Arsa-Arazi
26 Haz 2014 13:57 Son Güncelleme: 10 Oca 2019 01:21

120 yıllık tarihe kepçe!

İstiklal Caddesi’nin 120 yıllık simgelerinden Rebul Eczanesi de kentsel dönüşüm mağduru oldu. Rumeli Han’ın alt katındaki asırlık eczane, Rumeli Han’ın el değiştirmesiyle kapanmanın eşiğine geldi.

120 yıllık tarihe kepçe!
Yükselen kira bedeli nedeniyle taşınmak zorunda kalan Rebul Eczanesi, Fransız Konsolosluğu’nun çaprazındaki Meşelik Sokak’ta var olmaya devam edecek.

AGOS gazetesi, Rebul’un İstanbul ve Beyoğlu ile iç içe geçen tarihini Rita Ender’in 2012 tarihli röportajıyla okurlarına hatırlattı.

Eczacı Mehmet Müderrisoğlu ile 1895 yılında açılan mekanı şöyle anlattı: “Rebul Eczanesi 1895 yılında Mösyö Jean Cesar Reboul isimli Fransız bir genç tarafından açılıyor. Bu genç Paris’teki eczacılık fakültesinden mezun oluyor.

Babası Hopa-Trabzon otoyolunu yapan müteahhit… Mösyö Reboul babasına gitmek üzere İstanbul’dan geçerken Rue de Pera’yı yani İstiklal Caddesi’ni çok beğeniyor. “Ah, keşke burada bir dükkânım olsa” diyor. Dönüşte karar veriyor, “Ben Türkiye ’ye yerleşeceğim” diyor. Geliyor, bu binanın altında eczanesini açıyor:

Grande Pharmacie Parisienne (Büyük Paris Eczanesi). Benim babam 1918 yılında geliyor bu eczaneye ve diyor ki “Ben eczacılık birinci sınıf öğrencisiyim. Sizde staj yapmak istiyorum.” Mösyö Reboul “Evladım, senin Fransızcan var mı?” diye soruyor. Babam “Ben yoksul bir ailenin çocuğuyum. Fransızcam yok, Türkçem var” diyor.

“Rue de Pera’da bir insanın Fransızcası yoksa iş bulamaz. Teşekkür ederim” diyor Mösyö Reboul. O kadar üzülüyor ki babam, kalkıyor, Fransız Konsolosluğu’nda akşamları verilen lisan kurslarına yazılıyor. Ertesi yıl ikinci sınıfı bitirdiğinde babam Mösyö Reboul’a tekrar gidiyor ve Fransızca olarak “Ben staj yapmak istiyorum” diyor. Mösyö Reboul diyor ki “Senin simanı bir yerden hatırlıyorum, geçen yıl da gelmiş miydin?” “Evet” diyor babam. “Ee, senin Fransızcan yoktu.” “Siz öyle deyince ben de gittim, Fransızca öğrendim.” Bunun üzerine, Mösyö Reboul “Yarın gel evladım” diyor. Babama her zaman “mon fils” yani “oğlum” derdi.”

LAVANTASI 1950′DEN BERİ AYNI ŞEHİRDEN AYNI AİLEDEN GELİYOR
Rebul deyince akla gelen ünlü Rebul kolonyasının hikayesi de 1936 yılına uzanıyor: “Babam 1936 yılında, Mösyö Reboul’un Pendik’teki evinin bahçesinde yetiştirdiği lavantaları alır. Onlardan bir esans elde eder, bir kolonya yapar ve böylece başlar. Ancak böyle bir bahçeden, üç-beş dönümden alınacak esansla bugünlere gelmek imkânsız. Babam 1950’lerin başında Fransa’nın Grasse kentinden bir aileyle tanışıyor ve o ailenin bahçesinde yetişen lavantaları topluyor.

Oradaki bir fabrikada esansa çevirtiyor. Biz lavantayı hâlâ aynı şehirden, aynı aileden alırız. Babam denetlemek için toplama esnasında orada olurdu, çünkü lavantalar günışığı görmeden toplanmalı, yoksa kokusu çıkmaz. Şu anda biz gidemiyoruz ama bir denetmen yolluyoruz..”