Sektörel
04 Mayıs 2014 11:51 Son Güncelleme: 10 Oca 2019 00:59

13 yılda 1.7 milyon çiftçi tarımı bıraktı

Akademisyenler ve meslek odalarınca hazırlanan "Türkiye’de ve Bursa’da Tarım 2013 Raporu"nda son 13 yılda Türkiye’de 1.7 milyon çiftçinin tarımı bıraktığı belirtildi.

13 yılda 1.7 milyon çiftçi tarımı bıraktı
Raporda ayrıca Türkiye’nin buğday, pamuk gibi ürünlerde ithalat rekorları kırdığına dikkat çekiliyor. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Doç. Dr. Ertuğrul Aksoy, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle çiftçilerin tarımdan koptuğunu öne sürdü. Aksoy, "2000’li yılların başında tarımdan geçimini sağlayan çiftçi sayısı yaklaşık 7,8 milyon kişi iken, 2013 yılı sonunda 6 milyon olmuştur. Yani 1,7 milyon çiftçi tarımdan kopmuştur. 2000 yılında tarımın istihdamdaki payı yüzde 36 iken, 2013 sonunda yüzde 23,6’ya düşmüştür." dedi.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Doç. Dr. Ertuğrul Aksoy, oda tarafından akademisyenlerin ve ziraat odalarının desteği ile hazırlanan "Türkiye’de ve Bursa’da Tarım 2013 Raporu"nu Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesi'nde düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı. Tarımın piyasa güçlerine teslim edildiğini anlatan doç. Dr. Aksoy, Türkiye’de 2000’li yılların başından bu yana IMF ve Dünya Bankası programları çerçevesinde uygulanan neo-liberal tarım politikalarıyla destekleme sisteminin bütünlüğünün bozulduğunu söyledi.

Türkiye’nin uzun-orta dönemli bir tarım politikasının olmadığını savunan Aksoy şöyle devam etti: "Tarım satış kooperatifleri işlevsiz hale getirilerek çiftçi örgütlenmesi zayıflatılmış ve tarım sektörü piyasa güçlerine teslim edilmiştir. Tarım ve gıda sistemi giderek uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiş, ülkemizin gıda egemenliği çokuluslu şirketlerin güdümüne girmeye başlamıştır. Nitekim 2002-2013 yılları arasındaki 12 yıllık dönemde 9 yıl tarım ürünleri dış ticareti net açık vermiştir. Türkiye maalesef uzun ya da orta dönemli bir tarım politikasına/öngörüsüne sahip değil. Sorun ne zaman ortaya çıkarsa o zaman çözülmeye çalışılmakta ve hemen ithalat akla gelmekte; üreticiyi ithalatla terbiye etme, artan fiyatları ithalatla düşürme kolaycılığına başvurulmaktadır. Tıpkı pirinç, kırmızı et, sap-saman, kuru fasulye ve çok yeni bir konu olarak hükümetin hububat (19 nisan 2014 tarihli Bakanlar kurulu kararı 4.2 milyon ton) ithalat kararında olduğu gibi."

KENTLİ NÜFUSUN ORANI YÜZDE 91,3’E YÜKSELTİLDİ, ÇİFTÇİ TARIMDAN KOPUYOR

Ertuğrul Aksoy, 30 Büyükşehir'de 16 bini aşkın belde ve köyün ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmasına ilişkin yasa uyarınca 2012 yılında il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı yüzde 77,3 iken 30 Mart 2014 yapılan yerel seçimlerden sonra yüzde 91,3’e yükseltildiğini kaydetti. Buna karşılık belde ve köylerde yaşayanların oranının ise sanal olarak yüzde 22,7’den yüzde 8,7’ye düşürüldüğünü iddia eden Doç. Dr. Ertuğrul Aksoy, "Tüzel kişiliği sona erdirilerek mahalleye dönüştürülen bu köylerin tüm varlıkları belediyelere devredilerek; tarım arazileri, meralar, yaylaklar ve kışlaklar imara açılabilecek, böylece tarımsal üretimden zaten kazanç sağlayamayan çiftçilerin ellerindeki araziyi satıp üretimden çekilmelerine zemin hazırlanmıştır. Çiftçi tarımdan kopuyor. Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle çiftçiler tarımdan kopmaktadır. 2000’li yılların başında tarımdan geçimini sağlayan çiftçi sayısı yaklaşık 7,8 milyon kişi iken, 2013 yılı sonunda 6 milyon olmuştur. Yani 1,7 milyon çiftçi tarımdan kopmuştur. 2000 yılında tarımın istihdamdaki payı yüzde 36 iken, 2013 sonunda yüzde 23,6’ya düşmüştür. Son 11 yılda ülke ekonomisi (GSYH) yüzde 5 büyür iken tarımdaki büyüme hızı yüzde 2,3’te kalmıştır. 1980’li yıllardan önce Türkiye tarımda büyük ölçüde kendine yetebilen bir durumda iken son 30 yıllık dönemde uygulanan neoliberal politikalarla tarımda net ithalatçı bir konuma gelmiştir. Ülkemiz son 11 yıldan 9’unda tarım ürünleri dış ticareti net açık vermiştir.Türkiye genel olarak tarımsal hammadde ithalatçısı gıda maddeleri ihracatçısıdır. Gıda sektörü ithal ettiği hammaddeyi işleyerek yine yurtdışına satmaktadır." diye konuştu.

2013 YILINDA BUĞDAY İTHALATI 4 MİLYON TONU GEÇTİ

2013 yılında buğday ithalatının 4 milyon tonu geçtiğine dikkat çeken TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Doç. Dr. Ertuğrul Aksoy, Türkiye,’nin yıllık 20 milyon tonun üzerinde üretim gerçekleştirdiği buğdayda aynı zamanda ithalatçı konumda olduğunu söyledi. Aksoy şöyle devam etti: "2011 yılında 5 milyon tona ulaşan buğday ithalatı, buğday üretiminde rekor kırıldığı belirtilen (22 milyon ton) 2013 yılında da 4 milyon tonu (buğday ithalatına ödenen 1.3 milyar dolar) bulmuştur. Bu yıl kuraklık etkisi ile buğday rekoltesinin en az yüzde 20 seviyesinde azalacağı tahmin edilmekte olup 2014’te ithalatın hangi boyutlara ulaşacağını kamuoyunun ve sizlerin takdirine bırakıyoruz. Yağlı tohum ve türevleri Türkiye’nin en önemli ithalat kalemlerinden birini oluşturmaktadır. 2013 yılında yağlı tohumlar için ödenen bedel 1,2 milyar doları aşmıştır.

Ham yağ için ödenen bedel ise yaklaşık 1,6 milyar dolardır. Söz konusu dönemde yağlı tohum ve türevlerine ödenen toplam döviz ise 3,6 milyar doların üzerindedir. 1996 yılında Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği anlaşması uyarınca pamuk ithalatında gümrük vergisinin sıfıra düşürülmesi ayrıca yüksek girdi maliyetleri nedeniyle ülkemiz pamukta (Çukurova ve sökenin beyaz altını) ithalat rekorları kırılmaktadır. 2000 yılından bu yana pamuk için ödenen döviz 15 milyar doları bulmuştur. Komşumuz Yunanistan’ın pamuk üretiminin yüzde 40’ı her yıl ülkemiz tarafından ithal edilmektedir. Uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden çiftçi tarımdan kopmakta, tarlalar boş bırakılmaktadır. 1990 yılında çayır ve mera alanları hariç toplam tarım alanları 27,9 milyon hektar iken, 2013 yılında 4,1 milyon hektarın üzerindeki kayıpla 23,8 milyon hektara düşmüştür. Yalnızca 2000 sonrası dönemdeki kayıp 2,6 milyon hektar dolayındadır."

Türkiye’nin son 20 yılda buğday üretimini yalnızca yüzde 5 oranında artırabildiğine işaret eden Aksoy, aynı dönemde nüfusun yüzde otuzdan (58 milyondan 76,7 milyona) fazla arttığını hatırlattı. Tütün ve pamuk gibi endüstri bitkilerinin kuru baklagillerin ve patates, kuru soğan gibi üretimlerinin de azaldığını vurgulayan Aksoy, bitkisel üretim alanında yalnızca mısır, çeltik ve ayçiçeğinde anlamlı üretim artışlarının sağlandığını söyledi. Türkiye’nin hayvansal protein tüketimi bakımından dünyada 130’uncu sırada bulunduğunu dile getiren Aksoy, bunun sebebini; canlı hayvan arzındaki yetersizlik ve bunun yol açtığı yüksek et fiyatları ile birlikte Türkiye’de alım gücünün düşük olması olarak açıkladı.

TARIMIN FİNANSMANINDA YABANCILARIN PAYI ARTIYOR

Tarım finansmanında yabancıların payının her geçen gün daha da arttığını öne süren Aksoy, "2000 yılında bankalar tarafından tarıma verilen kredilerde özel bankaların payı yalnızca yüzde 0,4 iken 2000-2013 yılları arasında yerli ve yabancı özel bankaların toplam payı yüzde 36’yı geçmiştir. 2012 yılı sonu itibarıyla tarıma kullandırılan 32,6 milyar liralık kredi, 2013 yılı sonuna kadar 3,8 milyar lira artış göstererek 36,4 milyar liraya ulaşmış; çiftçinin kullandığı kredi miktarı tarımsal destekleme ödemelerinin 4 katını geçmiştir. 2013 yılında 5,8 milyon ton olan kimyasal gübre tüketiminin yarısı (2,9 milyon ton) ithal edilmiş; ithalat bir önceki yıla göre yüzde 41 oranında artmıştır. Yani 2013 yılında kimyasal gübre ithalatında Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır. 2002-2013 yıllarını kapsayan dönemde kimyasal gübre fiyatları cinsine göre yüzde 240 – yüzde 320 düzeyinde artmıştır. Aynı dönemde karma yem ve mazot fiyatlarındaki artış ise yüzde 300’ü bulmuştur. Bu dönemde alım fiyatlarındaki artış buğdayda yüzde 210, şeker pancarında ise yüzde 95 olmuştur. Bu girdi maliyetleri ile üretim yapmak, diğer ülkelerle rekabet edebilmek mümkün değildir." dedi.

MERALAR YAPILAŞMAYA AÇILDI

Meralar yapılaşmaya açıldığını anlatan Ertuğrul Aksoy şunları kaydetti: "2 Ağustos 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6495 sayılı Kanunla mera, yaylak ve kışlakların geçici yerleşme yeri olarak uygun görülen kısımları, tahsis amacı değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilecek, bunlardan kamu hizmetleri için gerekli olanların dışındakiler, talep sahiplerine bedeli karşılığında 29 yıla kadar tahsis edilebilecektir. Bursa’nın da ovaya doğru genişlemesi politik, ekonomik ve yasal nedenlere bağlı olarak hızlı bir şekilde sürmektedir. Başka bir ifadeyle, sanayi tesislerinin ve toplu konut alanlarının, Bursa Ovası’nı tümüyle kaplaması için geçmesi gereken süre çok kısalmıştır. Gerekli tedbirler alınmadığı taktirde, 2020 yılında Bursa Ovası’nda prodüktif anlamda tarımsal faaliyetten söz etmek olanağı kalmayacaktır."

ARKADAŞINA ÇAY ISMARLAYACAK PARASI OLMADIĞI İÇİN KÖYLÜ YATSI NAMAZINA GİTMİYOR

Bir gazetecinin, "Raporda eleştirilen tarımsal konulara rağmen kırsal kesimden hükümete neden çok oy çıkıyor, bunu nasıl yorumluyorsunuz?. Çiftçinin borçlanma durumu nedir?" sorusunu Oda Başkanı Aksoy, "Biz de onun cevabını arıyoruz. Herkese sorun, farklı şeyler söyleyecek. Benim tek söyleyeceğim şey; makro ekonominin, borçlu, yoksul insanların makarnaya muhtaç edilmiş insanların ve onların karnını doyuran devlet dediğimiz yardımın hükümet tarafından yapıldığına inandırılan insanların oylarıyla bu insanlar bu düzenin devam etmesini istedikleri için. 16 milyona yakın yoksulluk sınırında yaşayan insanlar varken, ve ona 1,5 milyon insan ekleniyorsa bu insanların açlığı var. Bir lokma ekmeği bile kaybetmemek adına şükreden insanların çoğunlukta olduğu şükretmek güzeldir ama insanca yaşamayı talep etmek gibi bir düşüncemiz olamaz mı, bunu yaygılanyşıtaramaz mıyız." şeklinde konuştu. Çiftçinin borçlanma oranlarının arttığına dikkat çeken Gemlik Ziraat Odası Başkanı ve Bursa Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Ali Çelik ise "Arkadaşına çay ısmarlayacak parası olmadığı için insanlar yatsı namazına gelmiyor. Ben Gemlikliyim, köyde yaşıyorum. Çiftçilerin ne kadar borçlu olduğunu biliyorum." dedi. Basın toplantısına ziraat odaları başkanları ile CHP Bursa Milletvekili İlhan Demiröz de katıldı.