Ekonomi
06 Tem 2015 07:31
Son Güncelleme: 10 Oca 2019 02:54
Akaryakıta zam mı gelecek?
Akaryakıt dağıtım şirketlerinin 2014’ün ardından 2015 yılına da zararla kapatacağına dikkat çeken PETDER Başkanı Martin Thomsen, “EPDK’nın tavan fiyat ve fiyat takibi kararı kârları tamamen eritti. Litre başına 10 kuruş daha fazla marja ihtiyacı var” dedi
Akaryakıt dağıtım şirketleri düşük kârlılıktan şikayetçi oldu.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) tavan fiyat ve fiyat
takibi kararının kârları erittiğine dikkat çeken sektör
temsilcileri 2014’ün ardından 2015 yılını da zararla
kapatacaklarına dikkat çekiyor. Dağıtım şirketleri akaryakıt
fiyatlarındaki kâr marjında 10 kuruşluk artış olması gerektiğini
belirtiyor. Petrol Sanayi Derneği (PETDER) Yönetim Kurulu Başkanı
Martin Thomsen, 4 liralık akaryakıt fiyatı içerisinde dağıtım
şirketlerinin marjının yüzde 10 olduğunu belirterek sanayi,
endüstri ve yatırım maliyetlerinin bu oranla karşılandığını
aktardı. Türkiye’deki marjların İtalya, İngiltere, Fransa ve
Almanya ile karşılaştırıldığını belirten Thomsen, bu konuda
EPDK’dan farklı düşündüklerini söyledi.
Geriye bir kâr kalırsa ne âlâ
Bu pazarlarda Türkiye’deki maliyetlerin olmadığını aktaran Thomsen, “Tavan fiyat zarara neden oldu. İstasyon çalışanlarının yanı sıra banka teminat mektubu, ulusal marker ve sayaç yatırımı gibi ilave maliyetler var. Türkiye’de litre başına o ülkelere kıyasla 10-12 kuruş daha fazla maliyet var. Şu anda sektör para kaybediyor. Burada şimdi biz otururken sektör para kaybediyor. 41 kuruş marj kesinlikle yeterli değil. Örneğin Türkiye’de istasyonlarda pompa görevlileri istihdam ediliyor. Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya’da pompa görevlileri yok. Sektörün faaliyetlerine devam edebilmesi için litre başına 10 kuruş daha fazla marja ihtiyacı var” dedi. Thomsen, “Dünyada genellikle ürün fiyatı ve vergiler toplam fiyatın yüzde 90’ını oluşturuyor. Marjlar çok az. Petrol sanayisi bu marjı maliyetlerini karşılamak ve yatırımlarını finanse etmek için kullanıyor. Geriye bir kâr kalırsa ne âlâ. Dolayısıyla dağıtım firmalarının fiyatlar üzerinde belirgin bir fark yaratma şansı oldukça düşük. Milyonlarca dolar kâr eden bir sektör değiliz” dedi.
Sayaç maliyeti...
İthal edilen ürünün değerinin 2 katı kadar banka teminat mektubu verildiğini kaydeden Thomsen, “İthal ürün için iskeleye sayaç yatırımı yapıldı. EPDK ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ne kadar ürün geldiğini görüyor. Bunun getirdiği ek yatırım maliyeti 100 milyon dolar” dedi. Tavan fiyat uygulandığı dönemde sektörün iki ay boyunca zarar ettiğini dile getiren Thomsen, “Etkisi yıl boyunca devam etti. Bu iki ayda dağıtım firmalarının kaybettiği tutar çok büyük bir tutardı. 22 Mart 2014’te ve 21 Şubat 2015’te olmak üzere 11 ayda iki kez tavan fiyat uygulamasına gidildi” şeklinde konuştu.
Çok etkileneceğiz
Thomsen, akaryakıt şirketlerinden Türkiye pazarından çıkan olup olmayacağına yönelik olarak “Firmalar gidebilir ya da kalabilir. Kâr edilmeyen, para kazanılmayan bir ortamda sektör iyiye gitmeyecektir. Çünkü güvenlik, ulaşım, güvenlik, altyapı, pazarlama gibi alanlara yatırım yapmaya ihtiyacımız var. Siz olsanız hiç para kazandırmayan bir sektöre yatırım yapar mıydınız? Bu bence çok basit bir soru. Türkiye’nin ekonomik büyümesini desteklemek için güvenli ve özgür bir şekilde olması lazım bunun. Müşterilere iyi ürün ve hizmet sunmanız lazım. Müşterilerin karşısına inovasyonla ve yeni ürünlerle çıkmanız lazım. Sektör ise ‘pompacılar dursun mu durmasın mı?’ noktasında” değerlendirmesinde bulundu.
Verginin ballısı
PETDER Başkanı Thomsen, bir grup enerji muhabiri ile bir araya geldi. Akaryakıttaki ÖTV ve KDV’ye dikkat çeken Thomsen, “Akaryakıt ürünleri dünyada en iyi vergi toplama aracı. Yılda sektörümüz 60 milyar TL’lik vergi topluyor. Diğer ülkelerde de durum böyle. Çözüm vergiler midir? Ben bulunduğum hiçbir ülkede bunu söylemedim. O zaman çözüm ne? Çözüm yavaş yavaş ilerleyerek, daha önceki dönemlere kıyasla EPDK ile daha fazla diyalog içerisinde olmalıyız” diye konuştu. Uluslararası bir danışmanlık firması tarafından yapılan bir çalışmayı EPDK’ya sunduklarını aktaran Thomsen, “Bir teknik komite oluşturarak PETDER ile EPDK’nın birlikte çalışmasını sağlıyoruz. Birbirimizi anlamaya çalışıyoruz. Firmaların neyi sevmediğini söyleyeyim: Her şeyin her sene değişmesinden ve önümüzü görememekten hoşlanmıyoruz” dedi.
10 numarada iyileşme var
PETDER Genel Sekreteri Niyazi İlter, 2014 yılında şirketlerin zarar ettiğini belirterek 160 milyar liralık bir pazarın bir banka kadar kâr elde etmediğini söyledi. Akaryakıt dağıtım şirketlerinin Kurumlar Vergisi rekortmenleri arasında yer almadığını dile getirdi. Türkiye’de diğer ülkelerde olmayan maliyetler bulunduğunu ifade eden İlter, kaçakçılığın bunlardan biri olduğunu kaydetti. Ürünü pazara sunmadan önce ulusal marker eklendiğini dile getiren İlter, her bir litre için ekleme maliyetinin 0,1 kuruş olduğunu aktardı. Kaçakçılıkla mücadele verdiklerini dile getiren İlter, “10 numara yağ konusunda da ciddi bir iyileşme var ama bu sorun maalesef halen devam ediyor. 2014 yılında baz yağ talep fazlası 288 bin tona düştü. 2011 yılında bu 1 milyon 100 bin tondu. Dolayısıyla baz yağ kalemi bile başlı başına 10 numara yağa giden yağ miktarını gösteren önemli bir gösterge. Ülkemizin jeopolitik konumu dikkate alındığında ve vergiden dolayı bu rant bu sektörde olduğu müddetçe kaçakçılığın bu sektörde biteceğini düşünmek mümkün değil” diye konuştu.
Ek maliyetler sıkıntı
İLTER, toplam dağıtım kar marjının arttırılması için EPDK ile teknik bir çalışma yaptıklarını belirterek şunları söyledi: “Anlaşamadığımız noktalar var tabii. Kurduğumuz teknik komite şu anda maliyetleri nasıl aşağı düşürürüz diye çalışıyor. Ama ülkemizin gerçekleri diğer ülkelerden farklı. Bu çok kolay bir şey değil, çünkü çok küçük rakamlar üzerinde uğraşıyoruz. Türkiye’nin kendine özgü ilave maliyetleri var. Türkiye piyasasının mukayese edildiği ülkelerle doğrudan bir kıyaslama yapılmanın yanlış olduğunu düşünüyoruz. EPDK ile sürekli görüşüyoruz, teknik komitelerde maliyetleri daha aşağı nasıl düşürebiliriz diye çalışıyorum ama bu gerçekten kolay bir şey değil. Sektörün de şu anda nefes almaya ihtiyacı var”
İşte kaçağın nedeni
KÂR marjının toplam fiyat içindeki payının yüzde 10 olduğunu dile getiren İlter, “Yani biz 4 liralık bir üründe 40 kuruştan bahsediyoruz. 40 kuruşta 2-3 kuruş arttı mı azaldı mı diye tartışıyoruz. Sektörün içinde bulunduğu durum, sektörün önemi ve büyüklüğü düşünüldüğünde aslında çok küçük rakamlardan bahsediyoruz. Oysa dolar kurundaki en ufak bir değişiklikte fiyatlar 5-10 kuruş artıyor ya da azalıyor zaten. Dolayısıyla marjımız içindeki düşürmeye çalıştığımız kısımlar tüketici için anlamlı ve kalıcı bir fiyat düşüşüne yol açmaz. Tüketiciler açısından anlamlı ve kalıcı bir fayda sağlayacaksak ilk düşünmemiz gereken unsur vergilerdir. Vergi yükseldikçe kaçakçılığa yol açıyor. Belki orta vadede gittikçe azalan bir biçimde ister maktu ister oransal olarak vergi yükünü azaltmak doğru olacaktır” dedi.
Geriye bir kâr kalırsa ne âlâ
Bu pazarlarda Türkiye’deki maliyetlerin olmadığını aktaran Thomsen, “Tavan fiyat zarara neden oldu. İstasyon çalışanlarının yanı sıra banka teminat mektubu, ulusal marker ve sayaç yatırımı gibi ilave maliyetler var. Türkiye’de litre başına o ülkelere kıyasla 10-12 kuruş daha fazla maliyet var. Şu anda sektör para kaybediyor. Burada şimdi biz otururken sektör para kaybediyor. 41 kuruş marj kesinlikle yeterli değil. Örneğin Türkiye’de istasyonlarda pompa görevlileri istihdam ediliyor. Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya’da pompa görevlileri yok. Sektörün faaliyetlerine devam edebilmesi için litre başına 10 kuruş daha fazla marja ihtiyacı var” dedi. Thomsen, “Dünyada genellikle ürün fiyatı ve vergiler toplam fiyatın yüzde 90’ını oluşturuyor. Marjlar çok az. Petrol sanayisi bu marjı maliyetlerini karşılamak ve yatırımlarını finanse etmek için kullanıyor. Geriye bir kâr kalırsa ne âlâ. Dolayısıyla dağıtım firmalarının fiyatlar üzerinde belirgin bir fark yaratma şansı oldukça düşük. Milyonlarca dolar kâr eden bir sektör değiliz” dedi.
Sayaç maliyeti...
İthal edilen ürünün değerinin 2 katı kadar banka teminat mektubu verildiğini kaydeden Thomsen, “İthal ürün için iskeleye sayaç yatırımı yapıldı. EPDK ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ne kadar ürün geldiğini görüyor. Bunun getirdiği ek yatırım maliyeti 100 milyon dolar” dedi. Tavan fiyat uygulandığı dönemde sektörün iki ay boyunca zarar ettiğini dile getiren Thomsen, “Etkisi yıl boyunca devam etti. Bu iki ayda dağıtım firmalarının kaybettiği tutar çok büyük bir tutardı. 22 Mart 2014’te ve 21 Şubat 2015’te olmak üzere 11 ayda iki kez tavan fiyat uygulamasına gidildi” şeklinde konuştu.
Çok etkileneceğiz
Thomsen, akaryakıt şirketlerinden Türkiye pazarından çıkan olup olmayacağına yönelik olarak “Firmalar gidebilir ya da kalabilir. Kâr edilmeyen, para kazanılmayan bir ortamda sektör iyiye gitmeyecektir. Çünkü güvenlik, ulaşım, güvenlik, altyapı, pazarlama gibi alanlara yatırım yapmaya ihtiyacımız var. Siz olsanız hiç para kazandırmayan bir sektöre yatırım yapar mıydınız? Bu bence çok basit bir soru. Türkiye’nin ekonomik büyümesini desteklemek için güvenli ve özgür bir şekilde olması lazım bunun. Müşterilere iyi ürün ve hizmet sunmanız lazım. Müşterilerin karşısına inovasyonla ve yeni ürünlerle çıkmanız lazım. Sektör ise ‘pompacılar dursun mu durmasın mı?’ noktasında” değerlendirmesinde bulundu.
Verginin ballısı
PETDER Başkanı Thomsen, bir grup enerji muhabiri ile bir araya geldi. Akaryakıttaki ÖTV ve KDV’ye dikkat çeken Thomsen, “Akaryakıt ürünleri dünyada en iyi vergi toplama aracı. Yılda sektörümüz 60 milyar TL’lik vergi topluyor. Diğer ülkelerde de durum böyle. Çözüm vergiler midir? Ben bulunduğum hiçbir ülkede bunu söylemedim. O zaman çözüm ne? Çözüm yavaş yavaş ilerleyerek, daha önceki dönemlere kıyasla EPDK ile daha fazla diyalog içerisinde olmalıyız” diye konuştu. Uluslararası bir danışmanlık firması tarafından yapılan bir çalışmayı EPDK’ya sunduklarını aktaran Thomsen, “Bir teknik komite oluşturarak PETDER ile EPDK’nın birlikte çalışmasını sağlıyoruz. Birbirimizi anlamaya çalışıyoruz. Firmaların neyi sevmediğini söyleyeyim: Her şeyin her sene değişmesinden ve önümüzü görememekten hoşlanmıyoruz” dedi.
10 numarada iyileşme var
PETDER Genel Sekreteri Niyazi İlter, 2014 yılında şirketlerin zarar ettiğini belirterek 160 milyar liralık bir pazarın bir banka kadar kâr elde etmediğini söyledi. Akaryakıt dağıtım şirketlerinin Kurumlar Vergisi rekortmenleri arasında yer almadığını dile getirdi. Türkiye’de diğer ülkelerde olmayan maliyetler bulunduğunu ifade eden İlter, kaçakçılığın bunlardan biri olduğunu kaydetti. Ürünü pazara sunmadan önce ulusal marker eklendiğini dile getiren İlter, her bir litre için ekleme maliyetinin 0,1 kuruş olduğunu aktardı. Kaçakçılıkla mücadele verdiklerini dile getiren İlter, “10 numara yağ konusunda da ciddi bir iyileşme var ama bu sorun maalesef halen devam ediyor. 2014 yılında baz yağ talep fazlası 288 bin tona düştü. 2011 yılında bu 1 milyon 100 bin tondu. Dolayısıyla baz yağ kalemi bile başlı başına 10 numara yağa giden yağ miktarını gösteren önemli bir gösterge. Ülkemizin jeopolitik konumu dikkate alındığında ve vergiden dolayı bu rant bu sektörde olduğu müddetçe kaçakçılığın bu sektörde biteceğini düşünmek mümkün değil” diye konuştu.
Ek maliyetler sıkıntı
İLTER, toplam dağıtım kar marjının arttırılması için EPDK ile teknik bir çalışma yaptıklarını belirterek şunları söyledi: “Anlaşamadığımız noktalar var tabii. Kurduğumuz teknik komite şu anda maliyetleri nasıl aşağı düşürürüz diye çalışıyor. Ama ülkemizin gerçekleri diğer ülkelerden farklı. Bu çok kolay bir şey değil, çünkü çok küçük rakamlar üzerinde uğraşıyoruz. Türkiye’nin kendine özgü ilave maliyetleri var. Türkiye piyasasının mukayese edildiği ülkelerle doğrudan bir kıyaslama yapılmanın yanlış olduğunu düşünüyoruz. EPDK ile sürekli görüşüyoruz, teknik komitelerde maliyetleri daha aşağı nasıl düşürebiliriz diye çalışıyorum ama bu gerçekten kolay bir şey değil. Sektörün de şu anda nefes almaya ihtiyacı var”
İşte kaçağın nedeni
KÂR marjının toplam fiyat içindeki payının yüzde 10 olduğunu dile getiren İlter, “Yani biz 4 liralık bir üründe 40 kuruştan bahsediyoruz. 40 kuruşta 2-3 kuruş arttı mı azaldı mı diye tartışıyoruz. Sektörün içinde bulunduğu durum, sektörün önemi ve büyüklüğü düşünüldüğünde aslında çok küçük rakamlardan bahsediyoruz. Oysa dolar kurundaki en ufak bir değişiklikte fiyatlar 5-10 kuruş artıyor ya da azalıyor zaten. Dolayısıyla marjımız içindeki düşürmeye çalıştığımız kısımlar tüketici için anlamlı ve kalıcı bir fiyat düşüşüne yol açmaz. Tüketiciler açısından anlamlı ve kalıcı bir fayda sağlayacaksak ilk düşünmemiz gereken unsur vergilerdir. Vergi yükseldikçe kaçakçılığa yol açıyor. Belki orta vadede gittikçe azalan bir biçimde ister maktu ister oransal olarak vergi yükünü azaltmak doğru olacaktır” dedi.