Bağdat Caddesi'nde çiftlik olur mu? Olur... Nasıl mı? Dikey tarım dönemindeyiz

Çok yakın bir zaman içinde İstanbul'un merkezinde çiftlikler kurulursa şaşırmayacağız. Bağdat Caddesi'nde ünlü bir mağazanın hemen yakınında kurulmuş bir çiftlikte sebze, meyve üretilecek. Artık dikey tarım dönemindeyiz.

Dünya nüfsunun artışı ile birlikte tarımsal alanlara duyulan ihtiyaç ve gıdaya ulaşımdaki zorluklara karşı çözüm olarak kent merkezlerinde çiftlik kurulması öne çıktı. Kentlerin göbeğinde çiftlik uygulaması dünyada yaygınlaşıyor. 

Dünya gazetesinde Volkan Akı köşesine şehirlerdeki diket tarım faaliyetlerini detaylı olarak taşıdı. Dikkat çeken o yazıyı aşağıdaki satırlardan takip edebilirsiniz... Yazının tamamını okumak için ise sonda yer alan linkit tıklamanız yeterli...

Artan nüfus, gıda güvenliği ve erişilebilirliği, azalan ekilebilir araziler, mevsimsel sınırlı üretim ve yüksek su tüketimi gibi problemler alternatif tarım teknolojilerini zorunlu kılıyor. Bu teknolojiler arasında “Dikey Tarım” giderek ön plana çıkıyor.

Dikey Tarım teknolojisi sayesinde veri odaklı analizlerle bitki kalitesi ve lezzeti kontrol altında tutularak insan müdahalesi en aza indiriyor. Çimlendirmeden filizlendirmeye tüm aşamalar kapalı ortamda gerçekleşiyor. Su, ışık, nem, sıcaklık ve rüzgar faktörü üretimi en verimli, temiz ve sağlıklı kılacak şekilde kontrol ediliyor. Üretimde minimum fire ile hasat sağlanıyor. Dikey Tarım sirkülasyon sistemleri ile geleneksel tarım yöntemlerine göre yüzde 95 daha az su tüketiyor ve dünyanın en önemli problemlerinden biri olan su kaynaklarının fazla ve bilinçsiz tüketiminin önüne geçiyor.

Endüstri rakamlarında durum

Bugün dünyada 2025 yılında toplam sebze endüstrisinin büyüklüğünün 939 milyon dolar olması bekleniyor. Bunun içinde dikey tarımın büyüklüğünün de 13 milyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. 2019 itibariyle dikey tarım endüstrisinin büyüklüğünün ise 5 milyon dolar düzeyinde olduğu belirtiliyor.

Öykü nasıl başlıyor?

Aslında dikey tarım mantığı Uzakdoğu’da başlıyor hatta 1980’li yılların başlarında. Bu ülkelerde, arazi sıkıntısı, iklim sıkıntısı nedeniyle eldeki imkanları değerlendirmek için yola çıkılıyor. Uzakdoğu’da bu konuda öne çıkan Tayvan, Kore gibi ülkelerdi. Bu ülkelerde kapalı ortamlarda, katlı binalarda bu tür uygulamalar gerçekleşiyordu. Diğer önemli özelliği ise ‘topraksız kültürü’ yani diğer bir deyişle ‘hidroponik’ çalışmaları da burada doğuyor aslında…

Çıkış ve yaygınlıkta Uzakdoğu

Dikey Tarım hikayemize devam edersek aslında yine Uzakdoğu’ya dönmemiz gerekiyor. Çünkü aslında teknolojinin ilk orada geliştiğini ve yaygın şekilde orada kullanıldığını görüyoruz. Japonya’da Spread adlı şirket halen dünyanın bu konudaki en büyük şirketlerinden biri ve günde 30 bin marul yetiştirecek boyutlara gelmiş durumda. Bir marulun yetişme süresi dikey sistemlerde gramajına göre değişiyor ama dikey sistemlerde 28 gün ortalama gün verilebiliyor… Böyle bir teknolojiye ve kapasiteye ulaşmış durumdalar.

ABD’de popüler oluyor

Dikey Tarım konusunun ciddi şekilde yayılması, ABD’de şirketlerin bunu bir ticari girişim olarak 2 binli yılların başında ortaya koymasıyla oluyor ve bir anda popülerleşiyor. Bunun öncülerinden biri Aero Farms şirketi ve kendine ait ‘aeroponik’ sistemiyle ürün yetiştiriyor. İlginç bir hikaye yaratıyor ve eski bir gece kulübü binasında sebze üretiyor. İşte bu hikaye o günlerde manşetleri süslüyor ve konuya ilgi çekiyor.

Teknikler farklılaşıyor

Kullanılan esas sistem Nutrient Film Technique (NFT)- Besleyici Film Tekniği buna ‘hydroponic’ teknik diyebiliriz. Besleyici film tekniği, bitki büyümesi için gerekli olan tüm çözünmüş besinleri içeren çok yüzeysel su akışında kanalların olduğu bir yapıya sahip. Sistemde su geçirmez bir olukta bitkilerin çıplak köklerinden suyun dolaştırıldığı bir teknik. ‘Aeroponik’ sistemde ise tamamıyla kökler suya değmiyor ve bunu bir su püskürtmesiyle yapıyor. Sistemler aslında birbirine çok benzer ancak küçük teknik farklılıkları var.

“Dikey Tarım şehirlerin parçası olacak”

Topraksız Tarım Danışmanı Dr. Murat Çiçekli, 10 yıl içinde dikey tarımın şehirlerin bir parçası olacağını söylerken, şunları vurguluyor: Önümüzdeki 10 yıl içerisinde büyük şehirlerin ortasında eski ve kullanılmayan binaların bile değerlendirildiği, çatısında gerekli olan enerjiyi sağlamak üzere güneş enerjisi, rüzgar enerjisi olan, çok katlı ve her katında farklı ürün üretilen ve en alt katta bulunan süpermarkette bu ürünleri satan bir çok dikey tarım sistemlerini ve işletmelerini göreceğiz. Çünkü insanlar sağlıklı ve besin değeri yüksek gıdaları tüketmek, bu gıdalara kolay ulaşabilmek ve bu gıdaların tohumdan çatala kadar nasıl üretildiğini bilmek istiyorlar.”

https://www.dunya.com/ekonomi/sehir-ciftlikleri-geliyor-haberi-609975