Konut Haberleri
05 Haz 2014 12:02
Son Güncelleme: 10 Oca 2019 01:10
Aman dikkat! Konut kredisinden kaçan kaçana...
Faiz oranlarındaki artış kredi kullanımını yüzde 28'den yüzde 20'nin altına indirdi.Konut satışlarında ise konut kredisi kullanılarak yapılan alımlar yüzde 33 azaldı.
Bugünlerin en güncel konusu Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ve faiz
oranları. Bankalar kredi faiz oranlarını düşürmekte geç kalmakla ve
az düşürmekle suçlanıyor. Başbakan reel sektörün yüksek faizlerden
zarar gördüğünü savunuyor.
Kredi faiz oranlarına bakınca, Ocak sonunda Merkez Bankası'nın faiz artırım öncesi ve sonrasında ciddi farklar oluştuğu görülüyor. 24 Ocak itibariyle tüketici kredilerinin faiz oranları ortalama yüzde 13.70'den yüzde 16.05'e kadar yükseldi.
Kredili mevduat hesabı hariç ticari kredi faizlerinin oranı yüzde 11.07'den yüzde 14.66'ya, konut kredisi faiz oranları yüzde 11.64'ten 13.83'e çıktı.Faiz oranlarında 3.5 puana varan artışlar meydana geldi.
Faizlerdeki artışın kredi kullanımını yüzde 28'den yüzde 20'nin altına indirdiğini biliyoruz. Konut satışlarında ise konut kredisi kullanılarak yapılan alımlar yüzde 33 azaldı. Yani kredi faizlerinin yükselmesi caydırıcı ve pahalı geldi.
Kredi kullanımının ve dolayısıyla bazı mal ve hizmet tüketiminin sınırlanmasının, büyüme üzerinde kısıtlayıcı etkisı olacağı da açık. Bütün bunlar işin eleştirilen ve işin istenmeyen yönleri. Ancak madalyonun diğer yüzünde hanehalkı borçluluğunun artış hızı ve yüksek enflasyon var.
Bugün açıklanacak rakamlarla belki enflasyonu çift haneli rakamlara çıkmadan durduracağız. Artan kur etkisinin olumsuz etkisi bitmiş olacak. Sonrasında hem bu etkinin ortadan kalkması hem de baz etkisi nedeniyle düşüş başlayabilir ve çift haneli rakamlardan uzaklaşabiliriz.
Fakat yılsonu için beklenen enflasyon yüzde 8.2. Merkez Bankası'nın yılsonu tahmini de yüzde 7.6. Yani bizde sorun enflasyonun yüksekliğinde. Enflasyona paralel verilen brüt faiz de yabancı için çok cazip olurken, yerli için reel bir anlam ifade etmiyor.
Bu düzeylerde beklenen enflasyonu karşılık kredi faiz oranlarının düşürülmesi halinde talep hemen tetiklenebilir. Yıllık faiz yükü tek haneye inmiş konut kredileri sektörde talebi hemen sıçratabilir. Nitekim böyle olduğu içindir ki, inen ve tarihi en düşük düzeylerini gören faizler üzerinden kredi kullanımı geçmiş aylarda rekor kırdı.
Mevduatın krediye dönüşüm oranı yüzde 117'yi buldu. Hanehalkının borçluluk oranı hızla yükseldi. Hatta buna karşı önlem hükümetten geldi. Borçlanarak tüketim yapılmasın, lüks tüketim kısılsın veya ithalata dayalı tüketim olmasın diye kredi kartına sınırlama, faizlere farklılaştırma getirildi. Bitişikte hanehalkının 2003'ten bu yana finansal varlıkları yani finansal sistem içindeki servetleri ile fnansal yükümlülükleri yanı borçları yer alıyor.
2003 yılında hanehalhkının 156 milyar liralık servetine karşılık 8 milyar liralık borcu bulunuyordu. 2013 sonunda 730 milyar liralık varlığa karşılık 371 milyar liralık borçları oluştu. Borcun varlığa oranı yüzde 5'ten 54'e çıktı. 10 kat artış kaydetti. Bu çok kısa zamanda çok hızlı bir artışı ifade ediyor. Türkiye insanı tüketime aç, en ufak uygun ortamı buldu mu dur durak bilmiyor.
Alınan önlemlerin etkisiyle 2014 yılı ilk çeyrek sonunda borcun varlığa oranı 51'e geriledi. 3 puanlık bu gerileme 11 yıllık dönemde ilk kez gerçekleşiyor. Küresel krizde Türkiye ekonomisi yüzde 4.8 daralırken bile net bir azalma meydana gelmemişti.
Sadece artış kaydetmemiş, yüzde 29'da kalmıştı. Yüzde 50 borçluluk oranı yüksek değil. Ama 2013 sonuna kadarki aşırı hızlı büyüme devam ederse çok rahatlıkla 5 yıl sonra aşırı borçlu duruma gelebiliriz. İleriye yönelik güven duygusunun yerleştiği bir ortamda tüketici kredilerinde bir kaç puanlık gerileme tüketimi yeniden sıçratabilir. Beraberinde hanehalkı borçluluğunu da.
Kredi faiz oranlarına bakınca, Ocak sonunda Merkez Bankası'nın faiz artırım öncesi ve sonrasında ciddi farklar oluştuğu görülüyor. 24 Ocak itibariyle tüketici kredilerinin faiz oranları ortalama yüzde 13.70'den yüzde 16.05'e kadar yükseldi.
Kredili mevduat hesabı hariç ticari kredi faizlerinin oranı yüzde 11.07'den yüzde 14.66'ya, konut kredisi faiz oranları yüzde 11.64'ten 13.83'e çıktı.Faiz oranlarında 3.5 puana varan artışlar meydana geldi.
Faizlerdeki artışın kredi kullanımını yüzde 28'den yüzde 20'nin altına indirdiğini biliyoruz. Konut satışlarında ise konut kredisi kullanılarak yapılan alımlar yüzde 33 azaldı. Yani kredi faizlerinin yükselmesi caydırıcı ve pahalı geldi.
Kredi kullanımının ve dolayısıyla bazı mal ve hizmet tüketiminin sınırlanmasının, büyüme üzerinde kısıtlayıcı etkisı olacağı da açık. Bütün bunlar işin eleştirilen ve işin istenmeyen yönleri. Ancak madalyonun diğer yüzünde hanehalkı borçluluğunun artış hızı ve yüksek enflasyon var.
Bugün açıklanacak rakamlarla belki enflasyonu çift haneli rakamlara çıkmadan durduracağız. Artan kur etkisinin olumsuz etkisi bitmiş olacak. Sonrasında hem bu etkinin ortadan kalkması hem de baz etkisi nedeniyle düşüş başlayabilir ve çift haneli rakamlardan uzaklaşabiliriz.
Fakat yılsonu için beklenen enflasyon yüzde 8.2. Merkez Bankası'nın yılsonu tahmini de yüzde 7.6. Yani bizde sorun enflasyonun yüksekliğinde. Enflasyona paralel verilen brüt faiz de yabancı için çok cazip olurken, yerli için reel bir anlam ifade etmiyor.
Bu düzeylerde beklenen enflasyonu karşılık kredi faiz oranlarının düşürülmesi halinde talep hemen tetiklenebilir. Yıllık faiz yükü tek haneye inmiş konut kredileri sektörde talebi hemen sıçratabilir. Nitekim böyle olduğu içindir ki, inen ve tarihi en düşük düzeylerini gören faizler üzerinden kredi kullanımı geçmiş aylarda rekor kırdı.
Mevduatın krediye dönüşüm oranı yüzde 117'yi buldu. Hanehalkının borçluluk oranı hızla yükseldi. Hatta buna karşı önlem hükümetten geldi. Borçlanarak tüketim yapılmasın, lüks tüketim kısılsın veya ithalata dayalı tüketim olmasın diye kredi kartına sınırlama, faizlere farklılaştırma getirildi. Bitişikte hanehalkının 2003'ten bu yana finansal varlıkları yani finansal sistem içindeki servetleri ile fnansal yükümlülükleri yanı borçları yer alıyor.
2003 yılında hanehalhkının 156 milyar liralık servetine karşılık 8 milyar liralık borcu bulunuyordu. 2013 sonunda 730 milyar liralık varlığa karşılık 371 milyar liralık borçları oluştu. Borcun varlığa oranı yüzde 5'ten 54'e çıktı. 10 kat artış kaydetti. Bu çok kısa zamanda çok hızlı bir artışı ifade ediyor. Türkiye insanı tüketime aç, en ufak uygun ortamı buldu mu dur durak bilmiyor.
Alınan önlemlerin etkisiyle 2014 yılı ilk çeyrek sonunda borcun varlığa oranı 51'e geriledi. 3 puanlık bu gerileme 11 yıllık dönemde ilk kez gerçekleşiyor. Küresel krizde Türkiye ekonomisi yüzde 4.8 daralırken bile net bir azalma meydana gelmemişti.
Sadece artış kaydetmemiş, yüzde 29'da kalmıştı. Yüzde 50 borçluluk oranı yüksek değil. Ama 2013 sonuna kadarki aşırı hızlı büyüme devam ederse çok rahatlıkla 5 yıl sonra aşırı borçlu duruma gelebiliriz. İleriye yönelik güven duygusunun yerleştiği bir ortamda tüketici kredilerinde bir kaç puanlık gerileme tüketimi yeniden sıçratabilir. Beraberinde hanehalkı borçluluğunu da.