Altını olanlar dikkat! Cumhuriyet altını 426 TL...
2008 krizinin ardından dolara olan güven kaybolunca para altına kaçmıştı. Şimdi ABD’nin faiz artırım sürecine girmesiyle güçlenecek olan dolar nedeniyle para altından çıkıp ABD tahvillerine gidiyor. 1000 doların altı artık mümkün.
Altın ile doların fiyatlarının ters orantılı olduğu bir kez daha doğrulanıyor. 1920’deki büyük buhranın ardından Vietnam Savaş’ıyla birlikte Bretton Woods anlaşmasının bitmesi ile dibe vuran altın fiyatları 2008 ekonomik kriziyle indiği 705 dolara doğru yolculuğuna devam ediyor. 2008 krizinin ardından ABD’nin doların değerini zayıflatmasıyla başlayan süreçte tırmandığı 1.900 dolar seviyesinden hızla geri geliyor. Dün yüzde 2.3 kan kaybı ile son 5 yılın en düşük düzeyine inerek 1.080 dolara kadar gerileyen altının bin doların altına inmesine ise artık kesin gözüyle bakılıyor. Altındaki hızlı çöküşün nedeni ise 2008 krizinde düştüğü 705 dolardan bin 900’ün üzerine zıplamasının nedenlerinin ortadan kalkması başta olmak üzere birkaç etmene bağlı.
Bu nedenlerin başında ABD Merkez Bankası FED’in 2008’de parasal genişlemeye gitmesi ile değeri azalan dolar için tam tersi bir sürecin başlamış olması geliyor. Hatırlanacağı gibi FED’in bilançosunu 3 trilyon dolar genişletmesi sürecinde başta altın ve gümüş olmak üzere tüm emtia fiyatları uçmuştu. Özellikle ABD’de yıllık TÜFE enflasyonunun çekirdek bazda yüzde 1.8’e yükselmesi, işsizlik oranı ve konut istatistikleri Lehman sonrası dönemin en olumlu seviyelerine ulaştı ve FED üyelerinin büyük bir kısmının 2015’te faiz artırımlarına başlamayı yüksek perdeden seslendirmeye başlaması paranın altından çıkıp ABD tahvillerine kaymasına neden oldu. Altın fiyatı yükselmeden para kazanılmayan bir yatırım aracı olduğu için para hızla faiz artışı olması beklenen ve böylece para kazınabilecek ABD tahvillerinin yolunu tutuyor.
Altın fiyatını yükselten bir başka etken de dünyada tarih olmak üzere. O da İran ile Batı dünyası arasındaki gerilimin yerini hızla barışa bırakması. Bu gelişme altının güvenli liman olarak tutulması anlayışına ağır darbe indirdi. İran’ın Batı ile anlaşması başka bir etki daha yarattı. ABD dolarına karşı bir hedge aracı olması mümkün olan petrol, İran’ın 2016’dan sonra petrolünü kademeli olarak satacak olması nedeniyle artık bir hedge aracı olmaktan çıkıyor. Fiyatı ucuzlayacak olan petrol ile birlikte tüm emtiaların da fiyatının düşmesi beklentisi artıyor.
Dünya ekonomisini uzun süre meşgul eden Yunanistan’ın Avrupa Birliği ile anlaşmış olması ise dünyada bu ülke kaynaklı sistematik risklerin yani domino etkisinin ortadan kalkmasına neden oldu. Yunanistan’ın Euro bölgesinden ayrılacak olması her ne kadar Euro’yu zayıflatsa da krizin diğer ülkelere sıçramasının dünya ekonomisinde bozulma yaratması bekleniyordu.
Dün son olarak Çin’in altı yıldan bu yana ilk defa açıkladığı altın rezervlerinin beklentilerin altında kalması da altın fiyatlarında sert bir düşüş yaşanmasına yol açtı. Çin Merkez Bankası (PBOC), 1,658 ton altın rezervine sahip ve bu da yıllık 100 ton altın alımı yapıldığına işaret ediyor. Piyasa aktörleri ise rezervlerin daha fazla olacağını öngörmüştü.
Herşey dolara bağlı
Türkiye’de altının gram fiyatı 101 liradan 95 liraya geriledi. Ancak doların dün Urfa’da meydana gelen patlama sonucu yükselmesi sonucu yeteri kadar değer kaybı yaşamadı. Çünkü Türkiye’de dolar ile fiyatlanan altın, dolar arttığı zaman yükseliyor. Böylece eğer dolar değer kazanmaz veya düşerse altının fiyatının Türk Lirası bazında da önemli düşüşler göstermesi bekleniyor. Eğer altın 2008’de çıkışa başladığı uluslararası piyasalardaki ons fiyatı olan 705 dolara geri dönerse Türkiye’de de yüzde 35 düşerek gram fiyatı 62 aya kadar inebilir. Son 1 ayda yüzde 13 düşerek 743 liradan 646 liraya inen Cumhuriyet altını da aynı mantık ile 426 liraya gerileyebilir. Tabii ki dolar kurunun değişmemesi şartıyla.
Her ne kadar analistler altının çıkışa başladığı noktadaki koşulların artık tamemen tersine döndüğünü belirterek çıkış rakamına geri dönme ihtimalini dile getiriyor olsa da fiyatın düşüşüne engel olacak etkenler de var. Bunlardan ilki altının çıkarma maliyeti. Uzmanlar dünyada ortalama altın çıkarma maliyetinin 800-850 dolar arasında olduğunu belirtiyor.
Geçen hafta sanki koalisyon hükümetini kurduk, kuruyorduk. Yunanistan sorunu çözülüyor gibiydi. Çin Borsası’nın toparlanması buna eklenince küresel piyasalarda risk alma iştahı arttı. Türkiye piyasaları ise daha pozitif bir performans gösterdi. Zaten bu nedenledir ki, dolar 2.62 ile son iki ayın en düşük düzeyine indi.
Bu haftaya geçen haftanın tam tersi bir eğilimle başladık. Dolar bir günde yüzde 1.5 arttı ve 2.70’e dayandı. Borsa yüzde 1.78 düştü. Bundan da iki neden önemliydi.
*Biri hafta sonunda Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti teşkilatına “seçime hazır olun” dediğinin basına yansımasıydı. Koalisyonu kurma yerine yeni bir seçimin telaffuz edilmesi mideleri bulandırmaya yetti.
*Daha belirleyici olanı ise Urfa Suruç’taki terör saldırısında 30 kişinin hayatını kaybetmesi ve 100’e yakın kişinin de yaralanmasıydı. Seçim ve terör ayrı ayrı zaten yeterince negatifken, çakışmasının etkisi elbette daha yıkıcı oluyor.
Bu iki etkinin önümüzdeki günlerde nereye doğru evrileceği Türkiye için olduğu kadar, finansal piyasalar için de kritik önemini koruyacak.
ALTINI FAİZ TERBİYE EDER: Bu arada Türkiye’de tasarruf sahiplerini yakından ilgilendiren altın fiyatlarında dün dramatik gelişmelerden biri yaşandı. Altın dünyada gün içinde yüzde 4.58’e varan bir düşüş yaşadı.Altının onsu 17 Temmuz Cuma gününü 1.131.9 dolardan kapatırken aslında daha aşağı sarkabileceğinin de işaretini vermişti. Çünkü aynı gün içinde 2010 yılı sonrasının en düşük düzeyi olan 1.120 dolara kadar inmişti. Altın fiyatları gün içindeki 1120- 1154 dolarla geniş bir bantta oynaklık göstermişti.
* Dün altının düşüşünü tetikleyen gelişme ise Çin Merkez Bankası’nın altın rezervini açıklaması oldu.6 yıldır açıklanmayan bu rakam 1.658 tondu ve sadece 100 ton artış göstermişti. Beklentileri karşılamayan bu artış, altında hemen yüklü satışları başlattı ve bir günde altın yüzde 5’e yakın değer yetirdi.
* Altının son kaybıyla birlikte 6 Eylül 2001’den bu yana kaydettiği düşüş yüzde 43.9’a vardı. O tarihte 1.923.7 doları gören altın yaklaşık 4 yıldır uzun vadeli düşüş eğilimi içinde bulunuyor. Son günlerdeki kaybında ise FED’in faiz artırım olasılığının yeniden yükselmesi etkili olmuştu.
* Ancak dünkü sert ve ani kayıp, aslında altını uzun vadeli yukarı yönlü taşıyan beklentinin yara almasıydı. Beklenti ise şuydu: “Çin 2020’li yıllarda dünyanın en büyük ekonomisi olacak ve buna paralel de parasını rezerv para haline getirmesi gerekecek. Bunun için de Çin Merkez Bankası’nın altın rezervlerini muazzam şekilde güçlendirmesi gerekecek. Çin’in bu piyasaya güçlü bir şekilde alıcı olarak girmesi zaten başlı başına altın fiyatlarını tırmandıracak ve hayallerin ötesine taşıyacak bir gelişmedir.”
*İşte dünkü açıklamayla görüldü ki, Çin spekülasyonu doğrulayacak şekilde herhangi bir adım atmamıştı. Açıklanan altın rezervi düzeyi, umudunu Çin’e, Çin’in parasını dünya parası haline getirmek için atacağı adımlara, bunun da en önemli şartı olan altın rezervlerini güçlendirmesine bağlayanlar için, tam bir yıkım ve hayal kırıklığıydı. Altın fiyatlarını yere seren buydu.
* Aslında Çin ekonomisinin son dönemdeki seyri de bu konuda umut vermiyor. Çünkü Çin’de büyüme düşerken önemli atıl kapasiteler oluşuyor ve sermaye çıkışları hızlanıyor. Bu durumda bırakın yuanı dünya parası haline getirmek, krize girmemek başarı sayılır hale geldi. Merkez Bankası rezerv açıklaması bunun üzerine gelince olanlar oldu.
* Altın fiyatlarının yüksek düzeylerde tutunmasında Çin faktörü çok önemli bir gelişmeydi. Bu umut kaybedilirse, fiyatlar daha düşebilir. Özellikle doların yükselmesi ve dolar faizinin artacak olması, altın fiyatlarını dengeleyecek.
* Eğer küresel bazda parasal genişleme bir enflasyona yol açarsa bu durum altın fiyatlarının yükselmesi için uygun ortam oluşturur. Ancak unutmayalım ki, enflasyonun da çaresi yine faizi artırmaktır. Eninde sonunda altın fiyatları yükselen faizlerle yerli yerine oturacak gibi görünüyor.
RAHİM AK/HT GAZETE
Bu nedenlerin başında ABD Merkez Bankası FED’in 2008’de parasal genişlemeye gitmesi ile değeri azalan dolar için tam tersi bir sürecin başlamış olması geliyor. Hatırlanacağı gibi FED’in bilançosunu 3 trilyon dolar genişletmesi sürecinde başta altın ve gümüş olmak üzere tüm emtia fiyatları uçmuştu. Özellikle ABD’de yıllık TÜFE enflasyonunun çekirdek bazda yüzde 1.8’e yükselmesi, işsizlik oranı ve konut istatistikleri Lehman sonrası dönemin en olumlu seviyelerine ulaştı ve FED üyelerinin büyük bir kısmının 2015’te faiz artırımlarına başlamayı yüksek perdeden seslendirmeye başlaması paranın altından çıkıp ABD tahvillerine kaymasına neden oldu. Altın fiyatı yükselmeden para kazanılmayan bir yatırım aracı olduğu için para hızla faiz artışı olması beklenen ve böylece para kazınabilecek ABD tahvillerinin yolunu tutuyor.
Altın fiyatını yükselten bir başka etken de dünyada tarih olmak üzere. O da İran ile Batı dünyası arasındaki gerilimin yerini hızla barışa bırakması. Bu gelişme altının güvenli liman olarak tutulması anlayışına ağır darbe indirdi. İran’ın Batı ile anlaşması başka bir etki daha yarattı. ABD dolarına karşı bir hedge aracı olması mümkün olan petrol, İran’ın 2016’dan sonra petrolünü kademeli olarak satacak olması nedeniyle artık bir hedge aracı olmaktan çıkıyor. Fiyatı ucuzlayacak olan petrol ile birlikte tüm emtiaların da fiyatının düşmesi beklentisi artıyor.
Dünya ekonomisini uzun süre meşgul eden Yunanistan’ın Avrupa Birliği ile anlaşmış olması ise dünyada bu ülke kaynaklı sistematik risklerin yani domino etkisinin ortadan kalkmasına neden oldu. Yunanistan’ın Euro bölgesinden ayrılacak olması her ne kadar Euro’yu zayıflatsa da krizin diğer ülkelere sıçramasının dünya ekonomisinde bozulma yaratması bekleniyordu.
Dün son olarak Çin’in altı yıldan bu yana ilk defa açıkladığı altın rezervlerinin beklentilerin altında kalması da altın fiyatlarında sert bir düşüş yaşanmasına yol açtı. Çin Merkez Bankası (PBOC), 1,658 ton altın rezervine sahip ve bu da yıllık 100 ton altın alımı yapıldığına işaret ediyor. Piyasa aktörleri ise rezervlerin daha fazla olacağını öngörmüştü.
Herşey dolara bağlı
Türkiye’de altının gram fiyatı 101 liradan 95 liraya geriledi. Ancak doların dün Urfa’da meydana gelen patlama sonucu yükselmesi sonucu yeteri kadar değer kaybı yaşamadı. Çünkü Türkiye’de dolar ile fiyatlanan altın, dolar arttığı zaman yükseliyor. Böylece eğer dolar değer kazanmaz veya düşerse altının fiyatının Türk Lirası bazında da önemli düşüşler göstermesi bekleniyor. Eğer altın 2008’de çıkışa başladığı uluslararası piyasalardaki ons fiyatı olan 705 dolara geri dönerse Türkiye’de de yüzde 35 düşerek gram fiyatı 62 aya kadar inebilir. Son 1 ayda yüzde 13 düşerek 743 liradan 646 liraya inen Cumhuriyet altını da aynı mantık ile 426 liraya gerileyebilir. Tabii ki dolar kurunun değişmemesi şartıyla.
Her ne kadar analistler altının çıkışa başladığı noktadaki koşulların artık tamemen tersine döndüğünü belirterek çıkış rakamına geri dönme ihtimalini dile getiriyor olsa da fiyatın düşüşüne engel olacak etkenler de var. Bunlardan ilki altının çıkarma maliyeti. Uzmanlar dünyada ortalama altın çıkarma maliyetinin 800-850 dolar arasında olduğunu belirtiyor.
Geçen hafta sanki koalisyon hükümetini kurduk, kuruyorduk. Yunanistan sorunu çözülüyor gibiydi. Çin Borsası’nın toparlanması buna eklenince küresel piyasalarda risk alma iştahı arttı. Türkiye piyasaları ise daha pozitif bir performans gösterdi. Zaten bu nedenledir ki, dolar 2.62 ile son iki ayın en düşük düzeyine indi.
Bu haftaya geçen haftanın tam tersi bir eğilimle başladık. Dolar bir günde yüzde 1.5 arttı ve 2.70’e dayandı. Borsa yüzde 1.78 düştü. Bundan da iki neden önemliydi.
*Biri hafta sonunda Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti teşkilatına “seçime hazır olun” dediğinin basına yansımasıydı. Koalisyonu kurma yerine yeni bir seçimin telaffuz edilmesi mideleri bulandırmaya yetti.
*Daha belirleyici olanı ise Urfa Suruç’taki terör saldırısında 30 kişinin hayatını kaybetmesi ve 100’e yakın kişinin de yaralanmasıydı. Seçim ve terör ayrı ayrı zaten yeterince negatifken, çakışmasının etkisi elbette daha yıkıcı oluyor.
Bu iki etkinin önümüzdeki günlerde nereye doğru evrileceği Türkiye için olduğu kadar, finansal piyasalar için de kritik önemini koruyacak.
ALTINI FAİZ TERBİYE EDER: Bu arada Türkiye’de tasarruf sahiplerini yakından ilgilendiren altın fiyatlarında dün dramatik gelişmelerden biri yaşandı. Altın dünyada gün içinde yüzde 4.58’e varan bir düşüş yaşadı.Altının onsu 17 Temmuz Cuma gününü 1.131.9 dolardan kapatırken aslında daha aşağı sarkabileceğinin de işaretini vermişti. Çünkü aynı gün içinde 2010 yılı sonrasının en düşük düzeyi olan 1.120 dolara kadar inmişti. Altın fiyatları gün içindeki 1120- 1154 dolarla geniş bir bantta oynaklık göstermişti.
* Dün altının düşüşünü tetikleyen gelişme ise Çin Merkez Bankası’nın altın rezervini açıklaması oldu.6 yıldır açıklanmayan bu rakam 1.658 tondu ve sadece 100 ton artış göstermişti. Beklentileri karşılamayan bu artış, altında hemen yüklü satışları başlattı ve bir günde altın yüzde 5’e yakın değer yetirdi.
* Altının son kaybıyla birlikte 6 Eylül 2001’den bu yana kaydettiği düşüş yüzde 43.9’a vardı. O tarihte 1.923.7 doları gören altın yaklaşık 4 yıldır uzun vadeli düşüş eğilimi içinde bulunuyor. Son günlerdeki kaybında ise FED’in faiz artırım olasılığının yeniden yükselmesi etkili olmuştu.
* Ancak dünkü sert ve ani kayıp, aslında altını uzun vadeli yukarı yönlü taşıyan beklentinin yara almasıydı. Beklenti ise şuydu: “Çin 2020’li yıllarda dünyanın en büyük ekonomisi olacak ve buna paralel de parasını rezerv para haline getirmesi gerekecek. Bunun için de Çin Merkez Bankası’nın altın rezervlerini muazzam şekilde güçlendirmesi gerekecek. Çin’in bu piyasaya güçlü bir şekilde alıcı olarak girmesi zaten başlı başına altın fiyatlarını tırmandıracak ve hayallerin ötesine taşıyacak bir gelişmedir.”
*İşte dünkü açıklamayla görüldü ki, Çin spekülasyonu doğrulayacak şekilde herhangi bir adım atmamıştı. Açıklanan altın rezervi düzeyi, umudunu Çin’e, Çin’in parasını dünya parası haline getirmek için atacağı adımlara, bunun da en önemli şartı olan altın rezervlerini güçlendirmesine bağlayanlar için, tam bir yıkım ve hayal kırıklığıydı. Altın fiyatlarını yere seren buydu.
* Aslında Çin ekonomisinin son dönemdeki seyri de bu konuda umut vermiyor. Çünkü Çin’de büyüme düşerken önemli atıl kapasiteler oluşuyor ve sermaye çıkışları hızlanıyor. Bu durumda bırakın yuanı dünya parası haline getirmek, krize girmemek başarı sayılır hale geldi. Merkez Bankası rezerv açıklaması bunun üzerine gelince olanlar oldu.
* Altın fiyatlarının yüksek düzeylerde tutunmasında Çin faktörü çok önemli bir gelişmeydi. Bu umut kaybedilirse, fiyatlar daha düşebilir. Özellikle doların yükselmesi ve dolar faizinin artacak olması, altın fiyatlarını dengeleyecek.
* Eğer küresel bazda parasal genişleme bir enflasyona yol açarsa bu durum altın fiyatlarının yükselmesi için uygun ortam oluşturur. Ancak unutmayalım ki, enflasyonun da çaresi yine faizi artırmaktır. Eninde sonunda altın fiyatları yükselen faizlerle yerli yerine oturacak gibi görünüyor.
RAHİM AK/HT GAZETE