Bakan Bayraktar: Kıyılar halka açılacak!

çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, 'Kıyılarımızda 50-60 senedir imara ve yasaya aykırı yapılanma olduğunu görmek rahatsız ediyor. Kıyıları vatandaşımızın hizmetine açma noktasında çok ciddi bir çalışma içindeyiz' diye konuştu

Türkiye'nin hareketli siyasetinin önemli isimlerinden birisi Erdoğan Bayraktar. Bayraktar'ın Trabzon-Gürpınar Köyü'nde başlayan hikâyesi önce İstabul'a oradan da eğitim için gittiği çeşitli dünya ülkelerine uzanıyor. İspanya Kraliyet Ailesi tarafından alt gelir düzeyindeki kişilere yönelik konut çalışmaları sebebiyle 'Kraliyet Nişanı' alan Bayraktar'ın mottosu 'inanarak ve severek' çalışmak. Erdoğan Bayraktar ile memleketi Trabzon'da bakanlığın çalışmalarını, gündemi, ayrıca inşaatlarda sıvacılık yaptığı günlerden bakanlığa uzanan hikâyesini konuştuk.
 
Bir günlük programınızı takip ettiğimde hiç durmadan ardı ardına programlara katılmanıza tanık oldum. Tempo hep mi böyle yoğun?
Evet, genel olarak programımız bu yoğunlukta sürüyor. Biz çalışmalarımızı, projelerimizi sürdürürken aynı zamanda hem memleketimize, hem de tüm Türkiye'ye giderek insanlara sarılarak, yakınlaşarak, onların ihtiyaçlarını yakından görüp gidermeye çalışıyoruz. Bu da doğal olarak yoğun bir tempoyu beraberinde getiriyor. Biz siyaseti yaparken insanlarla gönül gönüle olmayı tercih ediyoruz. Bakanlık vazifesine başladığımızdan bu yana birçok şehre üç yüzün üzerinde seyahatimiz oldu. Trabzon'a bu seyahatimiz de Trabzon'un plakası aynı oldu, bu gelişimiz ile birlikte 61. ziyaretimiz oldu.
 
İNANARAK ÇALIŞMAK LAZIM
 
Yorucu olmuyor mu bu koşturma ve hızlı tempo?
Öncelikle bir işi severek, inanarak ve halkın refahı için yapmak lazım. Kişi yaptığı işi zorla yapıyorsa, olması gerekenden birkaç kat daha fazla efor sarf eder. Ancak severek yapılan işler, zor bile olsa yorucu olmaz. Bize rahatlık veren de budur. Biz elhamdülillah üç dönemdir iktidardayız ve tüm çalışmaları şeffaflık içerisinde sürdürüyoruz.
 
Bu şekilde çalışma ne sağladı?
 
Türkiye, Ak Parti iktidarında oturaklı, istikrarlı bir devlet halini aldı. Kalkınan, gelişen, istikrarı yakalayan ve muktedir olan bir devlet noktasına geldik. Muktedir olabilmenin sebebi de halktan birinin başbakan olması, iktidarda olması sebebiyledir. Parti olarak halkla bütünleşen bir yapımız olduğu için de ortaya başarılı bir icraat grafiği çıkıyor.
 
Bakanlık olarak hedefiniz, misyonunuz nedir?
 
Türkiye'nin geldiği konum ve dünyanın konjonktürü itibariyle biz, yaşanılır çevre ve marka kentler vizyonunu benimsedik. Bu misyon bağlamında da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kuruldu. Bu bakanlığın kurulması, kamuoyundakide mümkün olacaktır. Böylece cari açık düşecek, işsizlik azalacak ve gelişmemiz hızlanacaktır.
 
NE YAPARSAK ALLAH İÇİN, MİLLET İÇİN YAPACAĞIZ
 
Bu ateş çemberine karşı tedbiriniz nedir?
 
Gece-gündüz demeden daha çok çalışacağız, okuyacağız, bilgili olacağız. Yüreğimizde Allah sevgisi, korkusu olacak ve yaptığımız işi Allah için, millet için yapacağız. Ve Cenab-ı Allah da çalışmalarımızın bereketini verecek ve inşallah Türkiye'mizi kalkındıracağız. Eğer biz kendi samimiyetimizi bozmazsak, dirliğimizi, birliğimizi, kaynaşmamızı aksatmazsak, hiçbir problem olmadan yolumuza devam ederiz inşallah.
 
'Bizden mucit çıkmaz' dediğiniz yansıdı basına. Nedir meselenin aslı?
 
Mucit lafını hiç kullanmadım. Ben, 'Biz şu anda hiç icat yapamıyoruz. Konum itibariyle tarım ülkesiyiz ve Güney Kore'ye benzeyen bir ara teknik eleman ülkesiyiz. Bu durumu daha ileri bir noktaya taşımamız, kendi markalarımızı üretmemiz gerek. Teknolojiyi iyi okuyan, iyi okulları bitiren, lisan bilen ara teknik eleman yetiştirmeye ağırlık verirsek, çok daha iyi bir noktaya geliriz. Bu türde elemanlar yetiştirirsek çok daha kaliteli işler yapar ve ülkece kalkınırız' dedim.
 
BEN DE ARA TEKNİK ELEMANIM
 
Ara teknik eleman derken nasıl bir profili kastediyorsunuz?
 
Ara teknik eleman derken üniversite mezunu, iki lisan bilen, teknolojiye hâkim elemanlardan bahsediyorum. Ama bu sözler içinden çarpıtma yaparak o cümleyi haber yaptılar. Oysa ki, ben de ara teknik elemanım. Benim bakanlığım gider ama ara teknik elemanlığım kalır. Bundan da şeref duyarım. Eğer benim dediğim gibi ara teknik elemanlara ağırlık verirsek, işte asıl o zaman mucitler çıkar.
 
KIYILARI HALKA AÇACAĞIZ
 
Son günlerin güncel tartışma başlıklarından birisi de kıyı bölgelerdeki yapılaşma. Siz nasıl bakıyorsunuz bu duruma?
Kıyılarımızda 50-60 senedir ciddi şekilde imara ve yasaya aykırı şekilde bir yapılanma olduğunu görmek elbette rahatsız ediyor. Kıyı Kanunu, Çevre Bakanlığı olarak en çok bizi ilgilendirdiği için biz zaten bir buçuk yıldır çalışmaları sürdürüyorduk. Geldiğimiz nokta itibariyle kıyıları vatandaşımızın hizmetine açma noktasında çok ciddi bir çalışma içindeyiz. Kaçak, ruhsatsız, imara aykırı yapılarla mücadele edeceğiz.
 
q Bu çalışmalarda geldiğiniz aşama nedir?
 
Özellikle halk tarafından çok kullanılan, benimsenen yerlerde bu durum söz konusu. Hususiyetle, Çanakkale'den İskenderun Körfezi'nde kadar bu sorun var. Sorunlu olan bölgelerde çalışmalar yapıyoruz. Yakında çok daha ciddi neticelerini göreceğiz.
Baba ocağınızda misafiriniz olduk. Hayatınız ve kariyeriniz için başarı hikayesi desek mübalağa etmek olmaz. Bir de sizden dinlesek bu hikayeyi…
Ben Trabzon'un Of İlçesi Gürpınar Köyünde doğdum. İlkokulu burada bitirdim. Ortaokula kaydoluşum tesadüfen oldu ve mezun oluncaya dek sekiz okul değiştirdim. Liseye Trabzon'da başladım. Bir müddet Samsun'da okula devam ettim sonra İstanbul safhası açıldı ve liseyi orada bitirdim.
 
YEDİ SENE KAN TER İÇİNDE UYANDIM
 
Unutamadığınız bir anı var mı o günlerden?
 
Çok var öyle hatıralarım. Bir tanesini söyleyecek olursam; üniversiteyi bitirdiğimde yedi sene rüyamda hep bir yanlışlık sonucunda diploma aldığımızı ve diplomanın iptal edildiğini gördüm. Sabahları ter içinde uyanırdım. Bu bana çok etki etmiştir.
 
Çalışkan bir öğrenci miydiniz?
 
Notlarım düşüktü, okulu bitirirken zorlandım. Çünkü bir yandan okuyup bir yandan da çalışıyordum. Benim yapım aslında coğrafya okumaya çok meyyaldi. Coğrafya okusaydım, çok başarılı olacağımı düşünürüm. Çok iddialı bir coğrafyacı olurdum, buna inanıyorum.
Köy doğumlusunuz, o hayatı ne kadar bilirsiniz?
İstanbul'a taşındık ama Trabzon ile bağımız hiç kopmadı. Hala da bu bağ sürmektedir. Buradaki evimizi hiç kapatmadık. Mısır ektim, çapa yaptım, inek bekledim, çayır biçtim, odun kestim. Köy hayatını çok iyi bilirim.
 
İL BAŞKANIYKEN TANIŞTIK
 
Başbakan Erdoğan'la nasıl tanıştınız?
 
1970'lerde Tayyip Erdoğan adını Necip Fazıl Kısakürek'in şiirlerini okuyan, onun takdimlerin yapan, siyaseten de kahvelerde sandalyelerin üzerine çıkıp etkili konuşmalar yapan bir genç olarak duymuştum. Kendisi benden gençtir. 'İyi bir genç var, çok iyi birisi' diye duyuyordum. Şahsen tanışmamız ise 1991 yılının sonunda oldu. O zaman İl Başkanıydı. O gün bugündür tanışırız.
 
Türkiye'nin aktör ülke olmasını istemiyorlar
 
Gezi olayları sırasında üçüncü köprü, üçüncü havalimanı ve Kanal İstanbul projelerinin iptali yönünde talepler oldu. Bu talepleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu projelerin iptalinin istenmesi, çok acıtıcı, yürek yaralayıcı ve kanatıcıdır. Bu talepler, esas niyetin açığa çıkmasıdır. Birileri bu düşünceleri onlara üflüyor. Bunu da Türkiye'nin dünyada aktör ülke olmasını istemeyenler yapıyor. Mesela üçüncü havalimanın yapılması, Türkiye'nin Ortadoğu'nun aktör ülkesi olması anlamına geliyor.
 
Nasıl olacak bu?
 
Amerika'dan, Avrupa'dan gelen tüm yolcular İstanbul'a uğrayacak, Uzakdoğu ve Ortadoğu'ya öyle geçecekler. Üçüncü köprü yapıldığında Avrupa'dan gelen transit araçlar, yük ve yolcu Türkiye'ye çok daha hızlı yayılacak. Kanal'ın yapılmasından zaten rahatsızlık duyuluyor.
 
Neden duyuluyor rahatsızlık?
 
Çünkü bu proje gerçekleştiğinde Türkiye çok büyük bir mali kazanç sağlayacak ayrıca turizm de çok olumlu etkilenecek. Bütün bunlar da Türkiye'nin bir çok manada kalkınması anlamına geliyor. Ayrıca Mayıs ayında kredi notumuz yükseldi ve yine Mayıs ayında Türkiye'ye gelen yabancı yatırım tavan yaptı. IMF'ye olan borç kapandı. Bu kalkışma, duyulan rahatsızlığın Türkiye'deki yansımasıdır. Tüm bunlar, Türkiye'yi nasıl bir ateş çemberine sarmak istediklerinin bir göstergesidir.
 
İnşaatlarda sıvacılık yapıp gece okula gittim
 
Çalışma hayatına hangi yıllarda başladınız?
 
Gündüzleri çalışır, akşamları okula giderdim. İlkokulu bitirdikten sonra çalışmaya başladım. Trabzon sokaklarında balon sattım, kahvelerde katiplik yaptım, çay fabrikalarında çalıştım. İstanbul'da inşaatlarda sıvacılık yaptım; işportada çalıştım. Daha sonra kendi şirketimi kurdum ve orada çalıştım.
Aklınıza gelir miydi bir gün kabinede yer alacağınız?
Mümkün değildi öyle bir şey. Ben mühendislikte okurken bir yandan da işporta işini de sürdürüyordum. Bırakın bakan olmayı, ilk mezun olduğumuz günlerde belediye işlerimiz oluyordu, bir şefin müdürün masasına oturup sohbet ettiğimizde altı ay teselli oluyorduk. Ama Cenab-ı Allah nasip edince
oluyor. Her şey alınyazısı.
 
Anneniz nasıl birisiydi?
 
Kimseye eyvallah etmeyen savaşçı bir yapısı vardı. Anamın baba tarafı aslında çok zengindi. Babası yıllarca kaymakamlık yapmış birisiydi. Benim babam da üniversitede okurken 26 yaşında vefat etti. Anam bir şekilde çalışarak hep para buluyordu. Parasızlık çekmedik ama itilip kakıldık.
 
Yenişafak/Nil Gülsüm