Ekonomi
25 Oca 2014 09:56
Son Güncelleme: 10 Oca 2019 00:49
Ali Babacan'dan flaş dolar yorumu!
"Geçici bir hareket olarak görmek lazım"
Babacan, Davos'ta CNBC-e ile NTV'nin ortak yayınında soruları
yanıtladı. Dövizdeki dün ve bugünkü hareketlenmelerde, uluslararası
piyasalardaki gelişmelerin oldukça etkili olduğunu görmek
gerektiğini belirten Babacan, dün sadece Türkiye'de değil, Rusya,
Latin Amerika ve pek çok ülkede benzer hareketlerin görüldüğünü
söyledi.
Türkiye'deki gelişmeleri değerlendirirken mutlaka uluslararası konjonktüre bakmak gerektiğinin altını çizen Babacan, geçen yılın ocak-şubat ayından itibaren 2013 ve 2014 yılının dikkatle izlenmesi gereken yıllar olduğunu belirttiklerini hatırlattı. Özellikle Amerikan Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerdeki merkez bankalarının likidite politikasında değişikliğe gidebileceklerini, bunun da gelişmekte olan ülkeler üzerinde etkilerinin olacağına dikkati çektiklerini ifade eden Babacan, o dönem Türkiye'nin yeni programlarını hazırlarken bu durumu dikkate aldıklarını belirtti.
Böyle bir konjonktürde piyasalarda bir miktar hareketlilik olmasının gayet doğal olduğuna işaret eden Babacan, bunun üzerine Türkiye'nin iç siyasi gelişmeleri eklendiğinde bu hareketliliğin biraz daha fazla hissedildiğini kaydetti.
Babacan, siyasi risk algısı yükseldiğinde bunun ekonomiye de etkisinin olduğunu vurguladı.
"Likiditenin artış hızının yavaşladığı bir döneme giriliyor"
Dünya ekonomisinin, likiditenin bol olduğu dönemden, likiditenin artış hızının yavaş yavaş azalacağı bir döneme girdiğini ifade eden Babacan, Fed'in bir miktar azaltsa da hala piyasaya likidite vermeye devam ettiğini hatırlattı. Fed'in yeni faiz politikasının Amerikan Hazinesinin kendi borçlanma faizlerini de artırdığına dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla bütün dünyada hareketlilik var, bizde de hareketlilik var. Ama içeride özellikle bizim siyasi riski azaltıcı hızlı adımlar atmamız gerekiyor. Bütün çalışmalarımız da o yönde. Bunun için yoğun bir çaba içerisindeyiz. Piyasalardaki bu hareketliliği geçici görmek lazım. Kalıcı, ekonominin genelinde bir tahribata yol açan bir hareketlilik değil, geçici bir hareket olarak görmekte büyük fayda var. Eski dönemden yeni döneme geçiyoruz, bir de Türkiye'deki gelişmeler de üzerine eklenince bir miktar heyecana yol açıyor açıkçası. Hem kamu finansmanı hem de bankaların bilançosu kur hareketleri karşısında önemli oranda korunaklı durumda. Halkımızın da bankalara borcuna baktığımızda o da hep Türk Lirası. Şirketlerimizin bir miktar döviz borcu var. Şirketlerimiz de ithalatta ilgili bir ödeme yapacaksa ya da döviz borcu varsa alacağı dövizi bir miktar erken almak ve kendini korumak eğilimine girebiliyor. Özellikle dünkü ve bugünkü hareketlerde uluslararası konjonktür, bizim iç meselelerimizden daha etkili. Bu geçici bir hareketlilik. Bunun er ya da geç düzeleceğini ve bir sükunete kavuşacağını da beklemek lazım."
Merkez Bankasının yaptığı ve yapacağı açıklamalara dikkat etmek gerektiğinin altını çizen Babacan, Merkez Bankası dışından gelecek her türlü açıklamaya da ihtiyatla bakmak gerektiğini belirtti.
"Uzun vadede Türkiye'ye güvenen pişman olmaz"
Uluslararası yatırımcıların bütün bu dönemde Türkiye'den net anlamda çıkış yapmadıklarını kaydeden Babacan, fiyatlarda düşüş olduğunu, değer kayıpları yaşandığını ama net anlamda Türkiye'den sermaye çıkışı olmadığını ifade etti. Uluslararası fonların Türkiye'nin uzun vadesine güvenmesi nedeniyle çıkışın olmadığını belirten Babacan, Hazine'nin dün yaptığı 2,5 milyar dolarlık eurobond ihalesine dünyanın her yerinden 4 katı talep geldiğini, bu sayede Türkiye'ye nasıl bir itimadın olduğunu herkesin görmüş olduğunu söyledi. Gelişen bir ülke için uzun vadede yerel para biriminin değerlenmesinin çok doğal bir sonuç olduğunu ifade eden Babacan, kısa vadede inişler çıkışlar olabileceğine işaret etti.
Babacan, "Kısa vadeli hareketlere bakıp sadece heyecanlanıp alışveriş yapmak kimseye fayda vermez. Böyle dönemlerde sükunet son derece önemlidir. Türkiye'nin uzun vadedeki başarısına, istikrarına güvenen mutlaka karlı çıkar, uzun vadede pişman olmaz" dedi.
Babacan, 11 yıldır prensip olarak kurun seviyesi hakkında yorum yapmadığını belirterek, bundan sonra da yapmayacağını ifade etti. Türkiye'nin dinamizminin, ekonomisinin temellerinin ortada olduğuna işaret eden Babacan, pek çok ülkenin kamu borç stoku ile bankacılık sisteminde ciddi sorunlar yaşadığını kaydetti. Avrupa'nın sıkıntıda olduğu bir dönemde Türkiye'nin gücünü ortaya koyduğunu anlatan Babacan, uzun vadede bakıldığında Türkiye'nin başarısının herkes tarafından teslim edildiğini söyledi.
Babacan, "Türkiye'nin gücüne güvenen mutlaka karlı çıkar, uzun vadede pişman olmaz. Türkiye bunları aşacaktır. Siyasi risk algısını azaltmak için yoğun bir şekilde çaba gösteriyoruz. Böyle dönemlerde sükunet son derece önemlidir" diye konuştu.
Kur artışının özel sektör borcuna etkisi
Özel sektörün dış borçlarına ilişkin bir soru üzerine Babacan, kamunun borcu ile özel sektörün borcunun ağırlığının aynı olmadığını kaydetti. Devletin borcunu ödeyip ödeyememesinin temel alındığını anlatan Babacan, Türkiye'nin bu açıdan bir sorunu olmadığını belirtti.
Özel sektör açısından bakıldığında KOBİ'ler ile ilgili ciddi bir kur riski olmadığının altını çizen Babacan, şöyle devam etti: "Büyük firmalarda kur riski ile alakalı iyi bir yönetim olması gerektiğini düşünüyoruz. Bazen bakıyoruz, şirket borçlu ama şirketin sahibinin dışarıda döviz varlığı var. Türkiye'deki bilançolarda bu görülmüyor ama borcun karşılığında mal varlığı var. Yoksa milyarlarca doları uluslararası bir finans kuruluşunun teminatsız Türk şirketine kullandırması zaten düşünülecek şeyler değil. Bunları 2006 ve 2009 yıllarında da yaşadık. Ama çok şükür Türk reel sektörü bunların hepsini aştı. Bu dönemde de bizim çok ciddi, kalıcı bir sorun olacağını düşünmüyoruz. Tabii ki bir miktar sıkıntı olabilir ama bunların hepsi telafi edilir."
Bankaların hareketli ortamlara alışık olduğunu dile getiren Babacan, küresel kriz başladığında gelişmiş ülkelerin bankalarının, ne yapacaklarını bilemediklerini, buna karşın reel sektörle ilişkilerin nasıl geliştirilmesi gerektiği konusunda oldukça tecrübeli olan Türk bankacılık ve reel sektörün aklıselim hareket ettikleri müddetçe süreci rahatlıkla yönetebileceklerini kaydetti.
Türkiye'deki gelişmeleri değerlendirirken mutlaka uluslararası konjonktüre bakmak gerektiğinin altını çizen Babacan, geçen yılın ocak-şubat ayından itibaren 2013 ve 2014 yılının dikkatle izlenmesi gereken yıllar olduğunu belirttiklerini hatırlattı. Özellikle Amerikan Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerdeki merkez bankalarının likidite politikasında değişikliğe gidebileceklerini, bunun da gelişmekte olan ülkeler üzerinde etkilerinin olacağına dikkati çektiklerini ifade eden Babacan, o dönem Türkiye'nin yeni programlarını hazırlarken bu durumu dikkate aldıklarını belirtti.
Böyle bir konjonktürde piyasalarda bir miktar hareketlilik olmasının gayet doğal olduğuna işaret eden Babacan, bunun üzerine Türkiye'nin iç siyasi gelişmeleri eklendiğinde bu hareketliliğin biraz daha fazla hissedildiğini kaydetti.
Babacan, siyasi risk algısı yükseldiğinde bunun ekonomiye de etkisinin olduğunu vurguladı.
"Likiditenin artış hızının yavaşladığı bir döneme giriliyor"
Dünya ekonomisinin, likiditenin bol olduğu dönemden, likiditenin artış hızının yavaş yavaş azalacağı bir döneme girdiğini ifade eden Babacan, Fed'in bir miktar azaltsa da hala piyasaya likidite vermeye devam ettiğini hatırlattı. Fed'in yeni faiz politikasının Amerikan Hazinesinin kendi borçlanma faizlerini de artırdığına dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla bütün dünyada hareketlilik var, bizde de hareketlilik var. Ama içeride özellikle bizim siyasi riski azaltıcı hızlı adımlar atmamız gerekiyor. Bütün çalışmalarımız da o yönde. Bunun için yoğun bir çaba içerisindeyiz. Piyasalardaki bu hareketliliği geçici görmek lazım. Kalıcı, ekonominin genelinde bir tahribata yol açan bir hareketlilik değil, geçici bir hareket olarak görmekte büyük fayda var. Eski dönemden yeni döneme geçiyoruz, bir de Türkiye'deki gelişmeler de üzerine eklenince bir miktar heyecana yol açıyor açıkçası. Hem kamu finansmanı hem de bankaların bilançosu kur hareketleri karşısında önemli oranda korunaklı durumda. Halkımızın da bankalara borcuna baktığımızda o da hep Türk Lirası. Şirketlerimizin bir miktar döviz borcu var. Şirketlerimiz de ithalatta ilgili bir ödeme yapacaksa ya da döviz borcu varsa alacağı dövizi bir miktar erken almak ve kendini korumak eğilimine girebiliyor. Özellikle dünkü ve bugünkü hareketlerde uluslararası konjonktür, bizim iç meselelerimizden daha etkili. Bu geçici bir hareketlilik. Bunun er ya da geç düzeleceğini ve bir sükunete kavuşacağını da beklemek lazım."
Merkez Bankasının yaptığı ve yapacağı açıklamalara dikkat etmek gerektiğinin altını çizen Babacan, Merkez Bankası dışından gelecek her türlü açıklamaya da ihtiyatla bakmak gerektiğini belirtti.
"Uzun vadede Türkiye'ye güvenen pişman olmaz"
Uluslararası yatırımcıların bütün bu dönemde Türkiye'den net anlamda çıkış yapmadıklarını kaydeden Babacan, fiyatlarda düşüş olduğunu, değer kayıpları yaşandığını ama net anlamda Türkiye'den sermaye çıkışı olmadığını ifade etti. Uluslararası fonların Türkiye'nin uzun vadesine güvenmesi nedeniyle çıkışın olmadığını belirten Babacan, Hazine'nin dün yaptığı 2,5 milyar dolarlık eurobond ihalesine dünyanın her yerinden 4 katı talep geldiğini, bu sayede Türkiye'ye nasıl bir itimadın olduğunu herkesin görmüş olduğunu söyledi. Gelişen bir ülke için uzun vadede yerel para biriminin değerlenmesinin çok doğal bir sonuç olduğunu ifade eden Babacan, kısa vadede inişler çıkışlar olabileceğine işaret etti.
Babacan, "Kısa vadeli hareketlere bakıp sadece heyecanlanıp alışveriş yapmak kimseye fayda vermez. Böyle dönemlerde sükunet son derece önemlidir. Türkiye'nin uzun vadedeki başarısına, istikrarına güvenen mutlaka karlı çıkar, uzun vadede pişman olmaz" dedi.
Babacan, 11 yıldır prensip olarak kurun seviyesi hakkında yorum yapmadığını belirterek, bundan sonra da yapmayacağını ifade etti. Türkiye'nin dinamizminin, ekonomisinin temellerinin ortada olduğuna işaret eden Babacan, pek çok ülkenin kamu borç stoku ile bankacılık sisteminde ciddi sorunlar yaşadığını kaydetti. Avrupa'nın sıkıntıda olduğu bir dönemde Türkiye'nin gücünü ortaya koyduğunu anlatan Babacan, uzun vadede bakıldığında Türkiye'nin başarısının herkes tarafından teslim edildiğini söyledi.
Babacan, "Türkiye'nin gücüne güvenen mutlaka karlı çıkar, uzun vadede pişman olmaz. Türkiye bunları aşacaktır. Siyasi risk algısını azaltmak için yoğun bir şekilde çaba gösteriyoruz. Böyle dönemlerde sükunet son derece önemlidir" diye konuştu.
Kur artışının özel sektör borcuna etkisi
Özel sektörün dış borçlarına ilişkin bir soru üzerine Babacan, kamunun borcu ile özel sektörün borcunun ağırlığının aynı olmadığını kaydetti. Devletin borcunu ödeyip ödeyememesinin temel alındığını anlatan Babacan, Türkiye'nin bu açıdan bir sorunu olmadığını belirtti.
Özel sektör açısından bakıldığında KOBİ'ler ile ilgili ciddi bir kur riski olmadığının altını çizen Babacan, şöyle devam etti: "Büyük firmalarda kur riski ile alakalı iyi bir yönetim olması gerektiğini düşünüyoruz. Bazen bakıyoruz, şirket borçlu ama şirketin sahibinin dışarıda döviz varlığı var. Türkiye'deki bilançolarda bu görülmüyor ama borcun karşılığında mal varlığı var. Yoksa milyarlarca doları uluslararası bir finans kuruluşunun teminatsız Türk şirketine kullandırması zaten düşünülecek şeyler değil. Bunları 2006 ve 2009 yıllarında da yaşadık. Ama çok şükür Türk reel sektörü bunların hepsini aştı. Bu dönemde de bizim çok ciddi, kalıcı bir sorun olacağını düşünmüyoruz. Tabii ki bir miktar sıkıntı olabilir ama bunların hepsi telafi edilir."
Bankaların hareketli ortamlara alışık olduğunu dile getiren Babacan, küresel kriz başladığında gelişmiş ülkelerin bankalarının, ne yapacaklarını bilemediklerini, buna karşın reel sektörle ilişkilerin nasıl geliştirilmesi gerektiği konusunda oldukça tecrübeli olan Türk bankacılık ve reel sektörün aklıselim hareket ettikleri müddetçe süreci rahatlıkla yönetebileceklerini kaydetti.