Belediyeler Çevre Bakanlığı'na bağlanıyor
Çevre Bakanı Özhaseki, belediyelerin İçişleri Bakanlığı’ndan alınarak kendi bakanlığına bağlanacağını açıkladı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki dün Hürriyet Ankara bürosunu ziyaret ederek, ÇED değişikliğinden kentsel dönüşüme, Sur’dan FETÖ soruşturmasına kadar önemli açıklamalar yaptı. Bakanlar Kurulu’nun belediyelerin İçişleri Bakanlığından alınıp kendi bakanlıklarına bağlanmasına ilişkin karar aldığını söyleyen Özhaseki, “Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü bizim bünyemize geçecek. Böylece belediyelerin bütün işlerini bizim bakanlığımız bünyesinde sürdürecekler. Sadece vesayet maddesi, Anayasa’da yer alan belediye başkanlarının görevden alınmasına ilişkin madde yerinde kalacak. Diğer yönden bağlanma ise kanun veya KHK ile yapılacak ama OHAL çerçevesinde değil. Böylece belediyelerin denetlenmesi de bize geçiyor” dedi. İçişleri Bakanlığı’nın belediyelere ilişkin yetkisi olduğunu hatırlatan Özhaseki şöyle konuştu:
“Ama belediyelerin eğitimi, kanunlarının yapılması, denetlenmesi bize geçiyor. Belediyeler mali yönden Sayıştay; idari işlemleri açısından İçişleri Bakanlığı tarafından denetleniyor. Ama imar açısından denetleyen yok. Ancak bir şikayet olursa denetlenebiliyor. Hızla gelişen şehirciliği disiplin altına almaz, doğru kurallarla doğru yönlendirmezsek ‘şehir cinayetleri’ sürecek. Bunun için Mahalli İdareler bünyesinde 150 kontrolör, denetim esaslı yetiştirilip belediyelerde imar hareketliliğini denetleyecekler. Bundan sonra bakanlık olarak imar planı yapmayacağız ama yapılan planın hukuka uygun olup olmadığını denetleyeceğiz. Kentsel dönüşümü yerinde yapmak için basit bir formül işliyor; ver müteahhide iki misli yoğunlukla, dönüşsün. Her yerde inşaat yoğunluğu iki misline çıkıyor. O bölgenin altyapısı, trafiği iki kat yoğunluğu kaldırır mı kaldırmaz mı hesaplanmıyor. Son dönemde belediye meclislerine gelen imar planı tadil miktarında büyük artış var. İnsanlar rant peşinde. Verilen yoğunluk artışlarıyla şehirlerde adeta cinayet işleniyor. “
Bir başka suçun da kendi bakanlıklarında işlendiğini söyleyen Özhaseki, “Bizim bakanlık ‘paralel belediye meclisi’ gibi çalışmış. İnsanlar ellerine almış parsellerini, ‘plan tadilatı istiyoruz’ diye gelmişler. Yoğunluk artıran onlarca plan yapılmış. Ben bu makama oturduğum günden itibaren ilan ettim, ‘burası belediye meclisi değil, yoğunluk artışıyla bana gelmeyin’ dedim. Kartal, Tuzla, Pendik, Bakırköy, Kadıköy, Beşiktaş Ihlamur Parkı’nın olduğu yer başta olmak üzere iptal ettim. Bakırköy Veliefendi’de mevcut yoğunluğa 800-1000 tane rezidans eklenecekti ki bu hem Bakırköy’e hem İstanbul’a ihanet olurdu. İstanbul’da şu anda 2 bin 500 tane rezidans türü 100 metrekarelik yapıyı bu şekilde yok ettim. O kadar yoğunluktan İstanbul’u kurtarmış oldum” diye konuştu.
Beşiktaş Belediyesi sınırları içinde Ihlamur Park ve çevresinde 12 bin metrekarelik alana 2.5 emsal verildiğini söyleyen Bakan Özhaseki, “Bu 40 bin metrekare inşaat alanı demek. İstanbul toplantısında Beşiktaş Belediye Başkanına ‘bize itiraz edin, iptal edeyim’ dedim. Eğer bu haliyle kalsa 15 katlı 8-10 bina yapılacaktı. Nitekim itiraz ettiler, ben de iptal ettim. Ben bu makama oturduğum günden itibaren ilan ettim, ‘burası belediye meclisi değil, yoğunluk artışıyla bana gelmeyin’ dedim. Hakkımda yayınlara başladılar, hiçbiri umurumda değil. Herkes mevcut imar planlarına uyacak. Ben İstanbul’a hizmet ettim. Kimse mevcut plan değişikliği için bana gelmesin. Ancak mağdur olanlar, zulme uğrayanlar bana gelsin” diye konuştu.
“ÇED’de (Çevresel Etki Değerlendirme) milletin canına okumuşlar” diye konuşan Özhaseki, “ÇED kuralları deyip, zulme dönüştürmüşler. Dünyanın her yerinde çevre korunarak yatırıma izin verilir. Biz put haline getirmişiz çevreyi. Bu taşkınlık da yatırımları engellemiş. Çevre yatırım dengesi lazım. Deniz kenarlarında 100 metre plan yapma yetkisi bize, Tabiat Varlıklarına ait. Elbette otel, deniz kenarına yapılacak. Tatile giden nereyi tercih ediyor, deniz kenarındaki oteli. Ama adamın burnundan getirirseniz kimse yatırım yapmaz. Arkadaşların kayalık yerlere de izin vermedikleri olmuş. Şimdi önünü açacaklarım var, dosyalarına epeyce baktım. İmzalayacağım. Halkın gitmediği, dağların arasından ulaşılabilen yerler var. Gidip yerlerine bakıyorum, helikopterle havadan bakıyorum. Önünün biraz açılması lazım. Ruhsatlarını vereceğim, gidip yapsınlar. Bazen de enerji santralı, kömürden nükleer santral deniz kenarına muhtaç. İstediğiniz kadar kızın ama elektrik üretmek zorundasınız. Bin, bin 300 mw santral projeleri var; köylü teyzeleri dizip bağırtıyorlar. O teyzeler masum ama arkasında başka planlar var. Kömür santrallarının önü açılmalı, ÇED’de sıkıntıları giderip rahatlatmak lazım. İşadamları en çok ÇED sürecinin uzunluğundan şikayetçi. Önlem alıyoruz. 15 gün içinde yanıt gelmez ise ‘olumlu’ sayılacak. Bunun için yönetmelik ve tüzük değişikliği yeterli. Kapıda süründürmeyeceğiz yatırımcıyı” dedi.
BAKAN Özhaseki, 1 ay içinde Başbakan Binali Yıldırım’ı götürüp Diyarbakır Sur’da temel atabileceklerini de belirterek şunları söyledi: “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin de onayladığı koruma amaçlı imar planına harfiyen uymak için uğraşıyorum. UNESCO’nun da dahil olduğu bir taraf var. Yanlış yapmak istemiyoruz. Sur’un binlerce yıllık tarihi var. 1200 civarında tescilli eser, sivil mimari örnekleri var. Diyarbakır evleri gibi. Tescilli olanların dışındaki kırık dökük, hasar gören binalar temizleniyor. Tarihi eserler restore ediliyor. Vakıflar, Kurşunlu Camii ve Ermeni Kilisesi ile 11 eserin restorasyonuna başladı. Biz 30-40 konağın ihalesine çıkıyoruz. Örnek Diyarbakır evleri yapıyoruz. Sur, geleneksel yaşamın sürdürüleceği bir yer haline gelecek. Valilik yakında Gazi ve Melikahmet Caddelerinde sağlıklaştırma ihalesi yapacak. İki caddedeki dükkanların dış cephesi taş ve ahşap kullanılarak giydirilecek. Hz. Süleyman Camii çevresinde sahabe, peygamber kabirleri var. İdare binaları var. Bunların çevresinde yüzlerce ev istimlak edilip, burası yeşil alan, ziyaret alanı olacak. Keşke bu süreçte Diyarbakır Belediyesi de bize yardım etse, nimet kapıya gelmiş. Belediyenin de onayladığı planı uyguluyoruz. “
“Ama belediyelerin eğitimi, kanunlarının yapılması, denetlenmesi bize geçiyor. Belediyeler mali yönden Sayıştay; idari işlemleri açısından İçişleri Bakanlığı tarafından denetleniyor. Ama imar açısından denetleyen yok. Ancak bir şikayet olursa denetlenebiliyor. Hızla gelişen şehirciliği disiplin altına almaz, doğru kurallarla doğru yönlendirmezsek ‘şehir cinayetleri’ sürecek. Bunun için Mahalli İdareler bünyesinde 150 kontrolör, denetim esaslı yetiştirilip belediyelerde imar hareketliliğini denetleyecekler. Bundan sonra bakanlık olarak imar planı yapmayacağız ama yapılan planın hukuka uygun olup olmadığını denetleyeceğiz. Kentsel dönüşümü yerinde yapmak için basit bir formül işliyor; ver müteahhide iki misli yoğunlukla, dönüşsün. Her yerde inşaat yoğunluğu iki misline çıkıyor. O bölgenin altyapısı, trafiği iki kat yoğunluğu kaldırır mı kaldırmaz mı hesaplanmıyor. Son dönemde belediye meclislerine gelen imar planı tadil miktarında büyük artış var. İnsanlar rant peşinde. Verilen yoğunluk artışlarıyla şehirlerde adeta cinayet işleniyor. “
Bir başka suçun da kendi bakanlıklarında işlendiğini söyleyen Özhaseki, “Bizim bakanlık ‘paralel belediye meclisi’ gibi çalışmış. İnsanlar ellerine almış parsellerini, ‘plan tadilatı istiyoruz’ diye gelmişler. Yoğunluk artıran onlarca plan yapılmış. Ben bu makama oturduğum günden itibaren ilan ettim, ‘burası belediye meclisi değil, yoğunluk artışıyla bana gelmeyin’ dedim. Kartal, Tuzla, Pendik, Bakırköy, Kadıköy, Beşiktaş Ihlamur Parkı’nın olduğu yer başta olmak üzere iptal ettim. Bakırköy Veliefendi’de mevcut yoğunluğa 800-1000 tane rezidans eklenecekti ki bu hem Bakırköy’e hem İstanbul’a ihanet olurdu. İstanbul’da şu anda 2 bin 500 tane rezidans türü 100 metrekarelik yapıyı bu şekilde yok ettim. O kadar yoğunluktan İstanbul’u kurtarmış oldum” diye konuştu.
Beşiktaş Belediyesi sınırları içinde Ihlamur Park ve çevresinde 12 bin metrekarelik alana 2.5 emsal verildiğini söyleyen Bakan Özhaseki, “Bu 40 bin metrekare inşaat alanı demek. İstanbul toplantısında Beşiktaş Belediye Başkanına ‘bize itiraz edin, iptal edeyim’ dedim. Eğer bu haliyle kalsa 15 katlı 8-10 bina yapılacaktı. Nitekim itiraz ettiler, ben de iptal ettim. Ben bu makama oturduğum günden itibaren ilan ettim, ‘burası belediye meclisi değil, yoğunluk artışıyla bana gelmeyin’ dedim. Hakkımda yayınlara başladılar, hiçbiri umurumda değil. Herkes mevcut imar planlarına uyacak. Ben İstanbul’a hizmet ettim. Kimse mevcut plan değişikliği için bana gelmesin. Ancak mağdur olanlar, zulme uğrayanlar bana gelsin” diye konuştu.
“ÇED’de (Çevresel Etki Değerlendirme) milletin canına okumuşlar” diye konuşan Özhaseki, “ÇED kuralları deyip, zulme dönüştürmüşler. Dünyanın her yerinde çevre korunarak yatırıma izin verilir. Biz put haline getirmişiz çevreyi. Bu taşkınlık da yatırımları engellemiş. Çevre yatırım dengesi lazım. Deniz kenarlarında 100 metre plan yapma yetkisi bize, Tabiat Varlıklarına ait. Elbette otel, deniz kenarına yapılacak. Tatile giden nereyi tercih ediyor, deniz kenarındaki oteli. Ama adamın burnundan getirirseniz kimse yatırım yapmaz. Arkadaşların kayalık yerlere de izin vermedikleri olmuş. Şimdi önünü açacaklarım var, dosyalarına epeyce baktım. İmzalayacağım. Halkın gitmediği, dağların arasından ulaşılabilen yerler var. Gidip yerlerine bakıyorum, helikopterle havadan bakıyorum. Önünün biraz açılması lazım. Ruhsatlarını vereceğim, gidip yapsınlar. Bazen de enerji santralı, kömürden nükleer santral deniz kenarına muhtaç. İstediğiniz kadar kızın ama elektrik üretmek zorundasınız. Bin, bin 300 mw santral projeleri var; köylü teyzeleri dizip bağırtıyorlar. O teyzeler masum ama arkasında başka planlar var. Kömür santrallarının önü açılmalı, ÇED’de sıkıntıları giderip rahatlatmak lazım. İşadamları en çok ÇED sürecinin uzunluğundan şikayetçi. Önlem alıyoruz. 15 gün içinde yanıt gelmez ise ‘olumlu’ sayılacak. Bunun için yönetmelik ve tüzük değişikliği yeterli. Kapıda süründürmeyeceğiz yatırımcıyı” dedi.
BAKAN Özhaseki, 1 ay içinde Başbakan Binali Yıldırım’ı götürüp Diyarbakır Sur’da temel atabileceklerini de belirterek şunları söyledi: “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin de onayladığı koruma amaçlı imar planına harfiyen uymak için uğraşıyorum. UNESCO’nun da dahil olduğu bir taraf var. Yanlış yapmak istemiyoruz. Sur’un binlerce yıllık tarihi var. 1200 civarında tescilli eser, sivil mimari örnekleri var. Diyarbakır evleri gibi. Tescilli olanların dışındaki kırık dökük, hasar gören binalar temizleniyor. Tarihi eserler restore ediliyor. Vakıflar, Kurşunlu Camii ve Ermeni Kilisesi ile 11 eserin restorasyonuna başladı. Biz 30-40 konağın ihalesine çıkıyoruz. Örnek Diyarbakır evleri yapıyoruz. Sur, geleneksel yaşamın sürdürüleceği bir yer haline gelecek. Valilik yakında Gazi ve Melikahmet Caddelerinde sağlıklaştırma ihalesi yapacak. İki caddedeki dükkanların dış cephesi taş ve ahşap kullanılarak giydirilecek. Hz. Süleyman Camii çevresinde sahabe, peygamber kabirleri var. İdare binaları var. Bunların çevresinde yüzlerce ev istimlak edilip, burası yeşil alan, ziyaret alanı olacak. Keşke bu süreçte Diyarbakır Belediyesi de bize yardım etse, nimet kapıya gelmiş. Belediyenin de onayladığı planı uyguluyoruz. “