus göç etti ve çarpık kentleşmeyi doğurdu. Dört mevsim yaşanan ülkemizde toprak terkedilmiş yaşanamaz hale gelmiştir. Tarım ihmal edilmiş, toprağa ihanet edilmiştir. Dünyanın geleceği için gıda çok büyük bir sorundur.
Her şeyin ithali bir ülke için büyük sorunları getirir. Herşeyi kesebilirsiniz ama gıdayı ancak kısabilirsiniz. Bu itibarla toplum nüfusunu organize edip, işlenmeyen toprakları çalışır hale getirip gıda yoksulluğuna toprağımızı terketmiş olacağız. Dünya nüfusunun yüzde 40’ını temsil eden Hindistan ve Çin, günde 1.5 öğün yemektedirler. Bu iki unsurun birleşmesiyle günde 3 öğün yediğini düşünürsek nüfus yüzde 40 daha artacaktır. Böyle olursa dünyada büyük kıtlık çıkacaktır. Tarım toprakları işlenmeli… Devlet ve millet bu konuda uyanmalı… Kısmi seferberlik değil toptan seferberlik olmalıdır. Toprak yetim kaldı. Hiçbir devlet tarımsız payidar olamadı. Tarım ve hayvancılık olmadan bir ülkenin yaşaması mümkün değildir.
YILMAZ Ulusoy, Türkiye’de yaşanan doğa katliamını şu ifadelerle anlattı: “Ülkemizde genç ağaçlar katledilmekte. 7.5 milyondan fazla ağaç kesildi. Biz Kemer’deki projemizi yaparken ağaçlara göre mimari uyguladık. Bizim projemizde evin içinden ya da havuzun içinden bir çok ağaç görebilirsiniz. Daha fazla uğraşıyoruz, maliyetimiz artıyor ama doğaya dokunmuyor hatta koruyoruz. Tabiat eski halini yüzde yüz korumakta. Aynı şekilde yaptığımız tüm projelerde doğayı korumak ilk şartımız. Trabzon’un Sürmene ilçesinde 1600 metre dağın yamacında yaptığımız Vizera HES projesinde, doğaya zarar vermemek adına maliyetimizi gözardı edip, tüm tesisatımızı cebri borularla yeraltından geçirip, tek bir ağacı bile yerinden oynatmadık. Üstüne bir de 19 bin ağaçlık orman kurduk. O Karadeniz’in vahşi güzelliğine bir o kadar daha renk kattık.”
YILMAZ Ulusoy Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Ulusoy, turizm ve taşımacılık başta olmak üzere Türkiye ve İtalya arasında pek çok alanda ilişkilerin geliştirilmesine sağladığı katkılardan dolayı İtalya Cumhurbaşkanı Ekselans Giorgio Napolitano tarafından "İtalya yıldızı nişanı"na layık görüldü. "İtalya Yıldızı Nişanı" 19 Ağustos 2014 tarihinde İstanbul Başkonsolosu Sayın Gianluca Alberini tarafından ünlü işadamına takdim edildi. "İtalya Yıldızı Nişanı" 1946 yılından bu yana İtalya Cumhurbaşkanı tarafından İtalya ile ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine yüksek katkıda bulunanlara veriliyor.
Bizim turizm anlayışımız böyle olmamalı
TURİZM alanında büyük başarılara imza atan Yılmaz Ulusoy sektörü şu ifadelerle değerlendirdi: “Bugünkü haliyle turizm çok ama çok zor durumdadır. Turizm gibi hazır işler varken sadece, inşaata saldırmak çok da doğru değil. Türkiye'de en önemli iş turizm olmalıdır. Turizme öncelikli iş kolu olarak bakılmalıdır. Çünkü bacasız sanayidir. Her şey hazır. İş, iyi ürünü, Türkiye’yi iyi tanıtmaya ve bölgeyi iyi pazarlamaya iyi bir zemin hazırlayıp, kaliteli hizmet vermeye kalıyor. Tesisler eskiyor, altyapı bozulmakta, denizlerimiz kirletiliyor ve ağaçlarımız kesiliyor. Doğa resmen katlediliyor. Maalesef böyle turizmi ülke adına hoş karşılamak yanlış olur. Ortada bir plansızlık var. Yeşil ve deniz bir ülkenin olmazsa olmazıdır. Coğrafik olarak Türkiye bu konumda olmasına rağmen katlediliyor. “Önemsiyorum öneriyorum” kitabımda da bahsettiğim gibi, 1969 yılında Stockholm’de 45 yıllık ağaç kesilmesin, diye vatandaşlar eylem yaptı. Hala daha o ağaç oradadır. Her gittiğimde görürüm ve benim ülkemde de böyle duyarlı insanlar olsun isterim. Ben duruma bir anit gibi bakarım.”
- Turizm, enerji, gemi derken artık inşaat sektöründe de varsınız. Nasıl başladı bu serüven?
Babam bana yıllar önce ‘herşeyi zamanında yap, dürüst yap’ demişti. Onun nasihatını vasiyet kabul etmiştim ve yola öyle girmiştim. Bizim asıl hedefimiz yaptığımız işi doğru ve zamanında yapmak… Kağıthane ve Şişli’de gerçekleştirdiğimiz iki projemiz var. Şu an Bakırköy’de bir proje üzerinde çalışmaktayız. İnşaat bir iş kolu değildir. Ama olmalıdır. Şu unutulmamalı; Amerika’da 2008’de çıkan kriz, inşaat sektöründen çıkmıştır ve geçen 7 yıla rağmen dünya toparlanamadı. İnşaat olmalı fakat ekonomi, inşaat üzerine kurulmamalıdır. İnşaat, ekonominin dinamik sektörlerinden biri olmalıdır. Ama hiç kimse bu gözle bakmadı.. İnşaat başlar ve biter. Sürekliliği olan iş kolu değildir. Devamı yoktur. Halbuki bir işte devamlılık şarttır. Ülke ekonomisi de bunun üzerine kurulmaya çalışılmıştır. Ama bu doğru bir strateji değildir. Ne baca tüter, ne işyeri açılır, ne de katma değeri olan istihdam vardır ortada…
- Ne yapılmalıdır peki?
Bu algı yanlış olmakla beraber, gayrimenkulde arz talebin çok önüne geçti. Her yerde akılalmaz erozyon var. Bir kontrol mekanizması yok. Dünyada birçok yerde kontrol mekanizması oluşmaya başladı.Türkiye’de de böyle bir düzenlemenin zamanı gelmiştir, Kentsel dönüşüm adı altında yapılan inşaatlarda çok problemler çıkıyor. Allah korusun, İstanbul'da deprem olsa ne kadar inşaat varsa çoğu zarar görür. Elbette istisnalar var. Ancak altyapılar sağlam değil. Toprak çalışmaları etüdleri iyi yapılmamıştır. En önemli sorun ise inşaat yapılırken doğa katlediliyor. Enine olmasi gereken düzen, gökyüzüne doğru dikey binalar çıkıyor ve bu insanlarin psikolojisini bozuyor. Bu gidişle binalardan gökyüzünü göremeyecek hale geleceğiz.
- Çözüm nedir sizce?
Ortada bir düzensizlik olduğu çok açık. Türkiye’yi yeniden yapılandırılmak şarttır. Devlet denetim mekanizması tam olarak işlemeli. Planlarla oynanmamalı. Doğanın ve çevrenin güzelliğinin bozulmaması kaydıyla inşaatlara müsade edilmelidir. Eğitim vermeleri lazım. Ekoloji nasıl korunur, herkesin eğitimli olmasi lazim. Ayrıca Türkiye’de bu işi yaparken yeşilin korunması, doğanın korunması binanın çok sağlam olması, çevrenin düzenli olarak muhafazası, sosyal alanların ve mutlaka çok büyük sıkıntı çekilen otopark yerlerinin yapılması şarttır.
n Bundan sonraki süreçte ne yapılmalıdır?
Köyden kente göç durdurulmalıdır. 35 sene evvel gıda konusunda kendine yeten 5 ülkeden biriyken bugün herşeyin ithal edilmesi çok yanlıştır. Türkiye’de herkes tarım toprağını terkedip büyükşehirlere özelllikle de İstanbul'a göç ediyor. Büyükşehirler artık yaşanılmaz duruma gelmiştir. Bir zamanlar İstanbul’a ‘pasaportla gireceğiz’ dediğimiz şehrimize, taşı toğrağı altın mantığı ile plansızca nüfus göç etti ve çarpık kentleşmeyi doğurdu. Dört mevsim yaşanan ülkemizde toprak terkedilmiş yaşanamaz hale gelmiştir. Tarım ihmal edilmiş, toprağa ihanet edilmiştir. Dünyanın geleceği için gıda çok büyük bir sorundur.
Her şeyin ithali bir ülke için büyük sorunları getirir. Herşeyi kesebilirsiniz ama gıdayı ancak kısabilirsiniz. Bu itibarla toplum nüfusunu organize edip, işlenmeyen toprakları çalışır hale getirip gıda yoksulluğuna toprağımızı terketmiş olacağız. Dünya nüfusunun yüzde 40’ını temsil eden Hindistan ve Çin, günde 1.5 öğün yemektedirler. Bu iki unsurun birleşmesiyle günde 3 öğün yediğini düşünürsek nüfus yüzde 40 daha artacaktır. Böyle olursa dünyada büyük kıtlık çıkacaktır. Tarım toprakları işlenmeli… Devlet ve millet bu konuda uyanmalı… Kısmi seferberlik değil toptan seferberlik olmalıdır. Toprak yetim kaldı. Hiçbir devlet tarımsız payidar olamadı. Tarım ve hayvancılık olmadan bir ülkenin yaşaması mümkün değildir.
Müteahhitlik zor iştir
SON dönemde piyasada herkesin müteahhit olduğunun altını çizen Yılmaz Ulusoy, böyle bir sistemin kabul edilemez olduğuna değindi. Ulusoy, şunların altını çizdi: “Dünyanın her yerinde bu işi yapan kişilerin ve kurumlarin bir geçmişi olur. Tecrübe aranır ve en önemlisi maddi yönden gücü
olmalıdır. Inşaat, ‘gittim mülk sahibiyle anlaştım. Yıktım ve yaptım’ diye yapılamaz.”
Turizmde tek çatı şart
GAYRİMENKUL sektöründe yaşanan karmaşanın turizmde de olduğunu söyleyen Ulusoy, “Turizmde dernekler tek çatı altında birleşmeli” dedi. Ulusoy, şunları ifade etti: “Acenteler, ulaşımcılar, tesisçiler, dernek sahipleri, yatırımcılar ayrı telden çalıyor. Evvelce devlet yatırım yapana çok önemli teşvikler
veriyordu. Şimdi teşvik vermeyi bırakın turizmciler neredeyse terk edilmiş durumda.”
İkinci otel geliyor
“BANKALAR Caddesi’nde Sümerbank binasını alan Yılmaz Ulusoy, “Burayı butik otele çevirip, İrlandalılar’a kiraya verdik” dedi ve ekledi: “İkinciye düşünüyoruz. Programımızda Balat, Eyüp, Sultanahmet, Altın Boynuz bölgesi var. Çok istiyoruz. Çünkü biz sağlam ve kaliteli iş yapmaya çalışıyoruz. Sümerbank’ı 47 ay muhafaza ettik. Ortaya 6.000 metrekarelik 63 odalı bir butik otel çıktı. Binaların tarihi dokusunu bozmadan restorasyon yaparak otele dönüştürüyoruz.”
Ağaca göre mimari yapıyoruz
YILMAZ Ulusoy, Türkiye’de yaşanan doğa katliamını şu ifadelerle anlattı: “Ülkemizde genç ağaçlar katledilmekte. 7.5 milyondan fazla ağaç kesildi. Biz Kemer’deki projemizi yaparken ağaçlara göre mimari uyguladık. Bizim projemizde evin içinden ya da havuzun içinden bir çok ağaç görebilirsiniz. Daha fazla uğraşıyoruz, maliyetimiz artıyor ama doğaya dokunmuyor hatta koruyoruz. Tabiat eski halini yüzde yüz korumakta. Aynı şekilde yaptığımız tüm projelerde doğayı korumak ilk şartımız. Trabzon’un Sürmene ilçesinde 1600 metre dağın yamacında yaptığımız Vizera HES projesinde, doğaya zarar vermemek adına maliyetimizi gözardı edip, tüm tesisatımızı cebri borularla yeraltından geçirip, tek bir ağacı bile yerinden oynatmadık. Üstüne bir de 19 bin ağaçlık orman kurduk. O Karadeniz’in vahşi güzelliğine bir o kadar daha renk kattık.”
İtalya’dan büyük onur
YILMAZ Ulusoy Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Ulusoy, turizm ve taşımacılık başta olmak üzere Türkiye ve İtalya arasında pek çok alanda ilişkilerin geliştirilmesine sağladığı katkılardan dolayı İtalya Cumhurbaşkanı Ekselans Giorgio Napolitano tarafından "İtalya yıldızı nişanı"na layık görüldü. "İtalya Yıldızı Nişanı" 19 Ağustos 2014 tarihinde İstanbul Başkonsolosu Sayın Gianluca Alberini tarafından ünlü işadamına takdim edildi. "İtalya Yıldızı Nişanı" 1946 yılından bu yana İtalya Cumhurbaşkanı tarafından İtalya ile ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine yüksek katkıda bulunanlara veriliyor.
Bizim turizm anlayışımız böyle olmamalı
TURİZM alanında büyük başarılara imza atan Yılmaz Ulusoy sektörü şu ifadelerle değerlendirdi: “Bugünkü haliyle turizm çok ama çok zor durumdadır. Turizm gibi hazır işler varken sadece, inşaata saldırmak çok da doğru değil. Türkiye'de en önemli iş turizm olmalıdır. Turizme öncelikli iş kolu olarak bakılmalıdır. Çünkü bacasız sanayidir. Her şey hazır. İş, iyi ürünü, Türkiye’yi iyi tanıtmaya ve bölgeyi iyi pazarlamaya iyi bir zemin hazırlayıp, kaliteli hizmet vermeye kalıyor. Tesisler eskiyor, altyapı bozulmakta, denizlerimiz kirletiliyor ve ağaçlarımız kesiliyor. Doğa resmen katlediliyor. Maalesef böyle turizmi ülke adına hoş karşılamak yanlış olur. Ortada bir plansızlık var. Yeşil ve deniz bir ülkenin olmazsa olmazıdır. Coğrafik olarak Türkiye bu konumda olmasına rağmen katlediliyor. “Önemsiyorum öneriyorum” kitabımda da bahsettiğim gibi, 1969 yılında Stockholm’de 45 yıllık ağaç kesilmesin, diye vatandaşlar eylem yaptı. Hala daha o ağaç oradadır. Her gittiğimde görürüm ve benim ülkemde de böyle duyarlı insanlar olsun isterim. Ben duruma bir anit gibi bakarım.”
Benim için itibar sahibi olmak para sahibi olmaktan önemli
İNŞAATA girmek konusunda oldukça temkinli yaklaştığını dile getiren Ulusoy, “Bizim en önemli önceliğimiz adımıza yakışır bir planlama yapmak” dedi. Ulusoy, şunları söyledi: “Öyle ‘binlerce konut yapalım, dev projelere alalım’ olmaz. Çünkü sektör doğası gereği tehlikelidir. Çünkü itibar sahibi olmak para sahibi olmaktan çok daha önemlidir. Akıllı ve kaliteli yatırım yapmak prensibimizdir.”
İNŞAATA girmek konusunda oldukça temkinli yaklaştığını dile getiren Ulusoy, “Bizim en önemli önceliğimiz adımıza yakışır bir planlama yapmak” dedi. Ulusoy, şunları söyledi: “Öyle ‘binlerce konut yapalım, dev projelere alalım’ olmaz. Çünkü sektör doğası gereği tehlikelidir. Çünkü itibar sahibi olmak para sahibi olmaktan çok daha önemlidir. Akıllı ve kaliteli yatırım yapmak prensibimizdir.”